Hizmet’i orta 2 yıllarında şehrimizdeki bir öğrenci yurduna giderek tanıdım. Fen lisesini ilk 200’de Üniversiteyi de ilk 70’de kazanarak Boğaziçi Üniversitesi’ne girdim. Boğaziçi Üniversitesini Bölüm birinciliği ile bitirip Amerika’ya 22 yıl önce doktora yapmak icin geldim. 5 yıl doktora 3 yıl Post Doc, ve iki yıl araştırmacı olarak çalıştıktan sonra bir Charter okulunda işe girdim. 13 yıldır eğitimci ve idareci olarak çalışıyorum. Toplamda 22 yıldır Amerika’da yaşıyorum. 34 yıldır hareketin içindeyim.
17/25 Aralık Süreç’inden bugüne gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Ben hizmetin içindeki insanların %99 u itibariyle melek gibi insanlar oldugunun 34 yıldır şahidiyim. Bir iyilikler hareketi olduğunu düşünüyorum. İnsanların makuliyet çerçevesinde bir araya geldikleri ve insanlığın hayrına projeler ve işler ortaya koydukları bir iyilik hareketi. Hocaefendi`yi de her zaman bir rehber ve yol gösterici olarak önümde ışık tutan bir mübarek insan olarak gördüm. Kitaplarından sohbetlerinden çok etkilendim, öğretilerini hayatıma aksettirmeye çalıştım.
17/25’den sonra da Hocaefendi’nin durusunu takdire şayan buluyorum. Zalime karşı dik durma, korkmadan hakki savunma, bana Ustadın, “zalimler icin yaşasın cehennem” demesini hatırlatıyor. Cemaat’in yaptıgı mücadelenin hakli olduguna inanıyor, okulları, Bank Asyayı vs savunmasını destekliyorum, çünkü doğru olan bunu yapmaktı diye düşünüyorum. Bir zalime boyun eğmek, biat etmek çok aşağılık bir durum olurdu.
Tabii bu süreçte Hizmet’in bir tuzağa çekildiğini de düşünüyorum. Zaten önceden gelecegi belli olan 17/25 Aralık davalarını birileri onceden görüp dersanelere saldırıp cemaatin tepkisini çektirip 17/25 i bir rövanş gibi göstertmesi bir tuzak olabilir. Zira hem MIT hem başka devletin kurumları aylar öncesinden uyarmıştı hükümeti.
Fakat kontrollu darbe sonrası Hizmet ve yönetimi konusunda bir çok soru işareti oluştu hepimizin kafasında. Bu darbenin Cemaat tarafından yapılmış olması çok saçma. Ben darbeyi ilk duydugumda Cuma namazından yeni çıkmıştık (saat farkından dolayı), yanımdakilere ve sonra da bir Amerikalı iş arkadaşıma bunun bir sahte darbe olduğunu ve Erdoğan’in gücünü konsolide etmek icin bunu planladığını çünkü buna ihtiyacı oldugunu söylemiştim daha henüz hiç bir şey belli değilken. Fakat kafamızı karıştıran şeyler çıktı piyasaya. Mesela, Ahmet Dönmez’in yazı dizisi ve The Circle‘daki mülakatları çok aydınlatıcı idi. O Cemaat içinden oldukları bilinen ve darbeye karıştıkları iddia edilen kişilerle ilgili sorular sordu cemaate. Ondan sonra Adem Yavuz Aslan da benzer sorular sordu ve Cemaatin idari kadrosunun ve Hocaefendi’nin uzun süre sessiz kalışına pek anlam veremedim. Eğer haklı iseniz, masumiyetinizi haykırmanız lazım. Sessizlik bir suçluluk psikolojisini gösteriyor. Hocaefendi’nin darbeden bir yıl sonra (çok gecikmiş bir açıklama) Adil Öksüz’ün MIT tarafından devşirilmiş olma ihtimalini söylemesine kadar hiç bir açıklama duymadık. Bir de beni rahatsız eden bir şey, Yabancı basından birinin “Adil Öksüz darbe oncesi yanınıza geldi mi?” sorusuna verdigi cevap, “buraya 4 yıl önce gelmişti, buraya Hakan Fidan da geldi, buraya bir çok insan geldi” gibi ifadeler maalesef ikna edici cevaplar degildi. Bu tür muğlak ifadeler aslında soruya cevap vermemekti ve Ingilizce ifadesiyle “dodging the question” yani gercek soruya cevap vermeyip başka bir cevap vererek geçiştirmek oldu. Bu da acaba gerçekten geldi mi şüphelerini artırıyor. Adil Öksüz gerçekten bir tuzak olarak gelmiş olabilir, ama bunun da açıklanması lazım bence. Gelmişse ne yapmış, ne konuşulmuş, bunları cemaatin bilmeye hakki olduğunu düşünüyorum Gelmemiş ise de açık ve net darbe öncesi gelmedi demek meseleyi çözer aslında.
Bu süreçte herkesin takip ettigi, cemaatin dünyada hizmetlerine devam edebilmesi ve bir haraket olarak yaşayabilmesi icin, daha şeffaf, hesap veren ve demokratik bir sekilde yönetilmesi konuşuluyor ve hizmete içeriden eleştiriler yapılıyor. Ben şahsen Hocaefendinin bu değişime ve eleştirilere destek vermesini beklerdim çünkü Hocaefendiyi hep açık görüşlü ve ileriyi gören biri olarak tanıdım, fakat, “hizmet herşeyi doğru yaptı, sabredin” demekten başka bir şey duymadık şimdiye kadar. Mesela bir kaç ay önceki Bamteli´nde “Zaman gazetesini neden iki milyona çıkarmadınız`in muhasebesini yapın” dedi. Halbuki bana göre yapılması gereken muhasebe, neden gazetemizde her hakliyi, mağduru savunmadık, neden AKP’ye bu kadar destek verdik, hırsızlıkları, yolsuzlukları bilinirken neden gazetede, TV’de bir haber yapmadık, yani neden tarafsız hakkaniyetli bir yayın politikamız olmadı eleştirisi daha doğru bir muhasebe olurdu.
İki-üç yıldır Hizmet içerisinde daha demokratik bir yapıya geçiş konuşuluyor fakat bu kozmetik bir çabadan öteye geçmiyor. Çünkü yukarıdan samimi bir destek maalesef yok. Mesela lokalde son iki yıldır komiteler oluştu ve insanlar kendi istekleriyle kendilerine uygun gördükleri komitelere girdiler ve başkanlarını seçerek calışmalar yaptılar. Eskiden yapılan mütevelli toplantısı haftalık komite başkanlarının toplantısına dönüştü. Bunlar aslında heyecan verici güzel gelişmeler, fakat bu nedense şehir ve bölge abilerinin atanması meselesine gelince yine eski yöntemle ve yukarıdan tayinle oluyor. O yüzden kozmetik diyorum.
Bu arada Türkiye`de iehir imamlığı yapmış insanların nasıl yanlış angajmanlara girdiklerini duyduk, bizzat mağdur olan kişilerden. Mesela, 17/25 sonrası Ankara’da Imamin AKP’ye oy topladigini duyduk. Bu yalansa o kişi çıkıp yalanlasın biz de rahatlayalım. Melih Gökçek’in arabasından inmeyen bu insan hizmet tarafından neden hala korunuyor?
Mesela, hakkında bir çok soru işareti olan Fatih Üniversitesininin eski rektörü nasıl oluyor da başka insan kalmamış gibi, hiç bir Amerika tecrübesi olmadıgı helde Texas’taki Üniversite’nin de başına geçebiliyor. Bu tür tayinleri kim yapıyor? Bunun Amerika devleti tarafından da garip karşılanacağı düşünülmuyor mu?
Özetle, bütün bunların çözümü bana göre şeffaflık ve demokratik sistemler kurmaktan geçiyor. Yoksa bir çok ülke istihbaratı istediği insani gerek tehdit ile veya gerek bir teklif ile kendine çekebilir.
Bence diğer bir önemli mesele de, hizmetteki itaat kültürünün hak ve adalet merkezinde şeffaflık ve hesap verme yörüngesine evrilmesi. Maalesef, hizmette itaat meselesinin tahşidatının onda biri hak, adalet, liyakat, doğruluk gibi meselelere harcanmadı. Harcanmış olsa idi, bizde bu konularda daha çok hassasiyet gelişirdi ve yanlış kararlara karşı tepki oluşurdu. Fakat, maslahat (bu kelimeden de nefret ediyorum artık), hakkın adaletin önüne geçti.
Süreç’i bireysel olarak nasıl tecrübe etmektesiniz?
Amerika’da yaşadığım icin direk bir sıkıntı yaşamasam da, kardeş ve yakin akraba seviyesinde yakınlarımdan gaybubet yaşayanlar, KHK mağduru olanlar, Meriç’i geçip göç edenler ve hapse girenler var. Elimizden geldiğince de onlara yardim etmeye ve tabii ki tanımadiğımız bir çok mağdura da yardim etmeye çalışıyoruz.
Süreç’in kendi hayatınıza yansıyan olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?
Bu süreçte epey bir gözümüz açıldı. Batıda yaşamama rağmen artık daha bağımsız ve demokratik düşünüyorum. Hak adalet ve liyakat meselelerinin çok önemli oldugunu ve bunun hiç bir grup ve cemaatin menfaati ile değiştirilemeceğini öğrendim. “Sizin bilmediğiniz seyler var”, “Abiler daha iyi düşünmüştür” gibi söylemlerin pek değeri kalmadı, herşeyi sorgulamak ve anlamak gerekiyor.
Tabii ki artık ağzımızın tadı tuzu da kalmadı, aklımız fikrimiz Türkiye’de ve dünyada mağdur mahkum veya mazlum kardeşlerimizde. Her gün duamız bir an önce bu zulmün bitmesi ve insanların özgürlüklerine kavuşması, haklarını geri almaları, hizmetin başından bu musibetlerin dağılması.
Hizmet hareketinin gelecegi hakkında düşünceleriniz?
Hizmet ya eski statükoyu koruyacak, itaat eksenli, şeffaf olmayan, hesap vermekten kaçınan ve sadece ilahi bir yönlendirme ile işlerin gittiğine inanmış küçük bir kitle ile yoluna devam edecek, ki bu Kült’leşmesi demek. Bu şekilde devam ederse Batıda marjinalleşecek ve küçülecek.
Ya da içten gelen eleştirel seslere kulak verecek ve gerçekten samimi olarak değişecek ve dünyada bir iyilikler haraketi olarak büyüyerek yoluna devam edecek.
Bir de bir söylem var: “Ne zaman bizler içerdekiler kadar dertlenir ve duaya sarılırsak bu süreç bitecek” diye. Ben de diyorum ki “Ne zaman biz hatalarımız ve günahlarımız ile yüzleşecek ve bu hataların bir daha tekrar etmemesi icin gerekli önlemleri alacak ve şeffaf demokratik sistemler geliştireceğiz, o zaman bu süreç bitecek”
Su anki durum itibariyle Hizmet haraketiyle ile olan münasebetinizi nasıl görmekte ve degerlendirmektesiniz?
Hizmet’in içindeyim, her sohbete ve çağrıldığım her istişareye katılıyorum. Fikirlerimi her bulunduğum ortamda söylüyorum. Idareci ve molla abilerle sık sık tartışıyorum. Beni kovacakları ana kadar da bu şekilde davranmaya kararlıyım. İşin güzel tarafı, ben yalnız değilim, bir çok arkadaşımız da aynı şekilde düşünüyor. Hakkını yemeyelim, buradaki idareciler de çok açık yürekli ve sıkılmadan dinliyor ve bu tur konuşmalara engel olmuyorlar.
Yıllar önce ilçe hadimini gidip ile şikayet etmiştim. İlden bir abi geldi hepimizi topladı. Herkesin ağzının payını verdi gitti.
Bundan sonra bir kontrol ve denetim mekanizması olmadan küçük tirancıklar yönetmeye devam edecekse inanın Türkiyedeki insanların büyük çoğunluğu bu işin içinde bir daha olmayacak.
