Kendinizi kısaca tanıtınız. Eğitim ve iş durumunuz nedir?

Ben 1975 yılında Tokat’ın küçük bir köyünde doğmuşum. İlkokulu köyümde okudum. Daha sonra  İstanbul’da yaşayan abilerimin yanında onların maddi ve manevi desteği ile ortaokul ve liseyi ve sonrasın da Diyarbakır’da hukuk fakültesini bitirdim. Ve yaklaşık 14 yıl İstanbul’da avukatlık yaptım.

17/25 Aralık Süreç’inden bugüne, gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

Süreçi’n başlarında Hocaefendi’nin ve Hizmet’in iktidara karşı aldığı tavrı doğru buluyordum. Daha sonra Hizmet hareketine mensup olduğu iddia edilen emniyet mensuplarının bazılarının kamuoyunda Selam-Tevhit ve Tahşiye olarak bilinen dosyalarda müdafiliğini yaptım. Bu yargılamalar esnasında bu emniyet mensuplarının masumiyetine, onlara karşı yapılan bir çok hukuksuz uygulamaya ve adil yargılanmadıklarına şahit oldum. Kendimi bildim bileli mağdurdan ve mazlumdan yana tavır aldığım için olsa gerek Hizmet hareketine karşı olan yakınlığım daha da arttı.

Süreç’i bireysel olarak nasıl tecrübe etmektesiniz?

Ben sol görüşlü bir aileye mensubum ve Hizmet hareketini yaklaşık 18 yaşında tanıdım. O tarihe kadar tamamen seküler bir hayat yaşadım. Üniversiteyi kazanmak için Hizmet’in dershanesine gittim. Ve lise yıllarında sömestr tatilinde ders çalışmak için kaldığımız evde uyuya kaldığımda üniversitede okuyan bizimle ilgilenen bir abinin üstümü örtmesi ve evlerde kalan üniversite öğrencisi abilerin hal, hareket ve tavırları beni çok etkiledi. Ve onlar vasıtası ile Hocaefendi’yi tanıdım. Hocaefendi’nin sohbetlerini walkmenimden dinlemeye başladım. Hocaefendi’nin hitabeti, sesi, samimiyeti ve idaelleri beni çok etkilemişti. Halen de etkilemeye devam ediyor.

Üniversitede ailem onaylamadığı için onlardan gizli olarak Hizmet’in yurtlarında ve evlerinde 2 yıl kadar kaldım. Daha sonra adaletsizlikleri kaldıramayan dik başlı karakterim nedeni ile abilerle anlaşamayıp Hizmet’ten ayrıldım. Meslek öğrenme, kariyer yapma derken dünyaya dalmış tekrar seküler bir hayat yaşamaya başlamıştım. Yaklaşık 7-8 yıl 2005 yılına kadar Hizmet’le gönül muhabbetim dışında hiçbir ilişkim olmadı.  2005 yılında Hizmet’ten meslektaşlarla ile tanışmıştım. Onların daveti ile düzenli olamasa da sohbetlere gitmeye başlamıştım. Düzenli olmasa da ibadetlerimi yapmaya gayret ediyordum.

Mesleğim ilk başlarında çok hırslı ve iddialı bir avukattım. Mesleğimde başarılı da olmuştum. Ancak sonrasında işler benim istediğim gibi gitmedi. Ve bu hayal kırıklıkları yaşayınca manevi olarak boşluğum artmaya başladı. Bu boşluk beni en doğru şekilde İslam’a hizmet ettiğini düşündüğüm, arada sırada sohbetlerine gittiğim ve bir çok sevdiğim arkadaşımın içinde olduğu Hizmet’e tekrar yakınlaşıp dini hayata yönelme ve hırslarımı azaltmaya yönlendirdi. Bu nedenle 2011 yılından sonra sohbetlere aksatmadan gitmeye başladım.

Bu dönemde benimle ilgilenen abi -maalesef 2 yıla yakındır cezaevinde olan- çok sevdiğim tam bir İstanbul beyefendisi  ve hatırşinas biriydi. Ben de onu ve Hocaefendi’yi örnek alarak kendimi Allah yoluna adamaya çalışıyordum. Artık daha sık Hocaefendi’nin sohbetlerini dinliyordum ve ibadetlerimi zorlanmadan yerine getiriyordum. Zamanımın ve gelirimin bir bölümünü hizmete tahsisi etmiştim. Düzgün ve düzenli hayatım olmuştu. Tüm bunların Allah yoluna yöneldiğim için verilen bir bereket olarak düşünüyordum. Özellikle belirtmek isterim ki, Hizmet kurumları ile hiçbir zaman hiçbir ticari ve ekonomik münasebetim olmadı. Hizmeti maddi sadece Allah rızası için yapmaya gayret ediyordum.

