Var zaman yok zaman köyün birinde güzellerden güzel, kalbi siması kadar parlak, herkesin yardımına koşan, hamarat mı hamarat Hizmet adında nişanlı bir genç kız varmış, on parmağında on marifet denir ya işte öyle.. ancak bir tek kusuru varmış, yemeklerin tuzunu ayarlayamazmış.. genç kızımızın nişanlısı askere gitmiş, o askerdeyken ülke savaşa girmiş, aylar yıllar geçmiş, nişanlıdan hiç haber yok..
Herkes nişanlısı artık gelmez nazarıyla bakıyormuş, köyün ahlaksız kabadayısı o güzelimizin karşısına çıkıp evlilik teklif etmiş, kız reddetmiş, bir iki üç derken kabadayı dayanamış, kıza sahip olmak için saldırmış, kız hırpalanmış ama elinden kurtulmayı başarmış, kabadayı hıncını alamamış gitmiş köyün kahvesine ve kızın aleyhine konuşmaya başlamış, güya kız nişanlı iken başkalarıyla birlikte oluyormuş gibi iftira atmış, köylü önceleri inanmamış ama kabadayı ve arkadaşları her yerde bunu konuşup durmuş, kimse de kabadayıya “ya sen nereden biliyorsun” diye sormaya yeltenemiyormuş, herkesin diline düşmüş olay…
Tertemiz ve namuslu kızımızın kendi arkadaşlarına kadar ulaşmış, aslında onun temiz olduğunu bilirlermiş, ama fitne bu ya onlar da konuşmaya ve iftiraya girmişler, herbiri konuşmaya başlamış…
-Ya zaten çeşmeye giderken hep yalnız gidiyor olacağı buydu
-Ben zaten ona demiştim herkesin işine koşma, yardım etme, evinde otur
-Aslında nişanlısının ailesi bunu istemiyormuş zaten
-kesin vardır bir şey yoksa ateş olmayan yerden duman çıkmaz
Hizmet’in bir de kız kardeşi Gayret varmış, ama ablası kadar güzel değilmiş o yüzden alttan alta onu kıskanır ama belli edemezmiş
Dedikoduyu duyunca Gayret yaftayı vurmuş “ doğrudur zaten Hizmet ablam yemeklerin tuzunu hiç ayarlayamazdı…”
Söylentiler Hizmet‘in kulağına kadar gitmiş, utancından konuşamamış, evindeki odasından dışarı çıkamaz hale gelmiş, yemeden içmeden kesilmiş, oldukça zayıflamış
Taa ki günün birinde nişanlısı çıkagelmiş, olayları duymuş ve kabadayıya bir meydan dayağı çekmiş, o da iftira attığını itiraf etmiş, bütün köylü söylediklerine pişman olmuş, en çok da kız kardeşi Gayret!
Evet hikayemiz böyle…
Hizmet Hareketi’nin başına gelen iftirayı bana göre çok güzel anlatan bir hikaye..
Hizmet ahlaksız bir ülkenin en temiz, saf, duru, edepli, terbiyeli güzeli idi.
Ama bir kabadayı çıktı, ahlaksızlığın başına dümen kurdu, zulüm üstüne zulüm yaptı.
Ben böyle bir ortamda Gayret olup Hizmet’i köyün meydanında eleştirmek istemem vesselam!
Ama sürecin iman ve kaderimize taalluk eden kısımlarını da makul bir şekilde izah etmenin zaruretine inanıyorum.
Zira insanlar zulmeder ama kader adalet eder.
O yüzden bu yazıda anlayabildiğim kadarı ve de ifade edebildiğim miktarıyla kader neden adalet ediyor sorusuna cevap bulmaya çalışacağım.
Bir mümin başına ne gelirse gelsin bunun Allah’tan geldiğine inanması imanının gereğidir.
Dolayısıyla başa gelen musibetlerde ilahi hikmetleri görmek gerekir, ancak bu bazen çok da kolay olmayabilir. Zira genel resmi görmek bazen fertlere müyesser olmayabilir, veya zaman olarak neticelerini şimdiden farkedemeyebiliriz.
Bediüzzaman Hazretleri hayatı çileler ile geçmiş olduğundan başına gelen en küçük bir olayda bile birçok hikmet görmüş ve yazmıştır, mesela bahar ayında ata binmiş, attan düşmüş, bunu şefkat tokatı olarak görmüş ve 5 tane hikmet sıralamıştır. Başka bir yerde de
“Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Musibet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryat etmek gerektir. Fakat dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtar-ı Rahmânîdir. Nasıl ki çoban, gayrın tarlasına tecavüz eden koyunlarına taş atıp, onlar o taştan hissederler ki, zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnunâne dönerler. Öyle de, çok zâhirî musibetler var ki, İlâhî birer ihtar, birer ikazdır.
Ve bir kısmı keffâretü’z-zünubdur.
Ve bir kısmı, gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevi huzur vermektir.
Musibetin hastalık olan nev’i, sabıkan geçtiği gibi, o kısım, musibet değil, belki bir iltifat-ı Rabbânîdir, bir tathirdir. Rivayette vardır ki, “Ermiş bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor; sıtmanın titremesinden günahlar öyle dökülüyor.” diye sırlamıştır.
Başka bir yerde “Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.” Eğer sabretse, musibetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hattâ bir kısmı var ki, bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer.”
İlahi icraatı anlamak, belli bir hikmete oturtmak biraz geniş düşünmek ile olur.