“Ne zaman bizler içerdekiler kadar dertlenir ve duaya sarılırsak bu süreç bitecek” diye. Ben de diyorum ki “Ne zaman biz hatalarımız ve günahlarımız ile yüzleşecek ve bu hataların bir daha tekrar etmemesi icin gerekli önlemleri alacak ve şeffaf demokratik sistemler geliştireceğiz, o zaman bu süreç bitecek”
Bu dusunceyi destekliyorum ve ekleme yapip bir soru sormak istiyorum:
“Ne zaman bizler içerdekiler kadar dertlenir ve duaya sarılırsak bu süreç bitecek” diye sohbet yapan Ahmet Kara, yaptigi sohbette amerika daki akilli sakirtleri cok etkileyememisti. Adamlar cunku sorguluyor! Her ne kadar uckagitci sarkici Gokmen’le baglanti yapip salya sumuk olsada. Cevheri guven in tweet lerinden uckagitin detaylarina ulasabilirsiniz.
Birakin artik Ajitasyona devam etmeyi…
Millete dertlenin diyen Ahmet Kara nin 3 -4 ogununun menusu nedir acaba? Istanbuldan gonderildigi zaman gitti sayilmaz, saltanatinida yaninda goturdu. Simdi de ekibiyle beraber Amerika da ne karistiriyorsa! HE’nin bunlara katlanmasinin vardir sebepleri….
Atlanta da ki Tahsin, etrafindaki insanlara sanki hic evlenmeycekmis gibi hava verip yillarca dava adami gibi hallerdeyken, yarin yasindaki belletmenle endonezya da isi pisirip evlenmene ne demeli! Evlen arkadasim, Allah mubarek etsin ama, durust ol, dos dogru ol.
Bu tip adamlarin iaselerini kendileri esnaf olup kazanmalilar. Milletin paralari bu tiplerde har vurulup Harman savruluyor!!!
Bekleyip gorecegiz, Mevlam neylerse guzel eyler..
Bu cümlelere “dua” ile mukabele edilmeli…
Allahım c.c. yerde ve gökte adının anılması ile, Hocaefendiye, hizmet erlerine, sevenlerine, sempati duyanlarına, önemseyenlerine hidayet lutfeyle, merhamet eyle, af ve afiyet ihsan eyle… Semi ve Alim’ Sen’sin c.c.
Allahım bu yazının yazarını Zat c.c. ile Baki olanlar arasına al.
İki zıttı bir araya getiren bütün noksanlıklardan münezzeh olan Rabbim, beni de onlarla birlikte eyle. Amin.
Yıllar önce öyleydi bugün farklı mı? Lokalden işadamları derneği üzerinden usulsüz bir şekilde kendine maddi kazanç sağlayan Hadimi şikayet ettiğimizde aylarca abuk subuk savunmalar ve suruncemeden ve şikayet edenleri izolasyonundan sonra olayın bilinirliği artık talebelere kadar inince görevden aldılar. Ne yaptilar beğenirsiniz? Ülkenin işadamları derneğinin başına geçirdiler. Şimdi bu adeletsiz tayini yapanların, bu insanın yerine gönderdikleri adama guvenmemizi bekliyorlar, nasıl güvenebilirsiniz? Bu tayini yapan heyetin hiçbir üyesine güvenmiyorum. Adaleti Hakkı üstün tutamadılar. Daha da ötesi, bölgedeki işadamları derneğinin başındaki şahsi biz hizmet ediyor zannederken, o kendisine bahsettigim ilin hadimiyle birlikte şirket kurmakla, sonrasına işadamları derneği üzerinden kendisine yatırım tavsiyesi için ulaşan muhacir esnafları da, ortaklığını sorulduğu halde yalanla gizleyip kendi şirketlerine yatırım yaptırmakla mesgulmus. Mevzu ortaya dökülünce, ben abinin bana dediğini yaptım, diye savunan bu zavallı, kendisini şikayete gidenlere ve ailelerine lanetler okuyup geziyor ve bundan sonra artık iş hayatına atiliyorum absurd açıklamasıyla isadamlari derneğinde hizmetin parasıyla geçinirken kurduğu şirketlerin başında hayatını geçirmeye devam ediyor. Bu adam bir zaman doğu illerinde kelle koltukta hizmet eden efsane abilerden biri olarak anlatilirdi. AKP para ile imtihanı kaybetti, malesef hizmettekki bir guruhun durumu hiç farklı değil.
1) 15 temmuz olurken direk Erdoğan’a yıkmanızda önyargı, o konudada biraz hassas olmak lazım. Benim aklımdan kemalist darbe geçmişti, neyin geçtiği önemli değil de, hizmetten bahsederken kılı kırk yarıyorsak öbür tarafa da direk yapıştırmamak lazım bir şeyi.
2) 17-25 ve sonrası tutum zalime karşı dik durma olarak bakılsa bile, çok hatalar vardı. Gazetenin ekrem dumanlı vs. dili çok sertti. Mit ve Devlet operasyona vaki olup dersane krizi çıkartmalarından ziyade mit ve devletin cemaat içindeki uzantıları ile Fuatavni türü şeyler yapması bence daha makul. Bir akpli belediye başkanı oturup konuşalım niye hocamın reis ile kavga ediyor derken, bir il abisi tarafını seç ya ora ya biz savaş başladı diyorsa kusura bakmayında bu zalime karşı dik duruş falan değildir. Bu apaçık bir dini cemaatin kendini uçurumdan atmasıdır. Ayrıca her türlü 17-25 sonrası doğru bulunsa bile , cemaat bu sefer geçmişte niye dik durmadı diye eleştirilir, 28 şubatta dik duramıyor çünkü sesi çıkmıyor, gene 2013’e kadar olan akpnin yolsuzluklarını haber etmiyor görmezden geliyor. 17-25’ten sonrada ortaya çıkan adamın yolsuzluğuydu zalimliği sonradan yaptı, o polislerin görevden alınması zalimlik ise onu hep yapıyordu zaten.
3) Eğer ahmet dönmezin yazı dizisi olmasa, cemaatin üstünü ve Gülen’i sorgulamayacandıysanız, kendi özeleştirinizi yapın derim. Bu çok tehlikeli çünkü, o sorgulamayan okumayan kafa çok tehlikeli, hadi diyelim cemaatin tepesi de temiz,, başka bir harekette direk ahiretiniz bile giderdi. Okumuşum ya işte demeyin, siz kendi kaynaklarınızı okumuşsunuz, araştırma yok, kendi kaynaklarınızda biri özgürce bir şeyler dediği içinde aydınlanma imkanına kovuşmuşsunuz. Başka kaynaklardanda okudum sorgulamadım derseniz, 1 numarada bahsettiğim önyargınız çok fazladır.
4) Belki zamanı niye 2 milyon yapmadınız lafını Ekrem dumanlıya demiştir. Mantıken çünkü o bir şirket ceosu kimse ona hesap soracaksın. Taban etrafını ikna ede ede yada cebindeki parayı vere vere başka yerlere bedava gazete gönderterek yapabildiği rakam 1 milyon. O gazete öyle kaliteli öyle hakperest öyle ufku geniş öyle güzel idare ediliyor 2 milyonu hak ediyorda taban yapmamış gibi niye yapmadınız dememek lazım. Ben bamteliyi dinlemedim, üzerine ekrem dumanlı alınsın , a.bilici geldiğinde zaten çok geçti. Hüseyin gülerce de üzerine alınabilir. Ve ciddi ciddi Gülen o lafı tabana diyorsa, ben artık Yüzüklerin Efendisindeki Rohon kralı Théoden’in kulağına büyücünün fısıldadığı gibi birilerinin Gülen’e ‘taban gayret etmedi, o gazete 10 milyon aboneyi hakediyordu, taban sesimizi duyurmayı başaramadı’ der gibi fısıldadığını düşünüyorum. Gandalf’ın ayak sesleri geliyor.
5) Abd- kanada olanlar, hatta türkiye dışında her hangi bir yerde olanlar ama özellikle Abd olanlar atlayın gidin pensilvanya’ya çok mu zor? Gülen yüzüne bunları söyleyin, adil öksüz geldi mi gelmedi mi diyin. Eğer bunu yapamıyorsanız bana göre devreleri tam yakmamışsınızdır ve hayatınızdan memnunsunuzdur. Türkiye’deki bu düzen bitsin milletin pasaportuna yasak olmasın çok kişi atlar gelir o çiftliği basar bence. Bu soruları sorar Gülen’e. Abdde 22 yıldır olan biri, eminim yolu da biliyorsundur neden gitmiyorsunuz oraya, gidip ona sorun bu soruları eleştiriyi yüzüne yapın. Çiftliğe sizi mi almazlar? Fbi mi teslim ederler ? Ne olur yani 3 günlük dünyada ben anlamıyorum. Ben geldiğimde beni almasın çiftliğe zaten ben şimdi kafamda her şey netleşti işte değerim nedir diye sorcaktım değerimi gördüm derim. İçeri girersemde sorularımı sorarım, Erdoğan gibi israil dölü mü diyecek? Derse zaten bu hareketin içinde bu adamın arkasında bizim işimiz ne? Ya da bunca senedir neydi ? Türkiye’de tarikatlara gidebiliyor musun diyebilrsiniz , gidebilirsin çok zor değil ama niye akpye oy veriyorsunuz diye sordurtmazlar sen sorsan bu sefer seni %100 fişlerler şikayet ederler, o yüzden zaten o tarikatlardan uzak duruyorum. Gerçek yüzlerini bu sayede ifşa edebiliyorum hiç bir haltları ayyuka çıkmamış olsa bile ki çıkmış bu kriter yeter. Hocam git Gülen ölmeden konuş 2 sene geçmiş. Valla abd olup Gülen yanına gitmeyenler garip , adam belki orda esir niye gidip bir şey yapmıyorsunuz, çekinip korkmaya gerek yok, devlete meydan okurken 2013ten sonra korktuk mu? devlet seni 15 seneyle yargılıyor, 2 sene ile yargılanan hırsızlar bile birşeyden korktuğu yok.
6) ^Ne zaman bizler içerdekiler kadar dertlenir ve duaya sarılırsak bu süreç bitecek^ fiili dua önemli, filli dua ile biter her şey, ellini açıp dua edince hiç bir şey olacağını düşünmüyorum, sınava çalışma aç elini dua et kuran oku ne değişir? İçerdekiler fiili dua yapamıyor, dışardakilerin yapması gereken fiili dua zaten, içerdekiler gibi onlarda normal dua ederse hiç bir şey bitmez. Dertlenmeye gelincede , bu harekette bu çok var dertlenelim dertlenelim, millet travma yaşamış psikolojisi bozuk, dertten bol bir şey yokki, Türkiye’deki birinin böyle bir derdi kesinlikle olmamalı, gülsün eğlenmeye baksın biraz olsun yüzü gülsün psikolojisi biraz olsun iyiye gider. Türkiye’deki insanlar zaten yaşayan ölü, dışardakiler bile hap ile ayakta duruyor bu adama dertlen denmez. Gül eğlen denir, yoksa kanserden ölcekler.
Engin Sezen bey, ben DAVUD müstear ismiyle bir çok yorum yaptım daha önce. (Başka davud kullananlarda olmuş hepsi değil ama aynı müstear emaili kullandım hep, siz görebilirsiniz). Aslında size emaille sorularınıza cevap verecektim ama yayınlamama ihtimaliniz var. Benim vaktim de düşüncelerim de bana göre değerli. Eğer yayınlamazsanınz en azından burada okunabilir diye buraya koyuyorum. Ayruca yayınlarsanız memnun olurum.
1. Kendinizi kısaca tanıtınız?
Yaklaşık 40 yaşındayım. Doktoralıyım ve Amerika’da bir araştırma kurumunda uzman araştırmacı olarak çalışıyorum. Hizmete bakan yönüyle, ben yaklaşık 22 yıldır iştişare zincirinin son halkasında bulunan bir tabandım diyebilirim.
