Mustafa M. Bahar

Hizmet Hareketi gibi sivil toplumlarda fertlerin ihtiyaçlarını, rahatsızlıklarını, itirazlarını, eğilimlerini, tercihlerini ve sorularını karar mekanizmalarına zamanında ve sağlıklı biçimde iletebilmesi için ne tür mekanizmalar geliştirilmelidir? Bağımsız medya, düşünce kuruluşları, anket şirketleri, derecelendirme ve teftiş kurumları ve uygulamaları bu hususta nasıl değerlendirilebilir?

İçinde bulunduğumuz ortamın tespit ve teşhislerden ziyade hayata geçen aksiyonlarla daha çok hatırlanacağını düşündüğüm bir ortamda temennim herhangi bir “tanrı-yazarlık” terennümüne fırsat vermeden okurun faydasına olabilecek bir çözüm silsilesi sunabilmektir. Tek kaynağım tecrübelerim olacağı için de yazıda sunulan tespitler pekala yanlışlanabilir, eleştirilebilir ve hatta daha iyisini yazmaya teşvik unsuru olarak kullanılabilirler. Ümidim o dur ki, bu yazı sonunda okur, içinde bulunduğu gruba bir çözüm önerisi sunma imkanı eline geçtiğinde bu fırsatı değerlendirebilsin.

Çözüme geçmeden evvel sorudaki dört temel kabulü hatırlayarak başlayalım.

Birincisi, Sivil toplum örgütü olmak ile sivil toplum olma arasında, NGO yönetmek ile Hizmet faaliyetlerinin idare ve yönetimi arasında ciddi farklar vardır. Bu yüzden, klasik anlayış ve algılarla da, belirli rahatsızlıkların kişilerce paylaşımı ve karar mekanizmalarına iletilmesi istenilen zaman ve verimlilikte ol(a)maz. En nihayetinde itaat, istişare, liyakat gibi kavramların üzerine oturduğu “kabul edilen” bir dinamik ilişkiler ağından bahsediyoruz. Bu noktada rahatsızlığın neye, kime olduğuna, kullanılan üsluba ve zamanına göre hatta kimin rahatsızlığı olduğuna göre meselenin karşılık bulması değişiyor.

İkincisi, Zamanlama ve verimlilik açısından mevcut iletişim yol ve yöntemlerinin bu ihtiyacı karşılamadığı ifade ediliyor.

Üçüncüsü, Muhatapların çeşitli sorunlara genel prensipleri ve prosedürleri değilde sadece kendi birikim ve tecrübelerini esas alarak yaklaşmalarının getirdiği “bürokratik süreç”in varlığı. Yani a) şahsi tecrübe ve iletişim ağı, subjektif öncelik ve sonralık tayininin problemlerin çözümüne bazen müspet bazen menfi etki etmesi ve b) Usul ve prosedür belirsizliğinin, çabuk çözülebilecek cüzi meseleleri girift hale getirmesi ve o cüzi mesele üzerinden usulü çözme gayretinin çözüm bekleyen kişileri mağdur etmesi.

Dördüncüsü ise, Hizmet Hareketinin içerisinde “standart” bir çözüm mekanizması yoktur, düşünülemez de. Ne var ki Hizmet, yapısı itibariyle kurumsal olmasa da, unsurları itibariyle kurumsal bir işleyiş içerisinde olduğundan böyle mekanizmalara şiddetle ihtiyaç vardır.

Bu dört noktanın izdüşümlerini kaybetmeden böyle bir mekanizma nasıl sağlanabilir sorunu tartışalım. Ama önce antrparantez iki genel geçer doğruyu paylaşmayı daha doğru buluyorum.

Kendi kişisel gelişimlerini hala “öteleyen” bireylerden müteşekkil bir toplumun, hedef, plan, disiplin ve buna bağlı olarak da fedakarlık gibi değerleri içselleştirebilmesi, ardından da yaşatabilmesi, halli oldukça zor bir müşkildir. Ne var ki uzun vadeli ve kalıcı bir toplumsal çözümün en etkili yolu da böylesine bir “değişim yolculuğu”na cesaret edip çıkmaktır. Eğer şahıslar kendilerinde bu dönüşümü yaşarlarsa, kitlesel çözüm tahmin edilenden çok daha kısa sürede gerçekleşecektir.
İnsanlar kötü giden durumlarda refleks olarak “kendi vicdanlarını temize çıkarma” yolları aramaya meyillidirler. Sorunlar ne kadar büyük, acil ve artık ötelenemez olursa olsun, sorumluluk alma erdeminin kendimizden ziyade başkalarına daha çok yakıştığı inancı, zamanla şahsi değişimin önünde bir mazerete evrilebilir.