Süreç’in kendi hayatınıza yansıyan olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?

Süreç’in başları olan 2013 yılından 2017 yılı sonlarına kadar yukarıda anlattığım gibi Hizmet hareketinin iktidara karşı aldığı tavrı koşulsuz ve şartsız destekliyordum. Bu mücadeleyi dini ve milli yönden yapılması gerekeli zorunlu hatta kutsal bir mücadele olarak görüyordum. Bu süreci Hz.Hüseyin’in Yezid’e karşı vermiş olduğu mücadeleye çok benzetiyordum. Bu nedenle üzerime düşen meşru olan her şeyi canı gönülden yapmaya hazırdım. Bu dönemde arkadaşlarımın ön plana çıkmamam yönündeki uyarılarını dikkate almıyordum. Çünkü Hizmet hareketinden ve kendimde son derece emindim. Bu nedenle şahsi kaderimi Hizmet’in kaderi ile birleştirmemekten çekinmemiştim.

Daha sonra yukarıda anlattığım gibi kamuoyunda Selam-Tevhit ve Tahşiye olarak bilinen dosyalarda müdafilik yaptım. Bu dönemde Hizmet hareketine mensup kişilerin müdafiliğini yapan avukatlara soruşturma açıldığı ve operasyon yapılacağına dair havuz diye tabir edilen gazetelerde haberler yapıldı.  Çünkü 22 Temmuz döneminde avukatlar olarak Hizmet’in medya gücünü de arkamıza alacak büyük bir mücadele vermiştik. Ve yapılan haksızlıkları geniş kitlelere duyurmuştuk. Bunların hukuksuzlukları yapanları ve yönlendirenleri rahatsız ettiğine dair duyumlar kulağımıza geliyordu.

Sonrasında 2016 yılında elim 15 Temmuz hadisesi oldu.  O gece 02.30 civarına kadar televizyonlardan haber ve açıklamaları izledim. Ve bende bunun gerçek bir darbe olmadığı birileri tarafından planlanan tiyatro olduğu kanaati hasıl oldu. Çünkü konuyla ilgili yapılan açıklamalar çelişkiliydi. Yapılanların daha önce duyduğumuz darbelerle hiçbir benzerliği yoktu.

Daha sonraki günlerde çevremden insanlar- daha önce müdafilik yapmam nedeni ile defalarca Hizmet hareketine yakın medya kuruluşlarında basın açıklamaları ve röportaj verdiğimden olsa gerek-  beni arayıp iyi olup olmadığımı soruyor. Hatta yüz yüze geldiklerimden bazıları dikkatli olmam konusunda telkinde bulunuyorlardı. Bu telkin ve imaları dikkate almıyordum. Çünkü kendimden emindim hiçbir suç ve ilgili darbe teşebbüsü ile  ilgi ve alakam yoktu.

Ancak 22.07.2016 tarihi aslında tüm bu kanaatlerimde yanıldığımı ortaya koyan bir gelişme yaşandı. İzmir’de Hizmet mensubu emniyet mensuplarının müdafiliğini yapan avukatların evleri sabahın erken saatlerinde eş zamanlı olarak basılmış ve onlarca avukat gözaltına alınmıştı.

Öncelikle panik halde bir çanta hazırlayıp evden çıktım. Ve daha önce bir gezi  için aldığım ama gezi iptal olduğu için hiç kullanmadığım pasaportumu da her ihtimale karşı yanıma almıştım.

Eşimin ve ailemin karşı çıkmasına rağmen akşam saatlerinde kendimi koruma iç güdüsüyle yanımda genç bir meslektaşımla kendimizi hiç bir tanıdığımız olmayan eski bir Doğu Bloku ülkesinde bulduk. Eşim ve oğlumu pasaportları olmadığı içi yanımda getirememiştim. Uçakta tanıştığımız birinin yardımı ile bir otele yerleştik. Ve erkesi gün telefonlarımızı açtığımızda  bizim de dahil olduğumuz 40 kadar avukatın evlerinin terör şubesinden gelen polisler tarafından basıldığını ve gazetelerde yurtdışına kaçtığımızla ilgili boy boy haberlerin yayınlandığını öğrendik.

Ve böylece sürgün hayatımız başlamıştı. Birkaç ay sonra eşim ve oğlumu zorluklar ve uğraşlarla da  olsa yanıma getirebildim.

-Ayrıntılarla sizi sıkmak istemediğimden, gittiğim ülkedeki Hizmet yapılanmasındaki vazifeli kişilerle yaşadığım problemlerden, bana ve benimle aynı durumda olan ve Hizmetten pek de arkası olmayan insanlara yapılan ilgisizliklerden, adam kayırmalardan, adam harcamalardan, tedbir görünümlü korkaklıklardan ve nezaketsizliklerden bahsetmeden- 10 ay  civarında  kalıp daha sonra orada tanıştığım değerli dostlarım olacak olan birkaç ihlaslı ve diğerkam Hizmet mensubu arkadaşın yardımı ile oturum işlemlerimi halledip sonrasında vize alarak bin bir umutla ne ve ailem Belçika’ya iltica ettik.