2.17/25 Aralık Süreç’inden bugüne gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Bu soru altında herşeyi yazayım.
Her şeye bakan yönü var o sürecin. Tam cevaplasam çok uzun olur. Ama duygu dünyamda pik yapan bir kaç bir şey söylersem şunu diyeyim. O tarihten sonra marjinal bir duyguyla hizmete daha da bağlandım ve mağduriyet psikolojisiyie hep savunma halinde herkese cevap veriyordum. O marjinalleşmenin sonucu bugün hayal kırıklığı ve kızgınlık var. Kime karşı, o süreci yönetemeyenlere karşı (zaten rte tayfasına bir şey dmeye gerek yok, Allah müstehaklarını versin. Şeytana kızmadığım gibi onlara da kızmanın alemi yok bu durumda.). Bank Asyayı kurtaracağı diye herkesi kayıtlı belgeli fişletenletenlere kızgınım. ‘Oysa tedbir namusumuzdur’ diyordi he. Hatta o süreçte, ben TR’deydim, gelen bir gündemde he nin hatırladığım kadarıyla ‘bu zaman tedbirin 10 kat artırılması gereken zaman’ dediği bile gelmişti. Buna rağmen o süreçte Bank Asya, Sendika, Bylock ve hatta gösteriler düzenlemede en değerli varlıklarımız yani insanlarımız kurumlar için feda ediliyordu. Oysa o kurumların hepsi yine insanlarımızca tekrar inşs edilebilirdi. Bu eleştiriyi Amerika’ya geldikten sonra ilk zamanlarda sohbete gelen meşhur A.K. beye sorduğumda o zaman Bank Asyayı Uhud gibi görüyorduk manasında bir şeyler söyledi. Zaten sorunda bu. O zaman tepelerdeki kafa yapısı kurumları Uhud kadar değerli görüyormuş. Sanki Bank Asya kapatılınca hizmet bitecek! Yahu Bank Asyayla var olmadı ki hizmet o kapatılınca bitsin. Uhud kaybedilse İslam davasının kaybedileceği düşüncesi kabul edilebilir. Ayrıca Uhud’da başkomutan vahye muhatap en yüce bir peygamber. Bu örneği her mağlubiyette önümüze koyanlar bence suistimal ediyorlar bu olayı. Akplilerin her sıkıştıklarında dini kullanmasına benzetiyorum artık bu tür argümanlarla kabahatlerine bahane üretenlere. Kim olursa olsun böyle bakıyorum!
Hizmete bakan yönüyle bu süreçte bilerek veya bilmeyerek hatalı karar verenlerin, aldıkları kararlardan dolayı bu süreçte zarara uğrayan insanlarımız olduğundan, her kararın hesabını insanlarımıza vermeleri gerek. Yani bu eleştiri yapan sizin gibi arkadaşları ve eleştirile gazetecilerin çağrıldığı ve zaman sınırı olmadan tüm sorulara canlı olarak cevap verildiği bir ortamda olmalı. Yada hesap verebilir konumda olanlar, sohbete değilde hesap vermeye tüm şehirleri gelmeli. İlk zamanlar şu abi gelmiş sohebete diye gittiğimde, sorularımı soruyordum ama bir iki soru sonrasında benim sorumluluğumda olan birşey değil bende sizin gibiyim moduna geçtiklerinden atık sohebete gelen olursa katılmıyorum. Yaşım 40’a gelmiş. Benim sizlerin sohbetine ihtiyacım yok. İngilizcemde var internette hertürlü konuda sohbeti buluyorum zaten. Kafamda çoğunuzdan iyi çalışıyor elhamdülillah.
Her neyse, bu zatlar aklıma geliince biraz kızgınlık geliyor böyle şeyler yazıyorum…
Yani kısaca bana şu dönemde hizmetin aldığı ve eleştirilen tüm kararların alan heyet veya kişiler kimse onlar tarafından hesabının verilmesi lazım. Hesap vermiyorlarsa onları tanımıyorum. Bunları yazdım ama iki senedir ne bu heyet nede o hetin uzantısı diyebileceğimiz hiyerarşiden bu sorulara olması gerektiği gibi bir cevap gelmediğinden artık pek bir beklentim de kalmadı. Beklenti kalmayınca bağlılıkta pek kalmıyor doğal olarak.
Daha önce yorumlarımda da yazdım, özellikle Ahmet Dönmez röportajında çok kritik ve spesifik sorular sordu. Keneş, Yılmaz, Genç gibi ve diğer bazı yazarlar da önemli eleştirileri açıkça yazdılar. Peki bunlara yazılı olarak veya herkülden açıkça HE tarafından cevap verildi mi? Hayır. Üstü kapalı, muğlak, ortaya karışık hiçbir cevabı da kabul etmiyorum. Cevap verenler Hayrituğ, Delilermangası, amiralyamamoto veya saçma sapan isimleri olan saçma sapan hesaplar tarafından yine muğlak ve ‘sizin bilmediğiniz şeyler var’ tarzında i fadelerle verildi. Görevde olmadığı için kaale alınmayan bir-iki eski abinin twitlerini saymıyorum, kendi görüşleri. Bu trol hesaplardan hayrituğun, Barbaros diye bir adamın olduğunu yazıyorlar twitterda yine. Ve bu adamın He’nin yanında kampta olduğu söyeniyor. Eğer bu doğruysa ve HE’nin gerçek gündemleri ve veapları bu hayrituğ hesabından veya türevlerinde geliyorsa bu bir faciadır ve zaten hizmet diye bildiğimiz şey en başından sorunluymuş. Değilse bu hesapları neden açıkça reddetmiyor mesela O. Şimşek hesabıyla hizmet.
Amerika’da tartıştığımız arkadaşlarımız ve Sargında cemaati uzun yıllar HE’nin yönetmediğini söylüyor. Ben doktorları biri olarak He yönetiyor zannediyordum TR’de ve gelen gündemleri O’na nispet ederek ciddiye alıyordum. Dolayısıyla şu anda kendimi kandırılmış hissediyorum. Bir yıldan fazladır iştişare sohbete katılmadığım gibi son 3-4 aydırda artık Herkülü dinlemiyorum.
Çok bekledim HE bu yanlışlara, eleştirilere ne diyecek diye sohbetlerinde ne diyecek ve nasıl düzeltecek diye ama bişey çıkmadı. Hatta son dinlediklerimde öndekileri eleştirmeden yolumuzda deva anamını çıkardığım şeyler söyleyince dahada pek dnleyesim gelmedi. Sanırım Baran’ın sitesinde Hikmet Şahin, He tercihini eski arkadaşlarında yana kullandı gibi bir yazı da çıkmıştı o sohbetlerden sonra. HE farklı bir şey söylerse zaten twitter da önüme gelir bend ehaberdar olurum diye şmdilik O’na da bir şey demeden biraz daha bekliyorum. Malum kendisinin kredi çok büyük, hemen bir kenara koyamayız…
Şu süreçte zekatlardan maaş alan koca koca adamlar ise beni ayrıca soğuttu hiyerarşiden. Bulunduğum yerde himmet edilenlerin %10 civarı mağdurlara gidiyor ki bu çok yanlış. Hala kurumlara insanlardan daha fazla değer verildiğini görüyorum ve hiyerarşinin süreci iyi yönetemediğini düşünüyorum. Şahsen ben azda olsa zekatımın hepsini madurlara gönderdim. Böyle yapmayan arkadaşlara da teessüf ediyorum. Ya siz olsaydınız o mağdur insanların durumunda? Zekatların maaş olara çalışılabilecek durumda olanlara verilmesine razı olurmuydunuz, diyelim parasız kaldınız 4 nüfus elinize bakıyor, çocuklar sefil halde. Duygu sömürüsü yapıp evini arabanı sat demiyorum. Ekstra bir fedakarlık istemiyorum. Neden zaten verdiğin zekatının ABD içinde harcanmaına göz yumuyorsunda hemen hepsinin mağdurlara gitmesi için çabalamıyorsun?
O zamanda tepedikelerde ‘eşşek olunca semer vuran çok olur’ ata sözünü üzerinizde doğrulayınca şikayet etmeyeceksin. Sen eşşek olmayacaksın ki o da semer vuramasın. Bazen böyle sert konuşmayınca anlamıyor bazı insanlar. Yoksa %99 arkadaşları çok mübarek ve iyi insanlar olarak görürüm ama bu hatalı davranmayacakları anlamına gelmez ve ben de uyarıyorum.
Darbeye gelince, daha 2. günüde TR’de şahit olduklarımdan bunu RTE-AKR-FDN üçlüsünün planladığını ve uygulattığını görmüştüm. Ozamandan buzaman bu kanaatim sadece pekişti. Çok açık deili var ve daha önce burda ki yorumlarımda da yazmıştım.Birkaç tane örenk yazayım hala anlamayanlara. Öncelikle Ece Sevim açık kaynaklardaki çelişkileri orata koydu diye daha yeni içeri alındı. Kim içeri aldı, kimin içeri alabilir,RTE. Yani yarası olan gocunmuş, sorulardan rahatsız olmuş. Saray RTEnin en kıymetli oyuncağıydı ve Darbe günü Meclisi bombalayan uçalar sarayın bir camını bile kırmad, bahçesini bile bombalamadı. Sadece darbe sabaha, heralde çok dikkat çektiğinden, canlı yayında nizamiyein dışındaki yolu bir kere bombalattı. Oysa darbe saraya karşı yapılmıştı, ve gerçekten öyşe olsaydı milletin meclisi değil saray bombalanırdı. Ama RTE, bu haince planında, açığa çıkacağını bilsede çok sevdiği ve yeni yaptırdığı sarayına kıyamadı. Meclisi bombalattırarak ise milletin darbecilere nefretini artırdı. Prime time da ise darbe olmayacağını en salak darbeci bile bilir. Daha önceki darbeler gece 3-5 arası zaten olduda bitti maaşallah tarzında yapılmıştı ve gayet tecrübelidir bu konuda tsk. Ayrıca bu rte-akr-fdn üçlüsü doğru düzgün bağımsız bir hakim karşısında canlı ifade vermediler. Neyden korkuyorsunuz yalanınız yoksa!
Kemalist ve Cemaatci askerlerin bu planda tuzağa düşürüldüğünü düşünüyorum. Yol verilmişler ve sonra yol verenler arkadan sıvışmış bence. Yoksa hangi salak köprünün birini canlı yayında kapatır da diğerini bırakır hemde cuma akşamı trafikte. Diğer mantıksızlıkla değinmiyorum, sadece bir örnek.
Cemaatin ise Adil Öksüz araclığı ile kısmen ve küçük bir grup olarka bulaştırıldığını düşünüyorum. Bu zaten cemaat içinde de birşeyler duyanlar tarafından konuşuluyor. Cemaatin toptan bu darbede olmadığını delili şu ki o gece canını ortaya koyup rte yi savunan asker ve polisler ve onu taşıyan pilot ve tüm yağverleri bile tutuklandı. Cemaat toptan darbe yapsa zaten tüm gücünü kullanıp bu işi bitirmek iserdi. Bu durumda şu demektir. Adil Öksüz ve araclığıyla darbeye bulaştırılan küçük bir grup suçludur ve cezalarını çeksinler. Ama darbeyi planlayını amaca bu küçük pisliği bir tanker süte karıştırıp hepsini çöpe atmak. Maalesef muhalefet ve akp veraber bu büyük cinayeti işlediler. ‘F.tö’ diyen herkes, eğer arkasından bensadece cemaat içindeki çok küçük bir grubu kast ediyorum demiyorsa, bu günaha ve vebale ortaktır. Bu F. diyenler sayesinde milyonlarca masum zulüm görüyor hala daha. Zalimler için yaşasın cehennem… ne diyelim.