Bu konuda Sahabe hayatından birçok örnek gösterilebilir, ama yaşanan süreç çok dehşetli olduğundan Hz. Ali döneminde ashab arasına gelen fitne ve bunun sonucunda Hz. Ali dahil birçok sahabenin hayatını kaybetmesi çok acı bir örnektir. Hele Kerbela hele Kerbela…
Yaşanan süreçte özellikle hiçbir suçu olmadığı halde hapiste yatan, işkence gören yüz binlerce insan var. Peki bu insanların ne hatası var idi ki kader fetva verdi bu hadiselere? Bence esas kafaları kurcalayan mesele budur.
Yaşadığımız süreci anlamlandırmak için Mektubat On Dokuzuncu Mektup Beşinci Nükteli İşaretteki parçayı olduğu gibi alıyorum.
“Eğer denilse: “Mübarek İslâmiyet ve nuranî Asr-ı Saadetin başına gelen o dehşetli, kanlı fitnenin hikmeti ve vech-i rahmeti nedir? Çünkü onlar kahra lâyık değildiler.”
Elcevap: Nasıl ki baharda dehşetli yağmurlu bir fırtına, her taife-i nebâtâtın, tohumların, ağaçların istidatlarını tahrik eder, inkişaf ettirir; herbiri kendine mahsus çiçek açar, fıtrî birer vazife başına geçer. Öyle de, Sahabe ve Tâbiînin başına gelen fitne dahi, çekirdekler hükmündeki muhtelif ayrı ayrı istidatları tahrik edip kamçıladı. “İslâmiyet tehlikededir, yangın var!” diye her taifeyi korkuttu, İslâmiyetin hıfzına koşturdu.
Herbiri, kendi istidadına göre, câmia-i İslâmiyetin kesretli ve muhtelif vazifelerinden bir vazifeyi omuzuna aldı, kemâl-i ciddiyetle çalıştı. Bir kısmı hadîslerin muhafazasına, bir kısmı şeriatın muhafazasına, bir kısmı hakaik-ı îmâniyenin muhafazasına, bir kısmı Kur’ân’ın muhafazasına çalıştı, ve hâkezâ, herbir taife bir hizmete girdi. Vezâif-i İslâmiyette hummâlı bir surette sa’y ettiler.
Muhtelif renklerde çok çiçekler açıldı. Pek geniş olan âlem-i İslâmiyetin aktârına, o fırtına ile tohumlar atıldı, yarı yeri gülistana çevirdi. Fakat, maatteessüf, o güller ve gülistan içinde, ehl-i bid’a fırkalarının dikenleri dahi çıktı.
Güya dest-i kudret, celâlle o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi. O hareketten gelen bir kuvve-i anilmerkeziyye ile, pek çok münevver müçtehidleri ve nuranî muhaddisleri, kudsî hafızları, asfiyaları, aktabları âlem-i İslâmın aktârına uçurdu, hicret ettirdi. Şarktan garba kadar ehl-i İslâmı heyecana getirip, Kur’ân’ın hazinelerinden istifade için gözlerini açtırdı”
Evet Hz. Ali ve diğer ashab-i güzinin başına gelenler onların istihkakı değildi, günümüzde hizmet erlerinin başına gelen trajik olaylar da hizmet erlerinin istihkakı olmadığı gibi. Ancak o asırda daha büyük bir hikmet ve fayda olan İslamiyetin kıyamete kadar korunabilmesi için gerekli olan faaliyetlerin başlamasına sebep oldu, böylece kıyamete kadar milyarlarca insanın iman ve cennet kazanmalarını sağladı.
Halbuki o fitne anında bu hikmet belki de hiç farkedilmemişti.
Hizmet erlerinin başına gelen musibetin büyük hikmetlerini belki de biz de henüz farkedememiş olabiliriz.
Bir başka açıdan da bakılınca hasenatül ebrar seyyiatül mukarrabin düsturu işlemişti, küçük günah bile olsa mukarrabine kebair cezası vermek adetullahtan idi. Hizmet erlerinin Allah cc nun kendilerinden beklediği azami performansı gösterememelerine bu şekilde bir karşılık geldi diyebiliriz. Ama bu kesinlikle birilerinin zannettiği gibi bir ceza değil, Allah cc sevgili kulları mukarrabine yaptığı özel muamele idi. Bu durumu Efendimiz bir kısım hadislerde şöyle açıklıyor. “Allah bir kulunu sevince onun ibadet ile ulaşamayacağı mertebelere musibet verip ulaşmasını sağlar”
“Allah bir kulunu sevince onu dünyadan korur, tıpkı sizin hastanıza zararı olur diye su içirmediğiniz gibi”
“Allah bir kulunu sevince onun başına musibetleri yağmur gibi yağdırır, kul dua edince melekler der ki “ bu sesi bilinen bir sestir (sürekli inler çünkü) bu sefer Cebrail as “ya Rabbi bu kulun sana dua ediyor, onun istediğini ver” der. Allah cc “Kulumu bana bırakın zira ben onun inleyip dua etmesini severim. Eğer bana Ya Rab derse ben de ona Lebbeyk ey Kulum, eğer benden bir şey istersen sana mutlaka cevap veririm, bazen dilediğini aynen veririm, ama bazen de çok daha fazla mükafatı senin için biriktirir, sonra veririm”
“Allah bir kulunu sevince dertlerini artırır, Allah bir kuluna buğzedince de dünyevi hayatına bolluk verir”
“Allah bir kulunu sevince ona sıkıntı verir, belanın ona gelmesi Allah’ın sevgisindendir, ta ki onu dua edip yalvarsın”
“Allah bir kulunu sevince belayı ona adeta yapıştırır ta ki onu saflaştırsın”
“Belanın en şiddetlisine Peygamberler ve onlardan sonra seviyesine göre evliya düçar olur”
Hadisleri sıralamışken konuyla ilgili yüzlerce ayetten bazılarını da teberrüken kaydetmeden geçemeyeceğim.