 

Çözüm Önerileri

1- Faaliyetlerin Şeffafiyeti ve Projelendirilmesi

Hizmet Hareketi, gönüllülerinin hayatlarının farklı zaman, mekan ve faaliyet koordinatlarında kesiştiği mozaik bir yapıya sahiptir. Hal böyle olunca homojen olmayan bu birliktelik, yapılan her aktivitenin sorumlusundan finansörüne, gönüllülerinden diğer tüm etkenlerine kadar temel ögelerini şeffaf bir şekilde ortaya koymayı gerektirmektedir. Bu da ancak yapılan her aktivitenin, aynen bir fikrin projelendirilip detaylandırılması gibi, planlı ve düzenli bir şekilde hayata geçirilmesi ile mümkündür. Her aktivitenin gelişim sürecinde “yazılı” bir şekilde detaylarını ve gelişim evrelerini ortaya koymak, aktivitelerden sonra yapılacak değerlendirmelerin ve geri bildirimlerin isabet oranını yükseltmekle kalmaz, gelişmesine de zemin hazırlar. Google eski CEO’sunun ifadesiyle bilgi paylaşılarak özgür bırakılırsa hem etrafa teşvik hem de gelecek adına kişilere “sağlıklı” birer referans olabilir.

2- Birebir Görüşmelerin ve Dinlemenin Hayatiliği

Hizmet Hareketindeki karar vericilerin dinleyebilme (active listening, deep listening, attentive listening) yetilerini geliştirmeleri gerekmektedir. Her nerede yaşatılıyorsa, Hizmet gönüllüleri düzenli olarak bir araya gelmeli ve bu bir araya gelmelerde dinleme rutini olmazsa olmaz bir durum olarak devam ettirilmelidir. Bu noktada “birebir görüşmeler” 10-15 dakika dahi olsa kişilerin kendilerini ifade edebildikleri, önemsendikleri platformlar olması adına hayatidir. Toplu görüşmelerin yanında, ikna edilme kaygısının hissedilmediği, bu birebir görüşmelerin yapıcı faydaları olacaktır.

3- İlişkilerin Kristalleştirilmesi

“Toplantı”, “İstişare”, “Abi”, “Abla” gibi kavramların artık “yıpratıldığı” bir dönemde iletişim kanalları farklı söylemler ve yöntemlerle geliştirilmeli, şeffaf, etkin ve amaca yönelik birliktelikler üzerine bina edilen bir dil geliştirilmelidir. Hiyerarşik ilişkilerin yerini “arkadaşlık ve güven” almalı bunun için de Hizmet gönüllüleri düzenli olarak “keyifli anılar” biriktirebilmelidirler. Suni saygının sürekliliği olmadığı gibi insanlar arasında bir sevgi ve muhabbet oluşmasına da imkan vermemekte; bu durum da şahısların iletişim yollarını belirli ön kabullere bağlı olarak kapatmaktadır. Bu noktada grup süratle bu dönüşümü yaşamalıdır. Herkes öncelikle kendi ilişkiler ağını yeniden gözden geçirip, gerçek bir “helallik alışverişiyle” ilk adımı atmalıdır. İyi bir mümin olmaya çalışanlar gibi hassas düşünerek, gıybetlerden, hak ihlallerine türlü meseleler “erdemli kişilerce” muhataplarına karşı ortaya konmalı, helallik istenmeli ve ilişkiler kristalleştirilmelidir. İnsanlar tabir-i diğerle öbür tarafa bırakmadan helalliklerini almalı ve “gerçek samimiyeti” zorlamalıdırlar. Efendimizin (sav) “Temiz bir çevre istiyorsan, önce kendi kapının önünü süpür” hadisini böyle anlıyorum ben.

4- Hizmet Gönüllülerinin Şahsi İlişkilerini Geliştirmesi

Hizmet Hareketi gönüllüleri ile Hizmet Hareketine mensup olmadığını belirten insanlar arasında kimi ortamlarda ve meselelere yaklaşımda ciddi bir iletişim problemi gözlemlenebilmektedir. Bu iletişim ve kavramsal karmaşa probleminin bir an önce gündeme getirilip kuşatıcı ve sağlıklı bir dil meydana getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şahıslar, hiç bir mazerete sığınmadan, Hizmet Hareketinin sözcülüğünden evvel kendi insani ve sosyal ilişkilerini ilerletebilirlerse bu gelişme muhatapların ön yargılarını değiştirmelerine yardımcı olabilir. Bu noktada, Hizmet fertlerinin, kimsenin sözcülüğüne ve savunmasına girmeden, kendi aksiyon alanlarının sorumluluğunun bilincinde, muhataplarına kendilerini hal ve uygun kavramlarla izah etmeleri sağlıklı bir başlangıç olacaktır.