Benim bugünkü yerim:
Artık, bir seneden fazla, cemaate karşı bir adidiyet hissetmiyorum. Çünkü cemaat içinde de konuşulduğu gibi az bir grup da olsa kul hakkına girenler olmuş. Hatta bunu savunanlar bile hala çok azda olsa var. Şimdilerde seslerini kestiler yoğun tepkiyi görünce. Twitlerini silen ‘delikanlı dava adamları’ gördüm…
Kimin kul hakkına girilmiş. Koca bir milletin. Detaylara girmeyeceğim daha fazla. Peki ben ne yapabilirim. Ben tabandaki biri olarak ait olduğum yapının herhangi bir yerinde olan bir yanlışın hesabını gerçek manada soramıyorsam ve cevabını alamıyorsam o yapıda bulunmamın bana ancak vebal olacağını düşünüyorum. İ. Yılmaz sağolsun ifade etmişti ilk. Sorun şu, biz bu yapıya iman davası denildi ve bizzat melek gibi abiler tarafından gösterildiği için girmiştik. Bir güç mücadelesi içi değil. Bize hizemete sokan mübarek abiler ortaasyanın bilmem ne unutlmuş yerinde ama onlar geçti gittiler bize bu ‘profesyonel abilerle’ (yani hizmetten maaşlılar) veya kısaca hiyerarşiyle muhatap olmak kaldı.
Peki nasıl bir yapı olmalı, tamamen ortadan mı kalmalı. HAYIR bunu demiyorum.
Ortadan kalkması gerek şey HİYERARŞİdir sadece bence.
Herkes elini vicdanında koysun ve sorsun kend kendine. Yaptığınız hangi hizmeti maaşlı abilerden biri başınızda olmasa yapamazsınız? Bence hepsini en azından bu şekilde yapardınız ve zaten gönüllü olansa ziler yapıyordunuz bu hizmetleri.
Peki dünyaya yayılmış devasa bir yapının herhangi bir yerinde olan bir yanlışın hesab nasıl sorulabilir gerçek manada? Bence işe bu sorunun pratik karşılığındaki sistem, yereldeki BAĞIMSIZ sistemdir. Herkes yerellik felan diyor ama detayına tam girmiyor. Zaten şimdide yerelsin. Eğer bağımsız olmazsan eski durum değişmeyecek. Bugün belki uyandın hesap soruyorsun ama yarın işler düzelince yine uyuma moduna geçeceksin. Sne geçmezsen bu süreci bilmeyen gelecek nesiller aynı acı tecrübeleri yaşayabilir. Bence Her yerel grup tam bağımsız olmalı. Yani bir cami cemaati gibi. Kendi kendilerini yönetmeliler. Zten az çok yapılan hizmetler belli. İlkeler amaç belli. Bunnların etrafında sadece imand davası etrafında % 99 bu güzel insanlar GÖNÜLLÜ (asla maaşlı değil) bir araya gelmeli ve bulundukları yerdeki hizmeti yönetmeliler. İsteye herkülü dinler istifade eder ve hatta isterse yerel gündemine getiri, bu da özgürlük kapsamında. Sayısı yeterince çok olan kalabalık gruplar isterlerse maaşlı bir imam tutarlar ve yönettikleri hizmet bölgesini en az 40 saat mesaisini dolduracak şekilde
dini hizmet verdirebilirler. Bağımsız hizmetcikler kurulunca daha neler neler ortaya çıkar hayal bile edmeyiz. Güzellik bulaşıcıdır, iyiyi her grup görür kopyalar ve bir bakmışssınız bu küçük ama bağımsız hizmetçik grupları dünya genelinde ne büyük hizmetlere vesile olmuş inşallah.
Dolayısıyla böyle yerel hizmetçiklerde herkes bağlı bulunduğu yere gördüğü hataların hesabını sorar ve cevaını alır. Bağlı olmadığı yerlerde olan hatalardan sorumlu olmaz.
Devlete adam sokmaya gelince. Bir abiyle gürüşüldüğü müdetçe bu bir paralellikti ve kul hakkına da girer. Maaşını millet veriyor ve sane bunu yapmana izin veriyormu? Eskiden müslüman insanlarda devlette bir yerlere gelsin düşüncesiyle bu tür işsleri iyi niyetle düşünce olarak destekliyorduk ama suistimal edilebilceğini bilmiyorduk. Şimdi gördük ve bu asla yapılmamal. Eğer hizmet ideallerini benimseye biri devlete girerse ya fiziksel bağını tamamen koparmalı. Bu da onun hizmeti olmalı. Manen bağını kalbşnde ve manevi dünyasında veam ettirebilir kim karışır.
Benim etrafımdaki tüm doktoralı arkadaşlar hizmete kendilerine göre bir mesafe koymuş durumdalar.
Eğer dediğim gibi bir aksiyon alınmazsa bu arkadaşlar da zamanla tamamen kopabilirler. Bence hiyeraşiden veya He den bir emir beklemeden bu küskün arkadaşlar bir araya gelip bağımsızlıklarını ilan edip hizmetçikleri kurmalı ve yolların öyle devam etmeliler. Bu hizmetçikler bir birlerini dostane ziyaret eder ve birbirlerini iyi yönlerinden istiffade ederler zaten.
Başa türlü ben şahsen hizmette artık bulunmayı düşünmüyorum. Eski yapıda bir gelecekte görmüyorum.
Davud Doğrucu
Bu hizmet bir gönüllüler hareketidir.. İsteyen kalır isteyen gider… Ortaokuldan başlayarak yaklaşık 25 yıldır hizmetin içindeyim. Yüzbinlerce belki milyonlarca insanın imanına vesile olmuş bir hizmetten bahsediyoruz. Türkiye de hizmetin önemini şu 3-4 yıldır daha iyi anladım. Bir eğitimci olarak öğrencilerin gençlerin nasıl savrulduklarının boşlukta kaldıklarının şahidiyim. İnsanın olduğu her yerde hata noksan olur. Hizmettekilerinde hataları yanlış kararları olmuş olabilir ve tabiki bunlardan ders çıkarmak gerek. Ama sadece bu hatalara odaklanıp yapılan binlerce güzelliği bir kenara itmek görmezden gelmek körlük değilse kötü niyetten başka bir şey değildir. Bizim en büyük suçumuz maneviyatımızı koruyamamaktı. Nasılsanız öyle idare olunursunuz demiyor mu Peygamber Efendimiz. Başımızdaki abilerde bizim içimizden seçildi. Biz hizmettekiler Allah ile olan irtibatımızı tam sağlayamadık. Rıza – ı İlahinin yerini dünyevi menfaatler zevkler aldı. Kurumlar işlevini yerine getiremez hale geldi. Hocaefendinin rehberlik yapılmayan kurumlar yerin dibine batsın duası da kabul oldu sonuçta. Herşeyin sıfırlanması gerekiyordu. Allah ta dünyevi olarak çok acı uhrevi olarak inşallah tatlı bir şekilde aldı herşeyi elimizden. Ben bunca yıllık hizmet hayatımda Allah şahidim olsun kötü bir niyet düşünce hareket olay görmedim. Hep nasıl daha iyi hizmet edebiliriz nasıl öğrencilerimize insanlara daha iyi Allah’ı ve Peygamberi anlatabilirizin derdinde olan abiler gördüm. Ama maneviyatsızlık samimiyetsizlik ihlasın kaybolması profesyonelleşme bunların tokadını yedik.
HOCAM akp ve erdoğan hakkındada bu düşünceni devam ettirmeni bekliyorum senden madem öyle o konuda da,^^ halk masum bizim suçumuz yok biz insanlara bu akpyi anlatamadık, biz kendimizi düzeltsek başımızdaki cumhurbaşkanıda düzelirdi biz kendimizi düzeltemedik, erdoğanın bir suçu yok o da bu toplumdan çıktı biz kendimize bakmamız gerekirdi. Hele o halk biz onlardan kat ve kat okumuş olmamıza rağmen onlara bir laf anlatamıyorsak bu bizim suçumuzdur, bizim ihlassızlığımızdır bizim maneviyatsızlığımızdır, Eğer benim akrabam oh olsun ona iyiki atıldı hapse şimdi benim çocuğum devlete girecek diyorsa, bu kesinlikle bizim suçumuzdur biz eğer o akrabamız ile ilişkimizi iyi tutup onun çoçuğuna zamanında ders anlatsaydık böyle olur muydu hiç ? Elbette akplilerde hata yapacak Erdoğan peygamber değil ki onun da hataları var, nasıl bilsin bu cemaate kim suçlu kim suçsuz adamın kalp gözü mü açık, etrafındakiler onuda yönlediriyor, niye adamın 17 yıldır yaptığı güzel şeyleri görmezden geliyoruz, ayıp değil mi başörtüsünü serbest bıraktı onca imam hatip açtı yol yaptı, askeri vesayeti bitirdi, bu kadar güzel şey yapmışken bir hata sonucu bizi hapse atıyorsa bize sabretmek düşer, gıybet iftira yapmayalım lütfen. Ben bu akpnin içinde namaz kılmayanını zekat vermeyenini görmedim, o Erdoğan günde 2 saat uykuyla sürekli ümmetini düşünüyor. Bizim bu sitelerde twitterda tr724 vs sürekli bu akp ile erdoğanı eleştirmemiz ne kadar ayıp, neden erdoğana ulaşıp sözlü söylemek varken fitne çıkarıyoruz neden akpnin güzel yaptığı şeyler konuşulmuyor. erdoğanı çok eleştiriyorsanız ananızıda alın gidin sizin oyunuza kimse muhtaç değil ^^ AKP konusunda da böyle düşünmeni bekliyorum o zaman, ben akp ile hizmet kıyaslaması yapmadım bu arada, cemaatin tepe noktası eleştirilirken sen hizmetin güzel işleri var demişsin, hizmetin güzel işlerini yapanlar zaten içerdeki insanlar, sen tepe noktası eleştirilirken güzel işler var dersen bu o tepedekilerin güzel işleri anlamına gelir o manada akpnin güzel işleri ile kıyaslama yaptım. sen 25 yıldır görmemiş olabilirsin, sokaktaki akpde reisin yanlışını görmemiş. böyle mantık mı var 25 yıldır kardeşin dediğin adamlar da sana yanlışlar var diyor, 25 yıldır ömründe zaten bir tepe başı adam görsen yanlış görürdün , sen kardeşlerinin sözlerine itimat etmiyor musun? İsteyen kalır isteyen gider de değil, o zaman Türkiye’yi terk edek gitseydi 17-25te niye bu adamlar mücadale ettik hala niye ediyoruz ? Milletin emeği olduğu için bu harekette 3-5 çapulcu çakala bırakmak istemiyor.
Medrese bitirmis Yunus a da niye Taptuk Emre nin tekyesine gidip murid oldun kadılığı bıraktın diye arkadaş ve hocaları akıl vermişti.Ben bugün doktorolari arkadaşları (bende dahil) aynı yolda görüyorum.İlim bilmek ile işin hakikatini bilmek çoğu zaman mümkün olmuyor.İlim marifet yolunun ilk basamağı ama yoldan kaymanın da en tehlikeli sebebi.
Heyet dediğimiz sistem dört halife zamanında vardı .Bu heyetteki kişiler nasil degisirdi kim degistirirdi orasını ilim erbabı abiler anlatabilir.
Üstleri tenkid etme meselesi ise herzaman yapıldı. Lakin gıybet ederek yaptığım(yaptığımız) ekserdir .Hatalı karar ve durumları gıybet etmeden bir yazı ile veya bir sözü dinlenilen molla abi ile he. ulaştırmak mümkün oldu.Bu süreçte He. susmasını Uhud da Efendimizin ashabına kızmaması ve farklı hamlelerle müşrikleri bertaraf etmesiyle eşdeğer görüyorum.
