Engin Sezen, The Circle
Osman Turan‘ın Şark Matbaası’nca 1964’te basılan Türkiye’de Manevi Buhran ve Laiklik adında bir eseri var. 1960 ve 70’li yıllarda mukaddesatçı ve milliyetçi kesimin el kitaplarıdan biri olan bu çalışmada yazar, Türk toplumunun büyük bir Manevi Buhran yaşadığını ve buna karşı en etkili çözümün de milli şuur tekevvününe öncelik vermek olduğunu ileri sürüyor.
Malum, 1960’larda Sol düşünce, özellikle de Marksism Türkiye’de altın çağını yaşadı. Sendikalaşma faaliyetlerinde, yayıncılıkta, üniversitelerde, devair-i devlette, öğrenci olaylarında etkin bir konum elde eden Sol’un Türkiye’ye önerdiği sistem, zamanın milliyetçi ve mukaddesatçı çevrelerince benimsenmedi, tehlikeli bulundu; hatta dinsizleştirme faaliyeti olarak algılandı. Buna karşı tedbir olarak da, anti-komunist bir söylem inşa edildi; memleketin her yerinde Komünizmle Mücadele Dernekleri açıldı.
Türkiye mukaddesatçılarına göre, devletin önemli kurumlarına sızmış Sol zihniyet, halkın, özellikle de gençlerin, dünya ve ahiret hayatını ifsat ediyor, maddi ve manevi bünyesine zara veriyordu. Sinemada açıklık saçıklık artmakta, basında İslam karşıtı söylem gittikçe yayılmakta, müslümanlar cahil ve yobaz gibi sunulmakta, camilere devam eden insan sayısında bariz bir düşüş yaşanmaktaydı. Her şeyden önemlisi de “Gençlik permeperişandı”. Dönemin İslami anlayışta yayın yapan dergilerine bakıldığında, kolaylıkla tespit edilebilecek ana temalardan birinin, “ülke büyük bir manevi çöküntü yaşıyor, ahlaksızlık artmakta ve gün günden beter gelmekte” olduğu kolaylıkla görülebilirdi! Sayısı gittikçe artan İslami neşriyatta, İmam Hatip okullarının gayr-i resmi müfredatlarında, ülke sathında düzenlenen konferanslarda işlenen ana tema, işte bu manevi buhrandı. Yüksek sesle, Necip Fazıl’dan Zindandan Mehmet’e Mektup ve Sakarya, Mehmet Akif’den de Çanakkale Şehitlerine ve Zulmü Alkışlayamam şiirlerinin milli his ve heyecanla inşat edildiği yıllar…
Türkiye’deki “Manevi Buhran” anlatısı yeni değil!.. İzini Tanzimat’a kadar sürebilirsiniz. Bu anlatının, muhafazakar halk kitleleri üzerinde her zaman etkin olduğunu görüyoruz. 31 Mart meczubu Derviş Vahdeti ve adamları da cemiyet ahlakının hak ile yeksan oduğunu ileri sürüyor ve halkın manen tefessüh ettiğine dair nutuklar irad ediyordu Sultan Ahmet meydanında. Cumhuriyet döneminde ise Sağ kesimden çıkan, hemen hemen bütün toplumsal projelerin temelinde bu telakkinin önemli bir işlevi olacaktır. Vatan Millet Sakarya edebiyatı, ne yazık ki Türkiye’de en mergup metalardan biri olagelmiştir ve her dönemde farklı renk ve desenlerle markete sürülmüş, kendisine müşteri bulmakta hiç zorluk çekmemiştir. Zira, Türk’e Türk propagandası yapmakta milletimizin eline su dökmek zordur.

Nitekim, Osman Turan’ın sözkonusu çalışması da, işte bu minvalde üretilen büyük anlatının önemli kaynaklarından biri haline gelmiştir. Necip Fazıl, Eşref Edip, Cevat Atilhan gibi mukaddesatçılarca, dönemin gazete ve dergilerinde, kültür klüplerinde, lokallerinde, gazete-dergi yazıhanelerinde, Komünizmle Mücadele Derneklerinde çeşitli tonlarda seslendirilen bu Manevi Buhran anlatısı, Osman Turan’ın çalışmasında akademik ve teorik bir zeminini bulmuştur.

Ex-cemaatçilerde görülen bazı düşünce hataları (fallacy)
* Cemaatin başarısızlığını islami hassasiyeti olan tüm kesimlere teşmil etmek (cemaat=islam safsatasının zihnen devam ettiğini gösteriyor).
* Cemaatin Ak partiye hasımlığını aynen devam ettirmek. Aslında cemaatin söylem ve yaklaşımlarına getirilen temel bir eleştiri yok. Eleştiriler daha çok cemaat içi işleyişe. Abi hiyerarşisine, politbüroya vs. Cemaat operasyonel olarak başarısız olmasaydı, şu anki sorgulamaların hiçbiri olmayacaktı. Bu o kadar sırıtıyor ki.
* Hassaten yurtdışında yaşayanlarda görülen bir düşünce hatası da Batı’daki yaşam biçimini kutsamak. Batının egosentrik medeniyetinde kendi ülkelerine kabul ettikleri yabancılara iç tutarlılık adına kerhen verdiği, ama özellikle dış görünüşünüz farklı ise burnunuzdan fitil fitil getirmeyi de bildiği imkanları ve özgürlükleri ülke sınırlarında bitiyor. O sınırların dışında tüm vahşiliğiyle bir sırtlan çıkıyor içinden. Bunu uzun süre Batıda yaşayanlar artık göremiyor olabilir.
Comments are closed.