Hasan Yılmaz, The Circle

1980’li yıllarda Özal’ın “Türkiye 2000 yılında dünyanın sayılı ülkelerinden birisi olacak.” sözlerini her işittiğimde 2000 yılını hayal ederdim. Yaşım tam tamına yirmi yedi olacaktı. On yaşlarındaki bir çocuk için uzak bir ihtimal gibi gelirdi. On beş – yirmi yıl sonrasını hayal ettikçe heyecan basardı yüreğime. Büyüyecektim. Okul derdim olmayacaktı. Evlenip çoluk çocuğa karışacaktım.

2000’i geçeli 18 sene oldu. Şimdi ise on beş – yirmi yıl sonrasını düşününce içim ürperiyor. İşin ucunda yaşlılık var. Hala hayattaysak birçok aile büyüğünü ahirete uğurlamak var.

40’lı yıllarda ben ürperiyorsam yaşı ilerlemiş olanlar ne düşünüyor çok merak ediyorum doğrusu. Örneğin, yetmiş yaşındaki bir kişi on yıl sonrasına plan yapıyor mudur?

100 yaşına yaklaşan bir tanıdığımın yatırım için arsa ya da apartman dairesi baktığını söylemesini neyle izah ederiz?

Çocukluk edip büyüdük

Her çocuk gibi biz de hemencecik büyümek istedik. “Yaşın kaç?” diyenlere hep bir iki yaş fazlasını söyledik. On sekiz, en fazla arzu ettiğimiz yaştı. On sekiz de, yirmi sekiz de, otuz sekiz de geldi geçti, benim için sırada kırk sekiz var şimdi. Yaşları saymanın da bir anlamı yok artık.

Nasreddin Hoca’ya yaşını sormuşlar: “Kırk” demiş. Aradan bir on yıl geçtikten sonra yine yaşını sormuşlar. Yine: “Kırk” demiş.

“Yahu Hoca bu nasıl iş? On sene önce de kırktın, şimdi de kırkım, diyorsun.”

Hoca hazır cevap: “Delikanlı dediğin sözünde durur.”

Biz de bir delikanlılık yapıp hep kırkta kalsak ne iyi olurdu.

Çocukluğumda sürekli dinlediğim bir arabesk şarkı vardı. Şarkının bir yerinde: “Çocuk! Çocukluk edip de büyüme sakın. Büyüdükçe senle beraber dertler de büyür,” diye bir kısım vardı.

O zaman bana çok saçma gelen bu söz, yaş kemale erdikçe büyük anlam kazandı benim için.

Kendi çocuklarım, ne zaman bir an önce büyümek istediklerini söyleseler, bu şarkı sözünü onlara hatırlatıyorum.

Büyüyünce oyuncaklarla oynayamayacaklarını, sürekli çalışacaklarını, büyük sorumluluklar alacaklarını da ekliyorum.

Ama onlar için boş söz bunlar.

Büyüyünce her istediklerini yapabileceklerini, hayalini kurdukları tüm oyuncakları alabileceklerini sanıyorlar.

Küçükken babama bakar, oyun oynamadan nasıl duruyor, diye kendi kendime sorardım.

Aynı soruyu şimdi kendi çocuklarım benim için soruyor.

Don Kişotluk yapmanın gereği yok

En yakın arkadaşlarımdan biri, sık sık, bitirmem gereken dağ gibi birikmiş işler başımda iken gelir: “Bu dünyanın işi bitmez, hadi gel seninle bir yerlere kahve içmeye gidelim. Az nefes al. Hayata karşı Don Kişotluk yapmanın gereği yok,” der. Önceleri: “Git başımdan be adam, bırak işlerimi bitireyim,” derdim. Yaş kırkı geçince ona hak vermeye başladım. Ne de olsa ömrü çoktan yarıladık. Don Kişotluk yapmanın sahiden gereği yok.

Mezar yeri

Kanada’ya geldiğimizde yaşımız 20’lerde idi. Aradan yaklaşık 20 sene geçti şimdi 40’lardayız. Son birkaç yıldır gelenlere bakıyorum da aralarında 50, 60 ve hatta 70 yaş üzeri çok kişi var. Yani bir 20 yıl içinde sıralı ölüm olması halinde çok sayıda cenaze olacak. Bu kişilerin birçoğu için Türkiye seçeneği ihtimal dışı olduğu için Kanada’ya gömülmek zorunda. Türklerin halihazırda gömüldüğü mezar yerleri de bazıları için bir seçenek olmadığı için yeni mezar yerleri bulunması gerekiyor. Vakıf ve derneklerin bu konu üzerinde kafa yormasının tam zamanı.


Yazarın Önceki Yazıları

Türkiye, Kanada Ve Göçmen Kadınlar

Baby Boomers Kuşağı

İçki Yasağı (Prohobition)

Kanada’nın İlk Türkleri