Son olarak herşey bir imtihan .Yunus gibi bu yolda defalarca sürçeceğiz.Mevlam onunki gibi hüsnü hatime hepimize lutfetsin.
bu devirde ahlaklı olmak için bilgi sahibi olmak lazım, cahil bir insanın artık ahlaklı olması mümkün değildir. Bu konuda akp seçmenine bakabilirsiniz. Akpli profesörler gibi de sizinde ilmi eleştirmenizi hoş bulmadım. Cahillik diz boyuyken ilmi bu devirde eleştirmek ne kadar mantıklı ? Başımıza gelenler ilimsizlikten mi geldi yoksa, ilimli enaniyetten mi acaba ? Cahillik insanı mahveder , iki dünyada da süründürür, ilim hiç değilse bu dünyada sürünmenizi engeller, öbür türlü nefis terbiyenizi yaparsanızda enaniyetli olmazsınız. Bu devirdeki ilim zaten kendini sorgulamanı geçmişteki bilim adamlarını sorgulamanı öğütlüyor, kendi başına her bildiğini doğru kabul et asla vazgeçme demiyor, onu yapan cahiller.
Yorumlara şikayetlere bakarsanız, Gülen insanlar ulaşıyor zaten, Gülen umursamıyor. Görmezden geliyor, ya da artık ulaşmak mümkün değil, onu burda yorum yapan bu konuda isyan edenlere sormak lazım. Peygamberimiz uhud savaşında susmadıki , karşı hamle yaptı hemen yaraları sardı, yan gelip yatmadı ya da evine geçip kapısını kapatıp susmadı. Sahabe tepeden inmiş sözünü dinlememiş, olan olmuş bu konuda bir şey dememesi zaten normal. Ama herkes savaşın niye öyle hüsrana uğradığını biliyordu, kimse efendimize bir şey demedi, herkes hatanın okçularda olduğunu biliyordu. Günümüzde ise millet hatanın sebebini soruyor, ve şuan hatasızlar ceza çekiyor ve millet hesap soruyor. Sahabenin orda tepeyi terk etmesi ile günümüzdeki o büyük abilerin ihaneti arasında da dağ gibi fark var. Nasıl benzetiyorsunuz benim aklım hayalim almıyor. Biri darbe yapıyor öbürü soru çalıyor öbürü bylock listesini mite veriyor öbürleri fuat avni hesabı açıyor, bunun hesabı sorulunca da gerek yok bunlara diye yorum yapıyorsunuz. Can- mal -ırz – namus -din bunlar savaş nedenidir, ben o bylock listesini mite veren adamın kafasına sıkmayıp burda eleştiriyorsam yatsın kalksın dua etsin türkiyeden dışarı çıkamıyoruz. Erdoğana gelince gıybet nedir unutanlar , erdoğandan farkı olmayan hizmet içindeki bu pislik büyük abilere gelince AMAN GIYBET OLUR demesin. Erdoğana ne diyorsam bunlarada aynısını derim gıybet falanda olmaz. Ama siz Erdoğan hakkında ulu orta her lafı diyip bunlara toz kondurmuyorsanız kendinizi sorgulayın
“Insanlara öyle yaklasmalisiniz ki, hic kimse kendini bu hareketin disinda görmemeli.”
Öncelikle tüm röportajlar icin tesekkürler. Insallah bu söylesiler yeni vizyonlar esliginde dogumlara sebep olur.
He de insan ve o da hata yapabillir. Ama insan galiba önce kendisine bakmali. Üzerimizde bu kadar hakki olan ve dünyanin yüz küsür ülkesinde okul acilmasina vesile olan birisini sorgularken öncelikle sakin sakin düsünerek, hislerimizin mantigimizin önüne gecmesine izin vermeden yazmak gerektigine inaniyorum. Bizim sözlerimizde bir iki mânâ bulunurken he gibi vizyoner ve dervislerin ifadelerinde cok hikmetler bulunabilir. “Gazeteyi neden 2 milyon abone yapmadik” muhasebe cümlesinde BANA GÖRE zaten icice sorgulamalar var. Tarafsiz olunsaydi, her partiye esit mesafe korunsaydi, halkin nabzini iyi okuyup ona göre yayin politikasi belirlenseydi belki o kadar abone cabasinda olmadan insanlar icin Zaman gaz. daha vazgecilmez olabilirdi. Acaba neden bir milyon da takildi kaldi. Bu sürec insallah sonraki dönemler icin mihenk tasi olmustur. He yi , nefsimi de icine katarak, galiba tanimaktan uzak kaldik, hep sayilara takildik. He yi ne kadar kesfedebildik. He yi galiba kendi sigligimizin icine sikistirdik. Onu olmasi gerektigi gibi anlamak yerine acaba kendi istegimiz dogrultusunda anlamayi mi tercih ettik.
Mesele Herkul.org da eski sohbetlerin birinde (yanilmiyorsam Londra da gülen konferansi veya londra da bu yer alti metrosunun patlama zamanina denk gelen bir sohbet) te söyle bir cümle kullanmisti: “insanlara öyle yaklasmalisiniz ki, hic kimse kendini bu hareketin disinda görmemeli.” Bu cümle bile aslinda hizmet trenini hangi rotada götürmek gerektigine dair önemli ip ucu veriyor. buna hizmet treni de diyebilirsiniz, gazete treni de, egitim treni de. Veya seneler önce Zaman kürsü sayfasinda “herkesin bir hayirhahi olmali” ve birbirlerine kusurlarini, boynundaki akrebi haber vermeli konusu islenmisti. Biz ise bu tavsiyeleri uygulamaktan uzak kalmistik. Eger tek basina su tavsiye bile sistematik olarak isletilebilseydi, belki su an yapilan elestirilerin cogunu yapma geregi duymayacaktik.
Bir de hizmette teftis mekanizmasinin cok ciddi isletilmesi gerekiyor. kalite kontrol, yatirim kontrol, egitim kontrol, gider analizi kontrol, müdür, Ögretmen…. zaten bu da bir yerde hayirhahlik sistemine kapi aralamis oluyor.
Abilerin bir bildigi vardir dan Kuran ve Sünnete ters olmayacak sekilde ve bazen de Kuran ve Sünnete ters olan her uygulamanin, iyi niyet korunarak, bir cerrah hassasiyet ile sorgulanmasi ve hizmet hareketinin idari kadrosunun her dâim “ehil” insanlardan mütesekkil olmasi dileklerimle…
Yıllar önce ilçe hadimini gidip ile şikayet etmiştim. İlden bir abi geldi hepimizi topladı. Herkesin ağzının payını verdi gitti.
Bundan sonra bir kontrol ve denetim mekanizması olmadan küçük tirancıklar yönetmeye devam edecekse inanın Türkiyedeki insanların büyük çoğunluğu bu işin içinde bir daha olmayacak.
“Ne zaman bizler içerdekiler kadar dertlenir ve duaya sarılırsak bu süreç bitecek” diye. Ben de diyorum ki “Ne zaman biz hatalarımız ve günahlarımız ile yüzleşecek ve bu hataların bir daha tekrar etmemesi icin gerekli önlemleri alacak ve şeffaf demokratik sistemler geliştireceğiz, o zaman bu süreç bitecek”
Bu dusunceyi destekliyorum ve ekleme yapip bir soru sormak istiyorum:
“Ne zaman bizler içerdekiler kadar dertlenir ve duaya sarılırsak bu süreç bitecek” diye sohbet yapan Ahmet Kara, yaptigi sohbette amerika daki akilli sakirtleri cok etkileyememisti. Adamlar cunku sorguluyor! Her ne kadar uckagitci sarkici Gokmen’le baglanti yapip salya sumuk olsada. Cevheri guven in tweet lerinden uckagitin detaylarina ulasabilirsiniz.
Birakin artik Ajitasyona devam etmeyi…
Millete dertlenin diyen Ahmet Kara nin 3 -4 ogununun menusu nedir acaba? Istanbuldan gonderildigi zaman gitti sayilmaz, saltanatinida yaninda goturdu. Simdi de ekibiyle beraber Amerika da ne karistiriyorsa! HE’nin bunlara katlanmasinin vardir sebepleri….
Atlanta da ki Tahsin, etrafindaki insanlara sanki hic evlenmeycekmis gibi hava verip yillarca dava adami gibi hallerdeyken, yarin yasindaki belletmenle endonezya da isi pisirip evlenmene ne demeli! Evlen arkadasim, Allah mubarek etsin ama, durust ol, dos dogru ol.
Bu tip adamlarin iaselerini kendileri esnaf olup kazanmalilar. Milletin paralari bu tiplerde har vurulup Harman savruluyor!!!
Bekleyip gorecegiz, Mevlam neylerse guzel eyler..
Bu cümlelere “dua” ile mukabele edilmeli…
Allahım c.c. yerde ve gökte adının anılması ile, Hocaefendiye, hizmet erlerine, sevenlerine, sempati duyanlarına, önemseyenlerine hidayet lutfeyle, merhamet eyle, af ve afiyet ihsan eyle… Semi ve Alim’ Sen’sin c.c.
Allahım bu yazının yazarını Zat c.c. ile Baki olanlar arasına al.
İki zıttı bir araya getiren bütün noksanlıklardan münezzeh olan Rabbim, beni de onlarla birlikte eyle. Amin.
Yıllar önce öyleydi bugün farklı mı? Lokalden işadamları derneği üzerinden usulsüz bir şekilde kendine maddi kazanç sağlayan Hadimi şikayet ettiğimizde aylarca abuk subuk savunmalar ve suruncemeden ve şikayet edenleri izolasyonundan sonra olayın bilinirliği artık talebelere kadar inince görevden aldılar. Ne yaptilar beğenirsiniz? Ülkenin işadamları derneğinin başına geçirdiler. Şimdi bu adeletsiz tayini yapanların, bu insanın yerine gönderdikleri adama guvenmemizi bekliyorlar, nasıl güvenebilirsiniz? Bu tayini yapan heyetin hiçbir üyesine güvenmiyorum. Adaleti Hakkı üstün tutamadılar. Daha da ötesi, bölgedeki işadamları derneğinin başındaki şahsi biz hizmet ediyor zannederken, o kendisine bahsettigim ilin hadimiyle birlikte şirket kurmakla, sonrasına işadamları derneği üzerinden kendisine yatırım tavsiyesi için ulaşan muhacir esnafları da, ortaklığını sorulduğu halde yalanla gizleyip kendi şirketlerine yatırım yaptırmakla mesgulmus. Mevzu ortaya dökülünce, ben abinin bana dediğini yaptım, diye savunan bu zavallı, kendisini şikayete gidenlere ve ailelerine lanetler okuyup geziyor ve bundan sonra artık iş hayatına atiliyorum absurd açıklamasıyla isadamlari derneğinde hizmetin parasıyla geçinirken kurduğu şirketlerin başında hayatını geçirmeye devam ediyor. Bu adam bir zaman doğu illerinde kelle koltukta hizmet eden efsane abilerden biri olarak anlatilirdi. AKP para ile imtihanı kaybetti, malesef hizmettekki bir guruhun durumu hiç farklı değil.
1) 15 temmuz olurken direk Erdoğan’a yıkmanızda önyargı, o konudada biraz hassas olmak lazım. Benim aklımdan kemalist darbe geçmişti, neyin geçtiği önemli değil de, hizmetten bahsederken kılı kırk yarıyorsak öbür tarafa da direk yapıştırmamak lazım bir şeyi.
2) 17-25 ve sonrası tutum zalime karşı dik durma olarak bakılsa bile, çok hatalar vardı. Gazetenin ekrem dumanlı vs. dili çok sertti. Mit ve Devlet operasyona vaki olup dersane krizi çıkartmalarından ziyade mit ve devletin cemaat içindeki uzantıları ile Fuatavni türü şeyler yapması bence daha makul. Bir akpli belediye başkanı oturup konuşalım niye hocamın reis ile kavga ediyor derken, bir il abisi tarafını seç ya ora ya biz savaş başladı diyorsa kusura bakmayında bu zalime karşı dik duruş falan değildir. Bu apaçık bir dini cemaatin kendini uçurumdan atmasıdır. Ayrıca her türlü 17-25 sonrası doğru bulunsa bile , cemaat bu sefer geçmişte niye dik durmadı diye eleştirilir, 28 şubatta dik duramıyor çünkü sesi çıkmıyor, gene 2013’e kadar olan akpnin yolsuzluklarını haber etmiyor görmezden geliyor. 17-25’ten sonrada ortaya çıkan adamın yolsuzluğuydu zalimliği sonradan yaptı, o polislerin görevden alınması zalimlik ise onu hep yapıyordu zaten.