“Öyle bir fitneden sakınınız ki gelince sadece zulmedenleri değil mazlumlara da dokunur”
“Allah iman edenleri sizin durumunuzda bırakacak değildir, sonunda temizi pisten ayıracaktır.”
“Eğer siz bir yara almışsanız, (size düşman olan) o topluluk da benzeri bir yara almıştı. Böylece biz, Allah’ın gerçek müminleri ortaya çıkarması ve içinizden şahitler edinmesi için, bu günleri bazen lehe, bazen da aleyhe döndürüp duruyoruz. Allah, zulmedenleri sevmez. Bir de Allah, böylece iman edenleri günahlardan arıtmak, küfredenleri ise yok etmek ister. Yoksa Allah, içinizden cihat edenleri ve sabredenleri belirtmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? ”
“Allah, içinizden cihat edenleri; Allah’tan, peygamberinden ve iman edenlerden başka sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan sizi kendi halinize bırakacak mı zannediyorsunuz? Allah işlediklerinizden haberdardır.”
“Yemin olsun ki sizi, içinizden cihada çıkanları ve sabredenleri meydana çıkarana ve haberlerinizi açıklayana kadar deneyeceğiz” “Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir.”
“Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi yaratan O’dur. O, güçlüdür, bağışlayandır.”
“İnsanların hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koyalım diye, yeryüzünde olan şeyleri, yeryüzünün süsü yaptık.”
“Arşı su üzerinde iken, hanginizin daha güzel işi işleyeceğini ortaya koymak için, gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur.”
Evet bizden beklenen elimizdeki imkan ve fırsatların hiçbirini zayi etmeden toplumun hemen her kesimine ulaşmaktı, onları İslam duygu ve düşüncesiyle imar edip topluma yararlı bireyler haline getirmekti. Ancak biz usulü üsluba, ürünü ambalaja feda ettik, ulaşabildiklerimizi “dava adamı” kıvamına getiremedik, kurumlarımıza teslim edilmiş binlerce insan olduğu halde… Dava ruhu ikincil üçüncül hedeflere kurban oldu. Allah bize kendisini anlatacağımız bir müessese nasip etmişse “kalmayacaktı gönlüne giremediğimiz kimse.” Ama formaliteler işin ruhunu alıp götürmüştü, mevcudu bile muhafaza edemez hale gelmiştik, Allah cc da elimizden bu imkanları aldı. Ehli basiret ve firaset için çok da garip değildi. Zira Allah “bir kavim kendi iç dinamiklerini değiştirmedikçe onlara verdiği nimeti geri alacak” değildir. Aksi de şudur ki, Allah bir nimeti elinizden alıyorsa siz o nimeti hak edecek vasıflara artık sahip değilsiniz demektir. Bu ilahi değişmez bir kanundur. Tekrar o vasıfları elde edinceye kadar durum böyle devam eder.
Bu sürecin bize öğrettiği çok şey oldu, bazılarını ifade etmeye çalışayım:
Hep okuduğumuz, söylediğimiz bildiğimiz hakikatlerin yaşantımıza girdiğine şahit olduk.
“Cennet ucuz değil” diyen Üstadı şimdi daha iyi anladık
“Sizden öncekilerin başlarına gelen musibetlerin bir misli size de gelmeden cennete gidebileceğinizi mi zannettiniz “ diye soran ayetler kafamızda şimşek gibi patladı.
“Allah bu işi tamamlayacak ama siz acele ediyorsunuz” diyen Hz. Peygamber sürekli işkence altında olan Habbab b. Erett e söylemişti bunları..
Hizmet erlerine “Çağın Kudsileri”, “Sahabeye denk bir cemaat olmaya namzet” diyen Hocaefendiyi bir de bu açıdan daha iyi anladık. Öyle ya aynı çile çekilmeden nasıl denk olunabilirdi ki?
Hele bir de ahirzamanda olmanın peygamberlerin dilinde yad olunan extra sıkıntı ve çileleri vardı… onları da nazara alınca “bu ümmetin başımı hayırlı yoksa sonu mu” diye soran Efendiler efendisinin “kardeşlerim” diye kime hitap ettiğini” nasıl anlayacaktık?
Nasıl anlayacaktık Efendimizin hergün arkasında saf tutan münafıkların Medinede 11 yıl boyunca nasıl işleri fesada buladıklarını?
Nasıl anlayacaktık pilavın içindeki beyaz taşların bu kadar çok olduğunu?
Nasıl anlayacaktık “münafığın kafirden eşedd” olduğunu?
Nasıl anlayacaktık “asya münafıkları” tabirini?
Süfyaniyetin nasıl dehşet ve vahşet getirdiğini?
Nasıl anlayacaktık münafıklara destek veren “kalbi hasta” safderun müminlerin halini?
Nasıl anlayacaktık Hz. Nuh, Hud, Salih, Lut, Şuayb aleyhimusselam kavimlerinden sadece birkaç ailenin imana geldiğinin keyfiyetini?
Nasıl anlayacaktık bu kavimlerin hepsinin topluca zulüm, gadr, haksızlık ve ahlaksızlık arkasında birleşip Peygamberleri yurtlarından sürmeye yeltendiklerini?
Bu garip bir ilim talebesi Kuranın neresine baksa şu an adeta ayetler, sureler, kıssalar sanki bu süreci bize anlatıyor gibi görüyor. meğer o kıssalar bizi anlatıyormuş da haberimiz yok, meğer Kuran her çağa hitap ediyor hakikatini yeni idrak etmişiz, meğer Kuran zaman üstülüğünü kullanarak bize en turfanda meyvelerini ikram etmiş haberimiz yokmuş?
Bilemiyorum sürecin getirdiği zarar mı çok yoksa fayda mı?