5- Karar Mekanizmalarından Beklenti

Hizmet içindeki karar mekanizmalarının Hizmet gönüllülerinin şahsi hayatlarına ait her problemi çözme gibi bir iddiası yoktur ve olmamalıdır da. Beklenti olarak ne bir grup, ne tek tek şahıslar, “problem çözmek, biriyle ilgilenmek” üzere şartlanmamalıdırlar ve bunu bir iş haline getirmemelidirler. Önce böyle bir beklentiyi ortadan kaldırmalı, ondan sonra da problemler, “şahsi” ilişkiler üzerinden paylaşılacaksa paylaşılmalı ama Hizmet Hareketi ortak paydasında böyle bir beklenti ile hareket edilmemelidir. Hizmet gönüllüleri global ve lokal topluma ait problemlerin çözümünde ortak hareket ederken, şahsi problemlerini “fıtri ilişkiler” geliştirdikleri insanlarla paylaşmalıdırlar. Fıtri ilişkilerle beslenmemiş, uhuvvet, samimiyet, gayret gibi kavramların oldukça sınırlı zaman aralıklarına (kitap okuma, sohbet vs.) teslim edildiği bir Hizmet Hareketi Topluluğu mevcut ise, bu sorunun çözümü de, yine bu beklentinin ortadan kaldırılıp adeta “bencilce” şahsi ve insani ilişkilerin kristalleştirilmesinden geçmektedir.

6- Kadınların ve Gençlerin Yetkinliği

Kadınların ve gençlerin süratle karar mekanizmalarında daha “yetkin” olarak yer almaları her anlamda çok kıymetlidir. Vakit kaybetmeden onların önü açılırsa, bu mesele, sarmal bir sorun haline gelmeden, güzel bir gelişim ve dönüşüm fırsatına dönüşebilir. Buradaki esprinin de “aramızda kadınlar ve gençler de olsun”dan ziyade her hangi bir sorumluluğu tekeffül eden liyakatli insan grubuna her zaman kadınların ve gençlerin dahil edilmesi meselesi olduğu unutulmamalıdır. Esasen temsil kabiliyeti yüksek liyakatli insanların seçilmesi hususu bir çok meselenin çözümü adına da oldukça hayati bir noktadır. Elbette hatalar yapılabilir. Ne var ki her sorumluluk noktası için beklentiler açıkça ortaya konmalı, sınırları çizilmeli ve kişiler sürekli olarak bir gelişime tabi tutulmalıdırlar. Ancak bu şekilde durağanlaşmanın ve haliyle geriye gitmenin önü alınabilir.

7- Gelecek Nesillerin Hizmet Değerleriyle Tanışması

Çocukların ve gençlerin Hizmet Hareketini tanıma kriterleri hususunda çok ciddi bir “subjektiflik” olduğunu düşünüyorum. Rehberlik vazifesini deruhte edenlerden kimine göre Hizmet toplumuna liderlik yapan Fethullah Gülen Hocaefendi’yi tanıma ve onun eserlerini okuma çok hayati ve öncelikli bir konu iken, kimine göre ise kaliteli dünya insanı/vatandaşı olmanın temel karakter özelliklerini kazanma, en öncelikli mesele olarak görülüyor. Hal böyle olunca, bu farklı rehberlik modelleri ve temsilcileri kendi ilişkiler ağına doğrudan ya da dolaylı olarak etki ediyor. Bu nedenle, farklı rehberlik model ve felsefelerine muhatap olan kişiler yaşadıklarına binaen pekala çözümü yada çözümsüzlüğü kendi şahsi tecrübelerine dayanarak öngörüyorlar. Eğer bu kişiler sağlıklı bir iletişim yaşamamışlarsa, Hizmet’i sadece bir itaat, istişare ve bireyselliğin olduğu rutinleşmiş bir sistem olarak görmüyorlar, adeta bunu yaşıyor ve içselleştiriyorlar. Bu nedenle, süratle standart bir yaklaşıma geçilebilirse, en azından subjektif hassaslıktan daha ziyade objektif bir metoda geçiş sağlanabilirse, bu değişimin rehberliğe ait beklentilerin ve başarı ölçülerinin netleşmesine katkıda bulunacağına inanıyorum. Nasıl ki herhangi bir organizasyon bünyesine katılan gönüllülerini kısa bir eğitimle işe başlatıyorsa, Hizmet toplumunda da bu eğitim bir formata oturtulup, şeffaflaştırılıp, sonrasında güncellenebilir, geliştirilebilir ve gerektiğinde değiştirilebilir. Hizmet gönüllüleri bu süreçleri sağlıklı bir şekilde yaşama ve başarma potansiyeline sahiptirler. Yeter ki, subjektif doğrular genellenmesin.