Belçika’ya geldiğimde Hizmet’in etkin ve yetkin kişileri bana benden önce gelen çok sevdiğim bir dostum aracılığı ailemle kalmam için söz verildikleri her yönü ile güzel olduğu söylenen evi yoldayken başkalarına tahsisi etmelerinden, aylarda evsiz kalmamızdan, Hizmet’e müntesip bazı kişilerin bize evlerini kiralamaktan imtina etmesinden ve/veya fahiş kira bedelleri talep etmesinden, vazifeli bazı kişilerce grupçuluk yapılmasından, şahsıma yapılan nezaketsizliklerden ve bu sorunlar nedeni ile nerdeyse yuvamın dağılacak noktaya gelmesinden ve benim gibi zorunlu olarak yurt dışına çıkan bir çok arkadaşımın yaşadığı bazıları benim yaşadıklarımdan da ağır olan kötü tecrübelerden sizleri üzmemek için bahsetmeyeceğim.

Sadece moral olsun diye iyi insanların az da olsa burada da karşıma çıktığını ve tüm bu olumsuzluklar içinde bana tutunacak dal uzattıklarını bilmenizi isterim.

Ancak bu Süreç’in duygularımda ve düşüncelerimde yaptığı değişiklerden özetle bahsedeceğim.

 Gördüm ki;

– Hizmet benim daha önceden sandığım gibi homojen bir yapı değilmiş. Bu yapının içinde gerçekten Allah rızası için çalışanlar olduğu gibi Hizmet’i şahsi çıkarlarına alet eden zayıf karakterli kişiler de varmış. Ve bu kişiler kolaylıkla etkin noktalarda olabiliyormuş.

-Maddi konular ve faydacılık ön planda olabiliyormuş.

-Maalesef dedikodu ve gıybet had safhadaymış.

-Adam kayırmacılık ve grupçuluk varmış.

-Milliyetçilik yadsınamayacak derecede fazlaymış.

-Bazen iyi polis kötü polis oynana biliyormuş.

 Ayrıca yurt dışında beni çok büyük hayal kırıklığına uğratan bazı gerçeklere de muttali oldum.

 Şöyle ki;

2017 yılının sonuna kadar Hizmet hareketi ile ilgili darbe, soru çalma, yargılamaları etkileme… ve benzeri haberlere inanmıyor ve bunları iftira olarak değerlendiriyordum. Çünkü benim tanığım -özellikle yurtdışına çıkmadan önce- hiçbir Hizmet mensubu bunlara tevessül edecek karakterde değildi. Ve gerçeklerin bir gün ortaya çıkacağına, Hizmetin ve dolayısı ile benim topyekun aklanacağına inancım vardı.

-Ancak ilk olarak benim gibi sürgün hayatı yaşayan KPSS dosyalarında müdafilik  yapan ve bu dosyalara vakıf olan ve dürüstlüğüne son derece güvendiğim bir dostuma soru çalma iddialarını sorduğumda esefle ‘‘Maalesef bazıları doğru. Ama anlatıldığı kadar yaygın değil. Ancak benim müvekkillerim ve yargılananların çok büyük kısmı masun.’’demesi ile acı gerçek serinin ilkine vakıf olmuştum.

Hizmet Hareketi’nin geleceği hakkındaki düşünleriniz?

Hizmet hareketi içinden çıktığı topluma ait olan ve bu nedenle bünyesinde bulunan yukarıda saydığımız bazı ulumsuzluklara rağmen çok güzel işlere imza attı, çok güzel insanların yetişmesine aracılık etti,  medya kurumları aracılı ile kimliğine bakmadan bir çok mağdurun sesi oldu  ve yardım kuruluşları ile ihtiyaç sahibine yardımda bulundu. Eğitim kurumları ile güzel ve eğitimli bir nesil yetiştirilmesine vesile oldu. Dünya çapında bir iyilik hareketi oldu. Ve dünyanın çoğu ülkesine yayılan okulları ile Türkiye’nin  dünyadaki en büyük markalarından birisi oldu.

Hizmet hareketinde etkileyen önemli husus- ise kendim de bir köy çocuğu olmamdan olsa gerek-  ile fakir ve okumaya mehilli çocuklara sahip çıkması onları okutması oldu. Bunu okuduğumda çok etkilendiğim fakir ve eğitimsiz Finlandiya toplumunun aydınlanma hareketini anlatan Grigory Petrov’un  Beyaz Zambaklar Ülkesinde isimli kitabındaki sürece çok benzetiyordum.