Evet geldi ve bazılarımız kaybetti, ama ben bu kayıp faslının geçici olduğuna hüsnü zan ediyorum, gün gelecek o kaybedenler de kazananlarla beraber olur inşaallah.
Guzel yazi ama kizimiz hizmetin dozunu ayarlayamadigi tuz degil de siyanur desek daha dogru olur. Sutten cikmis ak kasik agalar.
Iyi geldi bu yazi. Elinize saglik. Ama sunu ilave etmekte fayda var. bunlarin hicbirisi sizinde soylediginiz hatalari elestirmekten geri birakmamali bizi. Elestirilerde daha iyiyi yakalama yonunde ve iyi niyetli olmali tabi.
Hikayedeki hizmetin kardeşi olan Gayret, hem adı ile hem de ‘kıskançlığı’ ile biraz havada kalmış bir karakter. Ancak sürecin hikmetleri, netice vereceği büyük hikmetler konusunda asla şüphemiz yok. Bu hikmetleri sadece sabır ve dua ile değil aktif sabırla; nerede hangi hataları hangimiz yaptıysak anlayabilmeli, tartışmalı ve geleceğe yönelik bir yol haritasını şimdiden ortaya koymak gerekir diye düşünüyorum. Zira bu anlamda eda edilmesi gereken önemli bir vazife bu.
Yine hizmeti din yerine koyan bir bakış. Evet hizmet engellendi ama dinimizi yaşamamız mümkün. En kolayı “yolun kaderi bu” deyip işin içinden çıkmak. O yüzden bu tür yazılar gerçekten süreçte büyük sıkıntılar çeken insanlara büyük bir saygısızlık. İşkence görmüş ya da değişik sıkıntılara maruz kalmış birine sorun bakalım sizin gibi mi düşünüyor. Başkaları adına konuşurken biraz daha dikkatli olunması gerekiyor. Eğer bu süreç içinde “Geyret” ler olmazsa bir kabadayı gider yenisi gelir ve biz yine aynı şeyleri yaşarız.
Aktif hizmette bizatihi bulunmus birisi olarak, ev araba partizanlar tarafindan alikonmus birisi olarak, zorunlu hicrete cikmis birisi olarak, yurdisinda ailesiyle beraber parasiz kalmis ama calismayida birakmamis, bunalim gecirsemde iman ve umitle ayakta kalmaya calisan birisi olarak sunu diyebikirimki %100 yaziya katiliyorum. Bir akademisyen olarak elestirileri yapici ve yikici olarak ayirsam, ozellikle bu yorum sayfa fikirleri hakkaniyetten cok nefsani yorum izlenimi vermektedir. Onuda insanlarin yasadigi travmaya vermekteyim. Hicret etmis yada girip cikmis arkadaslarimin nerdeyse hepsi surecten sikayetci degil, kaderine basegmis, gelecek icinde yeniden gayret icindeler. Yazi olayin kaderi yonunu gauet guzel aciklamis, tesekkur ederim gultekin beye.
Bu tur yazilari musibete direk toslayan mericten kacarak kurtulan yada zindanda aylarca yatip cikmis, evinden barkindan olmus kisilerden, Daha da onemlisi isini isyerini kaybetmis isadamlarindan icten yazilar gorsek.
Allah akibeti hayreyleye
Çok talihsiz bir yazı. Ama bence iyi olmuş. Cemaatin yönetim kadrosunun yaşanan mağduriyetlere bakışını yansıtıyor bu bakımdan çok değerli.olan oldu zaten bunlar olacaktı bu acılar bizim ne kadar doğru olduğumuzu gösteriyor şeklindeki tuzu kuruların ifadeleri. Gelsen bunu hiçbirşeyden haberi olmayan magdurlara anlat.Resmen magdurlarla alay ediyor. Günahsız olduğunu düşünen bir molla. Bu nasıl bir anlayış. Tam bir tuzu kurular zihniyeti. Nasıl olsa bir yezid bir firavun var bütün suçlu o bizim hiç suçumuz yok böyle bir zihniyet. Zaten başımıza ne geldiyse bu günahsız ve hata yapmadıklarını düşünen kitlenin yüzünden geldi.
Sayın bibar a birkaç sorum olacak.
1-hizmetin hangi kurumunda çalışıyor ve görevi nedir? Üstü kimdir?
2-daha önce nerelerde çalıştı?
3-kaç yıldır amerikada?
4-adil öksüzle ilişkisi nedir?
5- hala himmetlerden burskardan maaş almayı güşünüyormu? Hiç çalışmayı düşündümü?
Teşekkürler….
Bu yazıyı hapishanede yatan/ Khk ile işten atılan/ aile ve akrabaları tarafından dışlanmış biri yazmıştır umarım.
Yaşananların manevi yönü muhakkak var, ancak her şeyi bu şekilde açıklarsak eksikliği nasıl bulacağız. Kısa tutmak açısından soru sormak istiyorum:
1) 10 yıl içerisinde herhangi bir görevden istifa eden oldu mu ?
2) Başarı nedir?
3) Kadrolaşma var mıydı, kadroca hicret(!) edildi mi ?
4) Emeklilik ile ilgili projeler var mı ?
5) İyi bir yöneticinin özellikleri nedir?
6) Hizmet sadece dini bir hareket midir ?
7) Tr geneli kaç kadın yönetici vardı?
8) Hizmet Hareketi içerisinde denetim icra eden kuruluşlar var mı ? Ya da bu şekilde kuruluşlarla denetim sağlandı mı?
9) İstişare sadece dini bir tanım mıdır?
10) Ahlak, disiplin, denetim, görev, sorumluluk kavramları Hizmet hareketinde yer alan şahıslar için ne ifade ediyor?