3) Eğer ahmet dönmezin yazı dizisi olmasa, cemaatin üstünü ve Gülen’i sorgulamayacandıysanız, kendi özeleştirinizi yapın derim. Bu çok tehlikeli çünkü, o sorgulamayan okumayan kafa çok tehlikeli, hadi diyelim cemaatin tepesi de temiz,, başka bir harekette direk ahiretiniz bile giderdi. Okumuşum ya işte demeyin, siz kendi kaynaklarınızı okumuşsunuz, araştırma yok, kendi kaynaklarınızda biri özgürce bir şeyler dediği içinde aydınlanma imkanına kovuşmuşsunuz. Başka kaynaklardanda okudum sorgulamadım derseniz, 1 numarada bahsettiğim önyargınız çok fazladır.
4) Belki zamanı niye 2 milyon yapmadınız lafını Ekrem dumanlıya demiştir. Mantıken çünkü o bir şirket ceosu kimse ona hesap soracaksın. Taban etrafını ikna ede ede yada cebindeki parayı vere vere başka yerlere bedava gazete gönderterek yapabildiği rakam 1 milyon. O gazete öyle kaliteli öyle hakperest öyle ufku geniş öyle güzel idare ediliyor 2 milyonu hak ediyorda taban yapmamış gibi niye yapmadınız dememek lazım. Ben bamteliyi dinlemedim, üzerine ekrem dumanlı alınsın , a.bilici geldiğinde zaten çok geçti. Hüseyin gülerce de üzerine alınabilir. Ve ciddi ciddi Gülen o lafı tabana diyorsa, ben artık Yüzüklerin Efendisindeki Rohon kralı Théoden’in kulağına büyücünün fısıldadığı gibi birilerinin Gülen’e ‘taban gayret etmedi, o gazete 10 milyon aboneyi hakediyordu, taban sesimizi duyurmayı başaramadı’ der gibi fısıldadığını düşünüyorum. Gandalf’ın ayak sesleri geliyor.
5) Abd- kanada olanlar, hatta türkiye dışında her hangi bir yerde olanlar ama özellikle Abd olanlar atlayın gidin pensilvanya’ya çok mu zor? Gülen yüzüne bunları söyleyin, adil öksüz geldi mi gelmedi mi diyin. Eğer bunu yapamıyorsanız bana göre devreleri tam yakmamışsınızdır ve hayatınızdan memnunsunuzdur. Türkiye’deki bu düzen bitsin milletin pasaportuna yasak olmasın çok kişi atlar gelir o çiftliği basar bence. Bu soruları sorar Gülen’e. Abdde 22 yıldır olan biri, eminim yolu da biliyorsundur neden gitmiyorsunuz oraya, gidip ona sorun bu soruları eleştiriyi yüzüne yapın. Çiftliğe sizi mi almazlar? Fbi mi teslim ederler ? Ne olur yani 3 günlük dünyada ben anlamıyorum. Ben geldiğimde beni almasın çiftliğe zaten ben şimdi kafamda her şey netleşti işte değerim nedir diye sorcaktım değerimi gördüm derim. İçeri girersemde sorularımı sorarım, Erdoğan gibi israil dölü mü diyecek? Derse zaten bu hareketin içinde bu adamın arkasında bizim işimiz ne? Ya da bunca senedir neydi ? Türkiye’de tarikatlara gidebiliyor musun diyebilrsiniz , gidebilirsin çok zor değil ama niye akpye oy veriyorsunuz diye sordurtmazlar sen sorsan bu sefer seni %100 fişlerler şikayet ederler, o yüzden zaten o tarikatlardan uzak duruyorum. Gerçek yüzlerini bu sayede ifşa edebiliyorum hiç bir haltları ayyuka çıkmamış olsa bile ki çıkmış bu kriter yeter. Hocam git Gülen ölmeden konuş 2 sene geçmiş. Valla abd olup Gülen yanına gitmeyenler garip , adam belki orda esir niye gidip bir şey yapmıyorsunuz, çekinip korkmaya gerek yok, devlete meydan okurken 2013ten sonra korktuk mu? devlet seni 15 seneyle yargılıyor, 2 sene ile yargılanan hırsızlar bile birşeyden korktuğu yok.
6) ^Ne zaman bizler içerdekiler kadar dertlenir ve duaya sarılırsak bu süreç bitecek^ fiili dua önemli, filli dua ile biter her şey, ellini açıp dua edince hiç bir şey olacağını düşünmüyorum, sınava çalışma aç elini dua et kuran oku ne değişir? İçerdekiler fiili dua yapamıyor, dışardakilerin yapması gereken fiili dua zaten, içerdekiler gibi onlarda normal dua ederse hiç bir şey bitmez. Dertlenmeye gelincede , bu harekette bu çok var dertlenelim dertlenelim, millet travma yaşamış psikolojisi bozuk, dertten bol bir şey yokki, Türkiye’deki birinin böyle bir derdi kesinlikle olmamalı, gülsün eğlenmeye baksın biraz olsun yüzü gülsün psikolojisi biraz olsun iyiye gider. Türkiye’deki insanlar zaten yaşayan ölü, dışardakiler bile hap ile ayakta duruyor bu adama dertlen denmez. Gül eğlen denir, yoksa kanserden ölcekler.
Engin Sezen bey, ben DAVUD müstear ismiyle bir çok yorum yaptım daha önce. (Başka davud kullananlarda olmuş hepsi değil ama aynı müstear emaili kullandım hep, siz görebilirsiniz). Aslında size emaille sorularınıza cevap verecektim ama yayınlamama ihtimaliniz var. Benim vaktim de düşüncelerim de bana göre değerli. Eğer yayınlamazsanınz en azından burada okunabilir diye buraya koyuyorum. Ayruca yayınlarsanız memnun olurum.
1. Kendinizi kısaca tanıtınız?
Yaklaşık 40 yaşındayım. Doktoralıyım ve Amerika’da bir araştırma kurumunda uzman araştırmacı olarak çalışıyorum. Hizmete bakan yönüyle, ben yaklaşık 22 yıldır iştişare zincirinin son halkasında bulunan bir tabandım diyebilirim.
2.17/25 Aralık Süreç’inden bugüne gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Bu soru altında herşeyi yazayım.
Her şeye bakan yönü var o sürecin. Tam cevaplasam çok uzun olur. Ama duygu dünyamda pik yapan bir kaç bir şey söylersem şunu diyeyim. O tarihten sonra marjinal bir duyguyla hizmete daha da bağlandım ve mağduriyet psikolojisiyie hep savunma halinde herkese cevap veriyordum. O marjinalleşmenin sonucu bugün hayal kırıklığı ve kızgınlık var. Kime karşı, o süreci yönetemeyenlere karşı (zaten rte tayfasına bir şey dmeye gerek yok, Allah müstehaklarını versin. Şeytana kızmadığım gibi onlara da kızmanın alemi yok bu durumda.). Bank Asyayı kurtaracağı diye herkesi kayıtlı belgeli fişletenletenlere kızgınım. ‘Oysa tedbir namusumuzdur’ diyordi he. Hatta o süreçte, ben TR’deydim, gelen bir gündemde he nin hatırladığım kadarıyla ‘bu zaman tedbirin 10 kat artırılması gereken zaman’ dediği bile gelmişti. Buna rağmen o süreçte Bank Asya, Sendika, Bylock ve hatta gösteriler düzenlemede en değerli varlıklarımız yani insanlarımız kurumlar için feda ediliyordu. Oysa o kurumların hepsi yine insanlarımızca tekrar inşs edilebilirdi. Bu eleştiriyi Amerika’ya geldikten sonra ilk zamanlarda sohbete gelen meşhur A.K. beye sorduğumda o zaman Bank Asyayı Uhud gibi görüyorduk manasında bir şeyler söyledi. Zaten sorunda bu. O zaman tepelerdeki kafa yapısı kurumları Uhud kadar değerli görüyormuş. Sanki Bank Asya kapatılınca hizmet bitecek! Yahu Bank Asyayla var olmadı ki hizmet o kapatılınca bitsin. Uhud kaybedilse İslam davasının kaybedileceği düşüncesi kabul edilebilir. Ayrıca Uhud’da başkomutan vahye muhatap en yüce bir peygamber. Bu örneği her mağlubiyette önümüze koyanlar bence suistimal ediyorlar bu olayı. Akplilerin her sıkıştıklarında dini kullanmasına benzetiyorum artık bu tür argümanlarla kabahatlerine bahane üretenlere. Kim olursa olsun böyle bakıyorum!
Hizmete bakan yönüyle bu süreçte bilerek veya bilmeyerek hatalı karar verenlerin, aldıkları kararlardan dolayı bu süreçte zarara uğrayan insanlarımız olduğundan, her kararın hesabını insanlarımıza vermeleri gerek. Yani bu eleştiri yapan sizin gibi arkadaşları ve eleştirile gazetecilerin çağrıldığı ve zaman sınırı olmadan tüm sorulara canlı olarak cevap verildiği bir ortamda olmalı. Yada hesap verebilir konumda olanlar, sohbete değilde hesap vermeye tüm şehirleri gelmeli. İlk zamanlar şu abi gelmiş sohebete diye gittiğimde, sorularımı soruyordum ama bir iki soru sonrasında benim sorumluluğumda olan birşey değil bende sizin gibiyim moduna geçtiklerinden atık sohebete gelen olursa katılmıyorum. Yaşım 40’a gelmiş. Benim sizlerin sohbetine ihtiyacım yok. İngilizcemde var internette hertürlü konuda sohbeti buluyorum zaten. Kafamda çoğunuzdan iyi çalışıyor elhamdülillah.
Her neyse, bu zatlar aklıma geliince biraz kızgınlık geliyor böyle şeyler yazıyorum…
Yani kısaca bana şu dönemde hizmetin aldığı ve eleştirilen tüm kararların alan heyet veya kişiler kimse onlar tarafından hesabının verilmesi lazım. Hesap vermiyorlarsa onları tanımıyorum. Bunları yazdım ama iki senedir ne bu heyet nede o hetin uzantısı diyebileceğimiz hiyerarşiden bu sorulara olması gerektiği gibi bir cevap gelmediğinden artık pek bir beklentim de kalmadı. Beklenti kalmayınca bağlılıkta pek kalmıyor doğal olarak.
Daha önce yorumlarımda da yazdım, özellikle Ahmet Dönmez röportajında çok kritik ve spesifik sorular sordu. Keneş, Yılmaz, Genç gibi ve diğer bazı yazarlar da önemli eleştirileri açıkça yazdılar. Peki bunlara yazılı olarak veya herkülden açıkça HE tarafından cevap verildi mi? Hayır. Üstü kapalı, muğlak, ortaya karışık hiçbir cevabı da kabul etmiyorum. Cevap verenler Hayrituğ, Delilermangası, amiralyamamoto veya saçma sapan isimleri olan saçma sapan hesaplar tarafından yine muğlak ve ‘sizin bilmediğiniz şeyler var’ tarzında i fadelerle verildi. Görevde olmadığı için kaale alınmayan bir-iki eski abinin twitlerini saymıyorum, kendi görüşleri. Bu trol hesaplardan hayrituğun, Barbaros diye bir adamın olduğunu yazıyorlar twitterda yine. Ve bu adamın He’nin yanında kampta olduğu söyeniyor. Eğer bu doğruysa ve HE’nin gerçek gündemleri ve veapları bu hayrituğ hesabından veya türevlerinde geliyorsa bu bir faciadır ve zaten hizmet diye bildiğimiz şey en başından sorunluymuş. Değilse bu hesapları neden açıkça reddetmiyor mesela O. Şimşek hesabıyla hizmet.
Amerika’da tartıştığımız arkadaşlarımız ve Sargında cemaati uzun yıllar HE’nin yönetmediğini söylüyor. Ben doktorları biri olarak He yönetiyor zannediyordum TR’de ve gelen gündemleri O’na nispet ederek ciddiye alıyordum. Dolayısıyla şu anda kendimi kandırılmış hissediyorum. Bir yıldan fazladır iştişare sohbete katılmadığım gibi son 3-4 aydırda artık Herkülü dinlemiyorum.