8- Farklılıkların Kıymet Olarak Görülmesi

Hizmet Hareketi gönüllüleri “Hizmet”in farklı tanımlarını bir problem olarak görmemeli, ortak 1’ler üzerinde kümelenme ve her şeyi ama her şeyi “basit” tutma felsefesinden şaşmamalıdırlar. Hizmet, herkes için farklı anlamlar, ihtiyaçlar ya da değerler bütünü olabilir, olmalıdır da. İşte tam da bu nedenle gelişerek evrensel değerlere temas edebilir. Bu yüzden, kişilerle işin, tabiri caizse, felsefesini tartışmak yerine, aksiyona odaklanmalı; motivasyon noktası ise aksiyonun “nominal faydası” olmalıdır. Bu faydaların farklı olması aksiyon etrafında bir sinerji olmasını engellemez tam tersine sürekliliğini ve çeşitliliğini besler.

9- Vicdan Muhasebesi ve Yüksek Standartlar

Kalite meselesi Hizmet Hareketi gönüllüleri için olmazsa olmaz bir prensip olarak kalmalıdır. Yaptığımız işlere baktığımızda, “Allah’ın rızasını kazanacak seviyede bir efor sarf ediyor muyuz? Bulunduğumuz yerde Allah’ı, dinimizi, örnek alınmaya müsait bir müslüman profilini temsil edebiliyor muyuz? Her sorumluluğa Allah’ı hoşnut edecek şekilde yaklaşabiliyor muyuz?” gibi şahsi motivasyonumuzu besleyen soruların cevapları vicdanlarımızda yankılanadursun, biz yaptığımız her işte “standart oluşturan” bir vizyon ve yaklaşım ortaya koymalı ve buna göre hareket etmeliyiz.

10- İhtiyaç Tespiti ile Sürekli Gelişim

Her aktivite ve program belirli aralıklarla bir “ihtiyaç tespitine (need sssessment)” tabi tutulmalıdır. Bu şekilde herhangi bir “ilişki” direkt olarak “fikir”le çarpışmak durumunda bırakılmamış olur. Asıl olan etkin ve sürdürülebilir bir çözüm sağlamak ise, zaman geçtikçe bazı çözümlerin etkinliğini yitirmesi kadar olağan bir durum yoktur. Ne var ki böyle bir “tespit ve değerlendirme”den yoksun organizasyonlar bir süre sonra marjinalleşir ve geniş kitlelere ulaş(a)madıkları gibi kendilerini yenileyemez, sıradanlaşır ve etkinliklerini yitirirler. Bu nedenle düzenli olarak projelerin süreleri, hangi amaca hangi etkin yollarla hizmet ettikleri gibi hususlar sürekli değerlendirilmeli ve bu şekilde değişerek gelişim sağlanmalıdır.

11- Denetim

Denetim noktasına gelince de böyle kompleks bir yapı da denetimden bahsetmek oldukça zor olsa da imkansız değildir.

Denetim ve takip ilk kez keşfedilen kavramlar olmadığı için yapılması gereken önce bu kavramlardan herkesin benzer yöntem, işleyiş ve pratikleri anlamasının temin edilmesidir. Dahası, her aktivite veya program sonrası hızlı geri dönüş alınırsa, kalite takibi yapılırsa ve dönemlik/yıllık performans değerlendirmeleri oluşturulursa bu meselenin çözümü çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşebilir.

En nihayetinde Hizmet ne bir Walmart grubu gibi şahısların kalitelerinden ziyade sistemin ilerlettiği bir global yapıdır, ne de M.I.T. gibi bireylerin kalitelerinin sistemi bir üst noktaya taşıdığı bir merkezdir. Bu nedenle denetim ve takip şahıslar özelinde en minimal düzlemde daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Hayırhahlık, vicdan muhasebesi, gibi mekanizmalar sürdürülebilirse sonuçlar kendiliğinden gelecektir.

www.crisd.org