Lütfen uzman bir kişi bu soruları cevaplayabilir mi?
Teşekkürler.
Kardes dizi az izle biraz kitap oku
Emin olun takip ettiğim dizi yok. Günlük ortalamam 1 dakika değildir.
Ek olarak uzman bir kişi bu soruları cevaplayabilir mi demişim.
Tekrar teşekkürler.
Bu yazıyı hapishanede yatan/ Khk ile işten atılan/ aile ve akrabaları tarafından dışlanmış biri yazmıştır umarım.
Yaşananların manevi yönü muhakkak var, ancak her şeyi bu şekilde açıklarsak eksikliği nasıl bulacağız. Kısa tutmak açısından soru sormak istiyorum:
1) 10 yıl içerisinde herhangi bir görevden istifa eden oldu mu ?
2) Başarı nedir?
3) Kadrolaşma var mıydı, kadroca hicret(!) edildi mi ?
4) Emeklilik ile ilgili projeler var mı ?
5) İyi bir yöneticinin özellikleri nedir?
6) Hizmet sadece dini bir hareket midir ?
8) Hizmet Hareketi içerisinde denetim icra eden kuruluşlar var mı ? Ya da bu şekilde kuruluşlarla denetim sağlandı mı?
9) İstişare sadece dini bir tanım mıdır?
10) Ahlak, disiplin, denetim, görev, sorumluluk kavramları Hizmet hareketinde yer alan şahıslar için ne ifade ediyor?
Lütfen uzman bir kişi bu soruları cevaplayabilir mi?
Teşekkürler.
Tuzlan anlatılan hikaye bizim Türk oğlu Türklerin bilinç altını gösteriyor kızın nişanlısı askerde niye gurbette değil nezaman militaristce düşünmeyi bıkacaksınız nezaman askerden medet ummuyı bırkaçaksınız şunu anlamadınızmı hizmete en büyük kumpası kuran askerlerdi bugünki süreçin en büyük canisi askerlerdir ikinçi sırada zombi olan rte ve akp dir Müslümanların görmediği mesele kurumların başına geçen iyi biri olsada nedense kurum başına gecer geçmez decaliyatın bir numara elemanı olup çıkıyor ve TCnin en çok decal Süfyan üreten kurum asker ocağı sonra siyaset hizmetin ilim sahipleri neden elde ettikleri ilimle beyinlerini kusarcasına çalıştırmiyorlar neden bilinç altı virüslarını konuşturuyorlar yoksa bunların kafasındaki ilim değil ezbermi tabiki istisnalar vardır
askerden medet umma yok hikayenin akışı o, erkekler 5 sene askere giderdi eskiden bu eski bir hikayenin uyarlanması olduğu için bence askere gidiyor yoksa bir gönderme yok, ancak bir aptal 15 temmuz sonrası bir gönderme yapar hatta aptal bile yetmez bir ajan yapar onu. Eğer hikayeyi kendi uydurduysa da sanmıyorum bir gönderme yapacağını dediğim gibi gönderme yapan ajandır.
Ahmet koca ve John can aynı kişiler diye düşünüyorum ve bu kişinin de kim olduğunu biliyorum haklı eleştirileri var ama icerde yatmış Meriç’i geçmiş kişiler onun gibi düşünüyor izlenimi vermeye çalışıyor bu doğru değil….
Bu şekilde düşünmüş olabilirsiniz ancak aynı kişiler değiliz. Ahmet Koca’yı tanımıyorum. Yorumlarda benzerlik var, kabul ediyorum.
Bilinçli olarak müstear yazma nedenim fikirlere odaklanılması. Fikirlerim doğru olmayabilir ancak görüldüğü üzere soru sormuşum.
Teşekkürler.
TAMAM HER MUSİBETTE BİR ÇOK HİKMET VAR…LAKİN;
O DÖNEMİN TÜRKİYE DE SÖZ SAHİBİ HERŞEYE KARAR VEREN, KUDRETLİ MÜBAREK ABİLERİNDEN BİRİ VEYA İKİSİ ÇIKSIN VE DESİN Kİ;
Arkadaşlar yanlışı ben yaptım,bu adamı ve ekibinin niyetini yıllarca bilemedim.
Defalarca uçakta beraber uçtuk ama gerçekten tanıyamamışım
Türkiye de her konuda kararı biz verdik ama bu konuda yanlış yapmışız,süreci yeterince okuyamamışız
Bilgi verilmesi gereken YERE opsiyonlu bilgiler vererek yanlış stratejiler uyguladık.
DESİNLER BU FİTNENİN ÖNÜNÜ KESSİNLER.
Ahmet Kurucan o dönemde sadece bir yazar idiyse de, dediğiniz gibi çıktı ve şu şu şu işleri döylemleri ynlış yapmışım, bana bakarak birileri zarar gördüyse özür diliyorum dedi. Aynı refleksi, bugün ydışında olan medya temsilcilerinden de beklerdik…
Hamarat mı hamarat Hizmet, yemekleri bu kadar güzel hazırladıktan sonra her birinin üzerine tuz basmakla ne yapmak, nereye varmak istemektedir?
Yazara eleştirilerim:
1) öncelikle Kuran- Hadis şeklinde bir yazı yazınız. Said nursi bunu demiş böyle bir menkibe var falan bunlar hep 2cil kaynaklar . Nisa suresinde ayet var 141 kafirler müminlere galebe çalamaz diye. Ben kimseye kafir demiyorum ama mümin bir topluma kimse galebe çalamaz deniyor mevzuya öncelikle bu perspektiften bakmak lazım. Şahsen yazınız bu yönden eksik birincil kaynaklardan gitseniz böyle sıkıntı olmazdı , ilahiyatçı değilseniz anlarım risalelerden örnek vermenizi ama ilahiyatçıysanız diyecek bir şey yok.