Çok bekledim HE bu yanlışlara, eleştirilere ne diyecek diye sohbetlerinde ne diyecek ve nasıl düzeltecek diye ama bişey çıkmadı. Hatta son dinlediklerimde öndekileri eleştirmeden yolumuzda deva anamını çıkardığım şeyler söyleyince dahada pek dnleyesim gelmedi. Sanırım Baran’ın sitesinde Hikmet Şahin, He tercihini eski arkadaşlarında yana kullandı gibi bir yazı da çıkmıştı o sohbetlerden sonra. HE farklı bir şey söylerse zaten twitter da önüme gelir bend ehaberdar olurum diye şmdilik O’na da bir şey demeden biraz daha bekliyorum. Malum kendisinin kredi çok büyük, hemen bir kenara koyamayız…
Şu süreçte zekatlardan maaş alan koca koca adamlar ise beni ayrıca soğuttu hiyerarşiden. Bulunduğum yerde himmet edilenlerin %10 civarı mağdurlara gidiyor ki bu çok yanlış. Hala kurumlara insanlardan daha fazla değer verildiğini görüyorum ve hiyerarşinin süreci iyi yönetemediğini düşünüyorum. Şahsen ben azda olsa zekatımın hepsini madurlara gönderdim. Böyle yapmayan arkadaşlara da teessüf ediyorum. Ya siz olsaydınız o mağdur insanların durumunda? Zekatların maaş olara çalışılabilecek durumda olanlara verilmesine razı olurmuydunuz, diyelim parasız kaldınız 4 nüfus elinize bakıyor, çocuklar sefil halde. Duygu sömürüsü yapıp evini arabanı sat demiyorum. Ekstra bir fedakarlık istemiyorum. Neden zaten verdiğin zekatının ABD içinde harcanmaına göz yumuyorsunda hemen hepsinin mağdurlara gitmesi için çabalamıyorsun?
O zamanda tepedikelerde ‘eşşek olunca semer vuran çok olur’ ata sözünü üzerinizde doğrulayınca şikayet etmeyeceksin. Sen eşşek olmayacaksın ki o da semer vuramasın. Bazen böyle sert konuşmayınca anlamıyor bazı insanlar. Yoksa %99 arkadaşları çok mübarek ve iyi insanlar olarak görürüm ama bu hatalı davranmayacakları anlamına gelmez ve ben de uyarıyorum.
Darbeye gelince, daha 2. günüde TR’de şahit olduklarımdan bunu RTE-AKR-FDN üçlüsünün planladığını ve uygulattığını görmüştüm. Ozamandan buzaman bu kanaatim sadece pekişti. Çok açık deili var ve daha önce burda ki yorumlarımda da yazmıştım.Birkaç tane örenk yazayım hala anlamayanlara. Öncelikle Ece Sevim açık kaynaklardaki çelişkileri orata koydu diye daha yeni içeri alındı. Kim içeri aldı, kimin içeri alabilir,RTE. Yani yarası olan gocunmuş, sorulardan rahatsız olmuş. Saray RTEnin en kıymetli oyuncağıydı ve Darbe günü Meclisi bombalayan uçalar sarayın bir camını bile kırmad, bahçesini bile bombalamadı. Sadece darbe sabaha, heralde çok dikkat çektiğinden, canlı yayında nizamiyein dışındaki yolu bir kere bombalattı. Oysa darbe saraya karşı yapılmıştı, ve gerçekten öyşe olsaydı milletin meclisi değil saray bombalanırdı. Ama RTE, bu haince planında, açığa çıkacağını bilsede çok sevdiği ve yeni yaptırdığı sarayına kıyamadı. Meclisi bombalattırarak ise milletin darbecilere nefretini artırdı. Prime time da ise darbe olmayacağını en salak darbeci bile bilir. Daha önceki darbeler gece 3-5 arası zaten olduda bitti maaşallah tarzında yapılmıştı ve gayet tecrübelidir bu konuda tsk. Ayrıca bu rte-akr-fdn üçlüsü doğru düzgün bağımsız bir hakim karşısında canlı ifade vermediler. Neyden korkuyorsunuz yalanınız yoksa!
Kemalist ve Cemaatci askerlerin bu planda tuzağa düşürüldüğünü düşünüyorum. Yol verilmişler ve sonra yol verenler arkadan sıvışmış bence. Yoksa hangi salak köprünün birini canlı yayında kapatır da diğerini bırakır hemde cuma akşamı trafikte. Diğer mantıksızlıkla değinmiyorum, sadece bir örnek.
Cemaatin ise Adil Öksüz araclığı ile kısmen ve küçük bir grup olarka bulaştırıldığını düşünüyorum. Bu zaten cemaat içinde de birşeyler duyanlar tarafından konuşuluyor. Cemaatin toptan bu darbede olmadığını delili şu ki o gece canını ortaya koyup rte yi savunan asker ve polisler ve onu taşıyan pilot ve tüm yağverleri bile tutuklandı. Cemaat toptan darbe yapsa zaten tüm gücünü kullanıp bu işi bitirmek iserdi. Bu durumda şu demektir. Adil Öksüz ve araclığıyla darbeye bulaştırılan küçük bir grup suçludur ve cezalarını çeksinler. Ama darbeyi planlayını amaca bu küçük pisliği bir tanker süte karıştırıp hepsini çöpe atmak. Maalesef muhalefet ve akp veraber bu büyük cinayeti işlediler. ‘F.tö’ diyen herkes, eğer arkasından bensadece cemaat içindeki çok küçük bir grubu kast ediyorum demiyorsa, bu günaha ve vebale ortaktır. Bu F. diyenler sayesinde milyonlarca masum zulüm görüyor hala daha. Zalimler için yaşasın cehennem… ne diyelim.
Benim bugünkü yerim:
Artık, bir seneden fazla, cemaate karşı bir adidiyet hissetmiyorum. Çünkü cemaat içinde de konuşulduğu gibi az bir grup da olsa kul hakkına girenler olmuş. Hatta bunu savunanlar bile hala çok azda olsa var. Şimdilerde seslerini kestiler yoğun tepkiyi görünce. Twitlerini silen ‘delikanlı dava adamları’ gördüm…
Kimin kul hakkına girilmiş. Koca bir milletin. Detaylara girmeyeceğim daha fazla. Peki ben ne yapabilirim. Ben tabandaki biri olarak ait olduğum yapının herhangi bir yerinde olan bir yanlışın hesabını gerçek manada soramıyorsam ve cevabını alamıyorsam o yapıda bulunmamın bana ancak vebal olacağını düşünüyorum. İ. Yılmaz sağolsun ifade etmişti ilk. Sorun şu, biz bu yapıya iman davası denildi ve bizzat melek gibi abiler tarafından gösterildiği için girmiştik. Bir güç mücadelesi içi değil. Bize hizemete sokan mübarek abiler ortaasyanın bilmem ne unutlmuş yerinde ama onlar geçti gittiler bize bu ‘profesyonel abilerle’ (yani hizmetten maaşlılar) veya kısaca hiyerarşiyle muhatap olmak kaldı.
Peki nasıl bir yapı olmalı, tamamen ortadan mı kalmalı. HAYIR bunu demiyorum.
Ortadan kalkması gerek şey HİYERARŞİdir sadece bence.
Herkes elini vicdanında koysun ve sorsun kend kendine. Yaptığınız hangi hizmeti maaşlı abilerden biri başınızda olmasa yapamazsınız? Bence hepsini en azından bu şekilde yapardınız ve zaten gönüllü olansa ziler yapıyordunuz bu hizmetleri.
Peki dünyaya yayılmış devasa bir yapının herhangi bir yerinde olan bir yanlışın hesab nasıl sorulabilir gerçek manada? Bence işe bu sorunun pratik karşılığındaki sistem, yereldeki BAĞIMSIZ sistemdir. Herkes yerellik felan diyor ama detayına tam girmiyor. Zaten şimdide yerelsin. Eğer bağımsız olmazsan eski durum değişmeyecek. Bugün belki uyandın hesap soruyorsun ama yarın işler düzelince yine uyuma moduna geçeceksin. Sne geçmezsen bu süreci bilmeyen gelecek nesiller aynı acı tecrübeleri yaşayabilir. Bence Her yerel grup tam bağımsız olmalı. Yani bir cami cemaati gibi. Kendi kendilerini yönetmeliler. Zten az çok yapılan hizmetler belli. İlkeler amaç belli. Bunnların etrafında sadece imand davası etrafında % 99 bu güzel insanlar GÖNÜLLÜ (asla maaşlı değil) bir araya gelmeli ve bulundukları yerdeki hizmeti yönetmeliler. İsteye herkülü dinler istifade eder ve hatta isterse yerel gündemine getiri, bu da özgürlük kapsamında. Sayısı yeterince çok olan kalabalık gruplar isterlerse maaşlı bir imam tutarlar ve yönettikleri hizmet bölgesini en az 40 saat mesaisini dolduracak şekilde
dini hizmet verdirebilirler. Bağımsız hizmetcikler kurulunca daha neler neler ortaya çıkar hayal bile edmeyiz. Güzellik bulaşıcıdır, iyiyi her grup görür kopyalar ve bir bakmışssınız bu küçük ama bağımsız hizmetçik grupları dünya genelinde ne büyük hizmetlere vesile olmuş inşallah.
Dolayısıyla böyle yerel hizmetçiklerde herkes bağlı bulunduğu yere gördüğü hataların hesabını sorar ve cevaını alır. Bağlı olmadığı yerlerde olan hatalardan sorumlu olmaz.
Devlete adam sokmaya gelince. Bir abiyle gürüşüldüğü müdetçe bu bir paralellikti ve kul hakkına da girer. Maaşını millet veriyor ve sane bunu yapmana izin veriyormu? Eskiden müslüman insanlarda devlette bir yerlere gelsin düşüncesiyle bu tür işsleri iyi niyetle düşünce olarak destekliyorduk ama suistimal edilebilceğini bilmiyorduk. Şimdi gördük ve bu asla yapılmamal. Eğer hizmet ideallerini benimseye biri devlete girerse ya fiziksel bağını tamamen koparmalı. Bu da onun hizmeti olmalı. Manen bağını kalbşnde ve manevi dünyasında veam ettirebilir kim karışır.
Benim etrafımdaki tüm doktoralı arkadaşlar hizmete kendilerine göre bir mesafe koymuş durumdalar.
Eğer dediğim gibi bir aksiyon alınmazsa bu arkadaşlar da zamanla tamamen kopabilirler. Bence hiyeraşiden veya He den bir emir beklemeden bu küskün arkadaşlar bir araya gelip bağımsızlıklarını ilan edip hizmetçikleri kurmalı ve yolların öyle devam etmeliler. Bu hizmetçikler bir birlerini dostane ziyaret eder ve birbirlerini iyi yönlerinden istiffade ederler zaten.
Başa türlü ben şahsen hizmette artık bulunmayı düşünmüyorum. Eski yapıda bir gelecekte görmüyorum.