Bu süreçle ilgili en büyük üzüldüğüm noktalardan birisi bu eğitim müesseslerinin ortadan kaldırılması ve bu neslin zayi olması oldu.

Ancak maalesef 80 ve 90’lı yıllardaki başarılarının aksine Hizmetin lider kadrosu 2000’li yıllarda zamanı ve gelişmeleri okuyamadı. Daha önce insana yatırım yaparken artık binalaşmaya yatırım yapmaya başladı. Kurum ve müesseslerini arttırmasına rağmen yönetimsel manada ilk yıllardaki reflekslerini devam ettirdi. Liyakat yerine bizden olsun mantığı ile işi ehline teslim etmedi. Tüm bunların üzerine maalesef siyasette öyle ya da böyle bulaştı. Az da olsa bazen Hizmete yakın medya kuruluşları bazı iktidarın anti demokratik uygulamalarını çoğu zaman destekledi. Sonraki yıllarda muttali olduğum iktidarın bir çok haksız uygulamasına ve adaletsizliklerine karşı çıkmış olmasına rağmen bunu çeşitli nedenlerle aleni yapmadığı için topluma ve ilgililere bunu anlatamadı.

Benim şahsi kanaatim Hocaefendi, lider kadrosunun ve Hizmet gönüllerinin hiçbir zaman bilerek suça bulaşmadı. Ancak Hocaefendi’den birçok defa gerçeklerin gizlendiği, istişare müessesesi uygulamayıp işlerin ‘‘Abilik hegamonyası’’ ile götürüldüğü,  elindeki kaynakları rantabl  kullanamadığı, işler ehil olanlara verilmediğii denetim mekanizmaları kurulmadığı ve olanlarda işletilmediği için bunu fırsat bilen bazı kötü niyetli kişiler tarafından Hizmete mensup bazı kişilerin suça bulaştırıldığını  düşünüyorum.

Tabii yeri gelmişken da üstüne basarak belirtmek isterim ki AK parti ve Tayyip Erdoğan’ın Hizmete karşı yaptıkları kesinlikle kabul edilemez. Ve tam manası ile bir SOYKIRIMDIR.  Ve hiçbir şey bunu meşru hale getirmez. Aradan geçen onca zaman rağmen Hizmet mensuplarına yapılan  SOYKIRMIN bahanesi yaptıkları 15 temmuz darbe teşebbüsünü Hizmetin organize ettiğine dair hiçbir somut delil ortaya konuşamamıştır. Bir düşünün ki ekonomisi G20 içinde olan, asgeri güç olarak dünyanın sayılı güçlerinden olan ve istihbarat faaliyetleri için her yıl milyarlarca dolar harcayan bir ülke darbe yapmakla suçladığı dini bir hareketin bunu yaptığına dair hiçbir delil ortaya koyamıyor. Bu hayatın olağan akışına aykırıdır.

Topyekün bir dönüşüm geçirip şeffaf, eleştiriye açık ve istişare mekanizmasının gereklerini yapan ve demokratik teamüllere uygun bir hale dönüşmesinin pratikte pek mümkün olduğunu düşünmüyorum.

Şu anki durum itibariyle Hizmet Hareketi ile olan münasebetinizi nasıl görmekte ve değerlendirmektesiniz?

Ben kendimi bir üst paragrafta açıkladığım; Hizmetin kurumsal yapısına mesafeli olacak ama Hizmet’in iadallerini paylaşan, Hocaefendi ve samimi Hizmet mensuplarını seven ve sivil toplum özelliği taşıyan faaliyetlerin içinde olacak olan kanada mensup olacağımı öngörüyorum.

Ayrıca Hizmetteki insanların nerdeyse tamamının masum ve mazlum olduğunu ve SOYKIRIMA maruz kaldıklarını bildiğim için onlara yardım için elimde geleni yapmaya çalışacağım. Devran dönüp hukuk rayına oturunca hukuksuzlukları yapanların hak ettikleri cezaları çekmelerini boynumun borcu olarak kabul ediyorum.

Ve Hizmet’in gerçek idealleri olduğunu düşündüğüm ve son dönemde daha çok özümsediğim kimliğine bakmadan tüm mazlumların savunucu olmaya ve gelecek nesillere güzel bir dünya bırakma idealine çalışacağım. Ve her zaman birinci önceliğimi insan olmaya ve insan kalmaya vereceğim.

4 COMMENTS

  1. Sayin Ahmet Kurucan ve diger Âli zatlarin bu yaziyi ozellikle okumalarini umit ederim. Ozellikle yazida gecen, madde madde siralanmis, hizmetteki hastaliklari, vede yanina kâr kalmis zalim arkadaslarinizin varligina delil olmasi hasebiyle…

Comments are closed.