HEM YAZARA HEMDE YORUMCU ARKADAŞLARA:
1) Hizmeti eğer bu yazının başındaki hikayedeki gibi masum görüyorsanız sadece şunu diyeyim size Hizmet kimdir ? Taban-tavan ayrımı yapmak istemiyorum bana göre a) çete gibi suç işleyen kesim b) kandırılıp suç işleyen kesim c) hiç suç işlemeyen kesim var. C hiç suç işlemedi ve en çok acıyı çekiyor, b gene acı çekiyor işledikleri suçların cezasınıda kat ve kat gördü. C ve B için yazıdaki Hizmet denilen kızı örnek verebiliriz ve uyar. Ama A kesimi için bu mümkün değil. Cemaate gerçekten A kesimi diye bir kesim olmadığına inanan yorum yapan arkadaşlarım bende travma yaşadım ve çok düşündüm okudum ve açıkca A kesimi diye bir kesim olduğunu görüyorum ve bundan yüzden 99 eminim. Etrafımdaki insanlar meseleye bu yazıdaki gibi baktığı için kuvveyi maneviyelerini bozmak istemediğimden her öğrendiğim şeyi onlara demiyorum. Hizmet= din gibi gören görmese bile FG üzerindeki bir şaibeyi kaldıramayacak şu sırada çok insan var ve bende şahsen kaldıramadım. Ama diğer yandan da gerçekleri paylaşmak istiyorum. Çünkü bu cemaatin içindeki insanların da Akp tabanı gibi yada diğer siyasi parti tabanlarındaki sürü şeklinde hareket eden insanlar gibi olamalarını istemiyorum. Akp tabanının yaşadığı beyin tutulması bana göre cemaat içindeki bir çok kişide de var, doğru tarafta olan biziz diye kendimizi hiç sorgulamıyoruz okuduklarımıza inanmıyoruz kabul etmiyoruz. Bu mevzu bence derin bir mevzu ve kitle hareketleri üzerine kitap okursanız demek istediğim anlaşılır biz bir kitle hareketiyiz ve hareketin içinden eleştiri getirmek bile mümkün değil gibi çünkü olayları göremiyorsuz çoğu insan 15 temmuz sonrasında gözü açıldı benim de öyle. Ama çok bariz şeyler varmış şimdi bakıyorum niye göremedik diyorum. Şahsen beni en çok etkileyen şeylerden biri Taşhiye davası oldu evet senaryo yazarı diye STV başındaki adam içerde şuan ve hizmet bu dava kadar saçma bir dava yok diyor gülüyoruz davaya bende güldüm ama salakmışım diyorum çünkü bence gayet önemli ve ciddi bir dava. Bu dava hakkında düşüncelerimi söyleyeceğim : dava bildiğiniz gibi risale cemaati var el-kaide liderini övüyorlar falan. risale cemaati el kaide liderini övemez evet doğru bugünki nur cemaatleri nasıl akp oy vercez diyerek risale cemaati olmadıklarını açıklıyorsa o cemaate bunu yaparak risale cemaati olmadığını gösteriyor. üsame bin ladin övüyordu adam 2014 cnn türk çıktığında da falan filan. Bunların hiç biri suç değil önce onu belirteyim nasıl bugün Öcalan ve Gülen terörist lider olarak görülüyor ve onları övmek kitabını okumak suç değil ve olamaz (tabi şuan içeri atılıyor insanlar kanunsuzca) evet hukuken bir suç yok dini cemaat bunu yapar , siz o dini cemaate reddiye yazarsınız yolunuz yanlış dersiniz olur biter demokrasi içindeki çözüm budur. Ama devletimiz bu insaları tutukluyor ve hapse atıyor . İşte bu noktada içeri giren biri olarak empati yapıyorum ve o insalara zulüm edilğini düşünüyorum çünkü tüm cemaati nerdeyse içeri tıkıyorlar tıpkı Furkan vakfının başına gelen şey gibi. Polisin bir diğer delili ise evlerinde silah vardı oluyor. Cemaat üyeleri ise silahı polis koydu şap diye de buldu diyor savunma olarak. Şimdi bu olayı yapan polisler içerde galiba savcısı hakimi noldu bilmiyorum. Hidayet karaca da stv de bu konuda dizi çekildi diye içerde. Şimdi arkadaşlar Abd’nin üsame bin ladin öven herkesi öldürdüğünü de belirteyim dipnot olarak abd göre bunlar direk teröristtir ve 2009 da yemende insansız hava aracı ile bile bu insalar öldürülmüştür yani eline silah almayan ama el-kaide için bizim filistindeki hamasa dediğimiz gibi zulüm gördüler karşılığını veriyorlar şeklinde düşünce belirten insanları abd insafsızca öldürür. Abd kısmını niye dedim şöyleri Türkiye’deki ebu hanzala tutuklanması da 2015 te abd ile yapılan pazarlık sonrasına denk gelir o zamana kadar ışıd meşru görülüyordu. Bizim bu taşhiye olayı da 2011e denk geliyor, abd ilişkisi iyi olan devletimizin böyle bir cemaati içeri tıkıp zulüm yapması çok normal burda anormal bir şey yok akp üzerine düşeni yapıyor yiğit bulutlar vs kamuoyunu oluşturuyor ve sayıca az olan insalar zulüm görüyor. Peki cemaat işin neresinde? cemaat öncelikle dizi de bu konuyu işleyerek açıkca zalimin yanında olmuştur, bugün FETÖ diyen insanlara nasıl bakıyorsan şimdi bide siz taşhiye denen cemaat üyelerini düşünün hapse atılmışlar ve stv diye dindar bir kanal onları kötülüyor. Neyse stv yaptığı suç değil ama ne etik ne ahlaki ve neden yaptığını da anlarsak zaten bu A kesimini çözmüş oluruz( burada abd-cemaat ilişkileri için bile olabilir bu). Hidayet karaca’nın şahsına ben bir şey demiyorum stv başı diye o adamı suçlamıyorum bunu da dipnot olarak belirteyim. Şimdi gelelim operasyonu yapan polislere savcılara evet polisler içerde bunu biliyorum. Savcı ve hakim nerde bir fikrim yok önemli de değil bana göre. Sadece polislerin karışması üzerinden gideyim savcı ve hakimler içerde ise eğer onlarda cemaaten alınmıştır değillerse de akp boyun eğen başka bir kesimdendir şuan fetö operasyonlarında gene millete zulüm etmeye devam ediyorlardır. Şimdi 15 temmuz sonraki operasyonlarda da kaç tane polis ve savcı alındı bu kişiler faal görev yapıp fetö operasyonu yapan kişilerdi bunu da dipnot olarak veriyor ve soruyorum.