Davud Doğrucu
Bu hizmet bir gönüllüler hareketidir.. İsteyen kalır isteyen gider… Ortaokuldan başlayarak yaklaşık 25 yıldır hizmetin içindeyim. Yüzbinlerce belki milyonlarca insanın imanına vesile olmuş bir hizmetten bahsediyoruz. Türkiye de hizmetin önemini şu 3-4 yıldır daha iyi anladım. Bir eğitimci olarak öğrencilerin gençlerin nasıl savrulduklarının boşlukta kaldıklarının şahidiyim. İnsanın olduğu her yerde hata noksan olur. Hizmettekilerinde hataları yanlış kararları olmuş olabilir ve tabiki bunlardan ders çıkarmak gerek. Ama sadece bu hatalara odaklanıp yapılan binlerce güzelliği bir kenara itmek görmezden gelmek körlük değilse kötü niyetten başka bir şey değildir. Bizim en büyük suçumuz maneviyatımızı koruyamamaktı. Nasılsanız öyle idare olunursunuz demiyor mu Peygamber Efendimiz. Başımızdaki abilerde bizim içimizden seçildi. Biz hizmettekiler Allah ile olan irtibatımızı tam sağlayamadık. Rıza – ı İlahinin yerini dünyevi menfaatler zevkler aldı. Kurumlar işlevini yerine getiremez hale geldi. Hocaefendinin rehberlik yapılmayan kurumlar yerin dibine batsın duası da kabul oldu sonuçta. Herşeyin sıfırlanması gerekiyordu. Allah ta dünyevi olarak çok acı uhrevi olarak inşallah tatlı bir şekilde aldı herşeyi elimizden. Ben bunca yıllık hizmet hayatımda Allah şahidim olsun kötü bir niyet düşünce hareket olay görmedim. Hep nasıl daha iyi hizmet edebiliriz nasıl öğrencilerimize insanlara daha iyi Allah’ı ve Peygamberi anlatabilirizin derdinde olan abiler gördüm. Ama maneviyatsızlık samimiyetsizlik ihlasın kaybolması profesyonelleşme bunların tokadını yedik.
HOCAM akp ve erdoğan hakkındada bu düşünceni devam ettirmeni bekliyorum senden madem öyle o konuda da,^^ halk masum bizim suçumuz yok biz insanlara bu akpyi anlatamadık, biz kendimizi düzeltsek başımızdaki cumhurbaşkanıda düzelirdi biz kendimizi düzeltemedik, erdoğanın bir suçu yok o da bu toplumdan çıktı biz kendimize bakmamız gerekirdi. Hele o halk biz onlardan kat ve kat okumuş olmamıza rağmen onlara bir laf anlatamıyorsak bu bizim suçumuzdur, bizim ihlassızlığımızdır bizim maneviyatsızlığımızdır, Eğer benim akrabam oh olsun ona iyiki atıldı hapse şimdi benim çocuğum devlete girecek diyorsa, bu kesinlikle bizim suçumuzdur biz eğer o akrabamız ile ilişkimizi iyi tutup onun çoçuğuna zamanında ders anlatsaydık böyle olur muydu hiç ? Elbette akplilerde hata yapacak Erdoğan peygamber değil ki onun da hataları var, nasıl bilsin bu cemaate kim suçlu kim suçsuz adamın kalp gözü mü açık, etrafındakiler onuda yönlediriyor, niye adamın 17 yıldır yaptığı güzel şeyleri görmezden geliyoruz, ayıp değil mi başörtüsünü serbest bıraktı onca imam hatip açtı yol yaptı, askeri vesayeti bitirdi, bu kadar güzel şey yapmışken bir hata sonucu bizi hapse atıyorsa bize sabretmek düşer, gıybet iftira yapmayalım lütfen. Ben bu akpnin içinde namaz kılmayanını zekat vermeyenini görmedim, o Erdoğan günde 2 saat uykuyla sürekli ümmetini düşünüyor. Bizim bu sitelerde twitterda tr724 vs sürekli bu akp ile erdoğanı eleştirmemiz ne kadar ayıp, neden erdoğana ulaşıp sözlü söylemek varken fitne çıkarıyoruz neden akpnin güzel yaptığı şeyler konuşulmuyor. erdoğanı çok eleştiriyorsanız ananızıda alın gidin sizin oyunuza kimse muhtaç değil ^^ AKP konusunda da böyle düşünmeni bekliyorum o zaman, ben akp ile hizmet kıyaslaması yapmadım bu arada, cemaatin tepe noktası eleştirilirken sen hizmetin güzel işleri var demişsin, hizmetin güzel işlerini yapanlar zaten içerdeki insanlar, sen tepe noktası eleştirilirken güzel işler var dersen bu o tepedekilerin güzel işleri anlamına gelir o manada akpnin güzel işleri ile kıyaslama yaptım. sen 25 yıldır görmemiş olabilirsin, sokaktaki akpde reisin yanlışını görmemiş. böyle mantık mı var 25 yıldır kardeşin dediğin adamlar da sana yanlışlar var diyor, 25 yıldır ömründe zaten bir tepe başı adam görsen yanlış görürdün , sen kardeşlerinin sözlerine itimat etmiyor musun? İsteyen kalır isteyen gider de değil, o zaman Türkiye’yi terk edek gitseydi 17-25te niye bu adamlar mücadale ettik hala niye ediyoruz ? Milletin emeği olduğu için bu harekette 3-5 çapulcu çakala bırakmak istemiyor.
Medrese bitirmis Yunus a da niye Taptuk Emre nin tekyesine gidip murid oldun kadılığı bıraktın diye arkadaş ve hocaları akıl vermişti.Ben bugün doktorolari arkadaşları (bende dahil) aynı yolda görüyorum.İlim bilmek ile işin hakikatini bilmek çoğu zaman mümkün olmuyor.İlim marifet yolunun ilk basamağı ama yoldan kaymanın da en tehlikeli sebebi.
Heyet dediğimiz sistem dört halife zamanında vardı .Bu heyetteki kişiler nasil degisirdi kim degistirirdi orasını ilim erbabı abiler anlatabilir.
Üstleri tenkid etme meselesi ise herzaman yapıldı. Lakin gıybet ederek yaptığım(yaptığımız) ekserdir .Hatalı karar ve durumları gıybet etmeden bir yazı ile veya bir sözü dinlenilen molla abi ile he. ulaştırmak mümkün oldu.Bu süreçte He. susmasını Uhud da Efendimizin ashabına kızmaması ve farklı hamlelerle müşrikleri bertaraf etmesiyle eşdeğer görüyorum.
Son olarak herşey bir imtihan .Yunus gibi bu yolda defalarca sürçeceğiz.Mevlam onunki gibi hüsnü hatime hepimize lutfetsin.
bu devirde ahlaklı olmak için bilgi sahibi olmak lazım, cahil bir insanın artık ahlaklı olması mümkün değildir. Bu konuda akp seçmenine bakabilirsiniz. Akpli profesörler gibi de sizinde ilmi eleştirmenizi hoş bulmadım. Cahillik diz boyuyken ilmi bu devirde eleştirmek ne kadar mantıklı ? Başımıza gelenler ilimsizlikten mi geldi yoksa, ilimli enaniyetten mi acaba ? Cahillik insanı mahveder , iki dünyada da süründürür, ilim hiç değilse bu dünyada sürünmenizi engeller, öbür türlü nefis terbiyenizi yaparsanızda enaniyetli olmazsınız. Bu devirdeki ilim zaten kendini sorgulamanı geçmişteki bilim adamlarını sorgulamanı öğütlüyor, kendi başına her bildiğini doğru kabul et asla vazgeçme demiyor, onu yapan cahiller.
Yorumlara şikayetlere bakarsanız, Gülen insanlar ulaşıyor zaten, Gülen umursamıyor. Görmezden geliyor, ya da artık ulaşmak mümkün değil, onu burda yorum yapan bu konuda isyan edenlere sormak lazım. Peygamberimiz uhud savaşında susmadıki , karşı hamle yaptı hemen yaraları sardı, yan gelip yatmadı ya da evine geçip kapısını kapatıp susmadı. Sahabe tepeden inmiş sözünü dinlememiş, olan olmuş bu konuda bir şey dememesi zaten normal. Ama herkes savaşın niye öyle hüsrana uğradığını biliyordu, kimse efendimize bir şey demedi, herkes hatanın okçularda olduğunu biliyordu. Günümüzde ise millet hatanın sebebini soruyor, ve şuan hatasızlar ceza çekiyor ve millet hesap soruyor. Sahabenin orda tepeyi terk etmesi ile günümüzdeki o büyük abilerin ihaneti arasında da dağ gibi fark var. Nasıl benzetiyorsunuz benim aklım hayalim almıyor. Biri darbe yapıyor öbürü soru çalıyor öbürü bylock listesini mite veriyor öbürleri fuat avni hesabı açıyor, bunun hesabı sorulunca da gerek yok bunlara diye yorum yapıyorsunuz. Can- mal -ırz – namus -din bunlar savaş nedenidir, ben o bylock listesini mite veren adamın kafasına sıkmayıp burda eleştiriyorsam yatsın kalksın dua etsin türkiyeden dışarı çıkamıyoruz. Erdoğana gelince gıybet nedir unutanlar , erdoğandan farkı olmayan hizmet içindeki bu pislik büyük abilere gelince AMAN GIYBET OLUR demesin. Erdoğana ne diyorsam bunlarada aynısını derim gıybet falanda olmaz. Ama siz Erdoğan hakkında ulu orta her lafı diyip bunlara toz kondurmuyorsanız kendinizi sorgulayın
“Insanlara öyle yaklasmalisiniz ki, hic kimse kendini bu hareketin disinda görmemeli.”
Öncelikle tüm röportajlar icin tesekkürler. Insallah bu söylesiler yeni vizyonlar esliginde dogumlara sebep olur.
He de insan ve o da hata yapabillir. Ama insan galiba önce kendisine bakmali. Üzerimizde bu kadar hakki olan ve dünyanin yüz küsür ülkesinde okul acilmasina vesile olan birisini sorgularken öncelikle sakin sakin düsünerek, hislerimizin mantigimizin önüne gecmesine izin vermeden yazmak gerektigine inaniyorum. Bizim sözlerimizde bir iki mânâ bulunurken he gibi vizyoner ve dervislerin ifadelerinde cok hikmetler bulunabilir. “Gazeteyi neden 2 milyon abone yapmadik” muhasebe cümlesinde BANA GÖRE zaten icice sorgulamalar var. Tarafsiz olunsaydi, her partiye esit mesafe korunsaydi, halkin nabzini iyi okuyup ona göre yayin politikasi belirlenseydi belki o kadar abone cabasinda olmadan insanlar icin Zaman gaz. daha vazgecilmez olabilirdi. Acaba neden bir milyon da takildi kaldi. Bu sürec insallah sonraki dönemler icin mihenk tasi olmustur. He yi , nefsimi de icine katarak, galiba tanimaktan uzak kaldik, hep sayilara takildik. He yi ne kadar kesfedebildik. He yi galiba kendi sigligimizin icine sikistirdik. Onu olmasi gerektigi gibi anlamak yerine acaba kendi istegimiz dogrultusunda anlamayi mi tercih ettik.
Mesele Herkul.org da eski sohbetlerin birinde (yanilmiyorsam Londra da gülen konferansi veya londra da bu yer alti metrosunun patlama zamanina denk gelen bir sohbet) te söyle bir cümle kullanmisti: “insanlara öyle yaklasmalisiniz ki, hic kimse kendini bu hareketin disinda görmemeli.” Bu cümle bile aslinda hizmet trenini hangi rotada götürmek gerektigine dair önemli ip ucu veriyor. buna hizmet treni de diyebilirsiniz, gazete treni de, egitim treni de. Veya seneler önce Zaman kürsü sayfasinda “herkesin bir hayirhahi olmali” ve birbirlerine kusurlarini, boynundaki akrebi haber vermeli konusu islenmisti. Biz ise bu tavsiyeleri uygulamaktan uzak kalmistik. Eger tek basina su tavsiye bile sistematik olarak isletilebilseydi, belki su an yapilan elestirilerin cogunu yapma geregi duymayacaktik.
Bir de hizmette teftis mekanizmasinin cok ciddi isletilmesi gerekiyor. kalite kontrol, yatirim kontrol, egitim kontrol, gider analizi kontrol, müdür, Ögretmen…. zaten bu da bir yerde hayirhahlik sistemine kapi aralamis oluyor.
Abilerin bir bildigi vardir dan Kuran ve Sünnete ters olmayacak sekilde ve bazen de Kuran ve Sünnete ters olan her uygulamanin, iyi niyet korunarak, bir cerrah hassasiyet ile sorgulanmasi ve hizmet hareketinin idari kadrosunun her dâim “ehil” insanlardan mütesekkil olmasi dileklerimle…
Comments are closed.