Cemaat devlet kadrolarına iktidarın ya da devletin bir araçı olmak için mi girmiştir? Böyle hukuksuzluklara boyun eğilmesi için mi girilmiştir. Hadi diyelim 15 temmuz sonra savcı polis kimse sesini çıkaramazdı o yüzden cemaaten polis ve savcılar fetöcü diye insanları tutukladı onlar da bu işe bulaştı diyelim. ama 2011 de neden AKP ile birlikte böyle bir hukuksuzluğa imza atılıyor neden 17 aralık 2013 teki yolsuzluk operasyonu gibi o zamanda ses çıkarılmıyor polis gene işinden olurdu ama zalim olmazlardı ya da belki zaten olmayacaklardı. Sorulacak çok soru ve bunun gibi bir dolu operasyon var maalesef ( ergenekon-kck vb lütfen araştırın ahmet şık içeri girmesi meselesi hiç basit bir olay değil ekrem dumanlı sonradan çıkıp özür diledi ama o kadar bir özür ile geçiştirilcek bir şey değildir ) . Stvde dizide bu konu işlendiği için ben isteyerek Akp ile iş yapıldığını düşünüyorum ve bu işin A kesimi dediğim Akplilerden hiç bir farkı olmayan Erdoğandan hiç bir farkı olmayan cemaat içindeki o çetenin akp ile yaptığı zulüm olarak görüyorum. 17 aralık 2013 hiç bir kesimin bizim yanımızda olmama nedeni de bu A kesimi dedimiz çete yüzündendir bence. Kemalettin Özdemir ve Adil Öksüz biri polis biri tsk imamı sizce Erdoğandan farkları var mıydı ? Çoğu kişi bu soruya hayır diyecek ve yukarda anlattığım olayı bunlar gibi tipler yapmıştır Gülen haberi yoktur diyecek belki. Gülen haberi var mıdır ben bilmem ama 15 temmuz sonra Gülen suskunluğu da bana masum gelmiyor. Evet fikrim böyle taşhiye olayıyla ilgili de faruk mercan falan dinledim hidayet karaca üzerinde duruyorlar hidayet karaca ne yapmışki sanki diyorlar. Evet hidayet karacayı bir tane tape çıktı diye suçlamak zor hukuken imkansız zaten. Ama olayın arka planında da bu çıkıyor işte. 2014 cnn bu taşhiye lideri Gülen beni kıskandı falan dedi, millet güldü geçti . Evet adam gülünecek biri bir gariban köylü çünkü onun ufkuna göre Gülen onu kıskandı ama işin gerçeği bana göre ABD’nin isteğidir baskısıdır , bop eşbaşkanı Erdoğanında hemen eyvallah yapalım abi demesidir. Cemaatte tam bir maşa işte hatta maşalığında ötesinde stv de bide dizisini çekiyor. Tr724 bir yazar deniz baykal kasedi ile ilgili olarak o polisler cemaaten bile olsa o operasyonu(baykal gizli kaset operasyonu) yapmasalar Erdoğan onları atar yerine gelen ile bu işi yapardı demişti. Ve o polislerde bari biz bu makamlarda kalalım diye yaptılar demişti. Sefer yada nazif olabilir yazarın adı . Bana göre bu bile yanlışta olaylar bu kadar da basit değil gibi Erdoğan Stv ye de mi dizileriniz işleyin bu mevzuyu demiş sanki ? cemaatin bu kesimi zoraki ortaktan ziyade sanki gönüllü ortak gibi. Tabi taşhiye davasındaki polis memurları da başlarındaki sivil abinin emriyle bunu yaptıysa B kesimi olur kandırılmıştırlar. evlerinden silah çıkmasına değinmedim bana göre polisler koymuş o silahları ergenekon da davalarında da aynısı var özelikle ergenekon da bu konuya bakmıştım öyle bir izlenim edindim, ve bu gariban köylülerin evinden silah çıkması da bana açıkca “iki silah koyar bunları terörist ilan ederiz” lafını anımsatıyor bugün cemaatin nasıl terör örgütü ilan edildiği ortada lütfen o köylülerin gerçekten terörist falan olduğunu düşünmeyin aynı devlet aynı baştaki şahıs ve aynı olay işte ama dediğim gibi keşke cemaat bu operasyonu deşifre eden olsaydı akp zulüm ediyor diyen olsaydı keşke. Çok uğraştım bu yorum için inş yayınlanır. Yanlış düşünüyorsam belirtirsiniz tartışırız. Lütfen akp seçmeni gibi olmayın sorgulayalım düşünelim empati yapalım.
Hizmetin içindeki Türklük virüsünü yani faşist virüsünü taşıyanlar hizmeti suçlayarak eleştirenler biliyormusunuz kime benziyorlar katil TCnin mankurtlaştırdığı yani mankurt Kürtler gibi konuşuyorlar ben şahsen PKK’dan nefret ederim TCnin soykırım yaptığından bahs edince bir bakmışsın mankurtlarlaşmış Kürtler tcyi savunuyorlar kürt halkını düşmanın yapmiyacağı saldırıyı iftirayı yaparlar bizı yorumcularda nerdeyse hizmetin kolektifini ve HC suçlayacaklar şu gerçek varki hizmetin hurumların başında sorumlu müdürler bu sürecin soykırıma varmasından sorumlular enbüyük sorumlu dumanlıdır hata dumanlı karacayı etkisi altına almıştı almış almasaydı Karaca’da sorumludur derdim yorum yazanlar bence açıkça busüreçten sorumlu olan ferlerin isimlerini açıkça yazmaları gerekir hizmetin kolektifini ve HC efendiyi zan altında bırakan ifadeler kullanmak hesabı ahirette ağır olur Kürt halkı pkk nin yaptıklarında sorumlu değildir hata Türkler sorumludur neden olduğunu düşünün bulun hizmetin içindeki fertlerin yaptığı hatadan devlet hükümet sorumludur hizmetin kolektifi ve HC efendi sorumlu değildir
Elkürdo, siz kürdoluğunuzu üstüne basa basa söylediğinizde virüs taşımış olmuyormusunuz? TR de, her bölge insanının karakteristik özellikleri farklıdır. Konya,Adana,Samsun,Trabzon insanı kaba sabadır. Antalya,Edirne kaypaktır. Ege bencildir. Kürdolar başlı başına cinstir. Türklerle Kürdoların karakterleri, kültürleri hiçbir şekilde uyuşmaz. Buna rağmen TC diye hakaret ettiğiniz Devlet, size iyilik yapmış, Türkiye’nin her tarafına dağılma ve yaşama imkanı vermiş. Türklere de bunlarla beraber yaşamak zorundasın demiş,seçme şansı bırakmamış.Türkiye’nin her tarafı Kürdo kaynıyor. Türkler size katlanırken, siz her gittiğiniz beldeyi maddi manevi bozdunuz. 2. olarak bir sorun kendinize bakalım, bu memlekete hangi katma değeri sağladınız. İki de bir Devleti suçlayıp durmayın, hatayı önce kendiniz de arayın.
Merhaba,
Simdi eksikler görulmeyecekse ne zaman görulur. Elestiriler hizmeti degil tamamen abilik mefhumuna ylneliktir. Abilik = Hizmet olmadigina göre herkes bildiklerini söylemek mecburiyetinde. Sanirim bötle bir tutum hizmet olur. Kac kisi kalkipta biz hata yaptik peslerine cok takildik bu yizden istifa ediyorum dedi.?
Hatayi hizmet degil, kendine cok guvenen istisaresiz hareket eden abi dedgimiz zevat yapti ve bir suru can yandi. Birakinda biraz insanlar iclerini döksunler.
Hikayedeki benzetmeler eksik olmuş. Hizmet Hanım aslında köyün kabadayısı ile oturup kalkmış, onun dertlerini dinlemiş, birlikte zaman geçirmiş, hatta onunla flörtleşmeye varan davranışları olmuş. Dahası, bu Hizmet Hanım anormal derecedeki naifmiş. Ama kendisi bunun farkında değilmiş. Bir tuz söylentisi sebebiyle utanacak kadar hayatın gerçeklerinden kopuk yaşarmış. Neden bu kadar acı çektiğini ise asla anlayamamış. Hep kader, kısmet diyerek ömrünü geçirmiş…
İlahiyat kökenli kişilerin sözlerini okuduğumda genelde aynı kalıplarla karşılaşıyorum. Ellerindeki dini literatürden birey, toplum ve sosyal yapılarla ilgili tüm bilgileri üretebileceklerini düşünüyorlar. Ama aslında ellerindeki argümanlar başka başka durumlara da uygulanabilecek kadar esnek ve yoruma açık. Bunları bireysel ve toplumsal gerçeklikle bağdaştırmaktan uzaklar. Dahası, bu kişilerin dini argümanların arkasına saklanıp süreçten pek de ders çıkarmadıklarını görüyorum.
Özetle, artık ilahiyat kökenli kişilerin Hareketin düşün dünyası önünde bir engel olduklarını düşünüyorum. İlahiyat kökenli kişiler eğer Hareketin daha ileri noktalada taşınmasını istiyorlarsa kesinlikle felsefe, psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, halk bilimi, iletişim gibi alanlarda YL, DR çalışmaları yapmalılar.
Evet, sizin tiplemeniz gerçeklere daha iyi uyuyor gibi. Maalesef yani..
Yorumunuza katılıyorum ama son cümlenizde, ilahiyat kökenliler için hüsn-ü zan etmişsiniz.Zira ilahiyatçılar rijittir. Esnemez,bükülmez,şekil değiştirmez,sert ve katıdır. Felsefe, psikoloji, siyaset bilimi … yüklemeye çalışırsanız sistem (beyinleri) error verir. Kesinlikle yönetici olmamaları gerekir, sadece ve sadece cami imamları gibi vaaz u nasihat etmelidirler.
Türkiye’de dini bozan imam hatip çıkışlılar olduğu gibi, hizmeti bozan da ilahiyatçılardır.
İçeriğe bakarsak yazının adı “Bu bir apologetic yazısıdır” olabilirdi.
Özetliyoruz:
1. Hizmet hanım yerde giderken damdan düşmüş;
2. Gayret olup eliştirmemek lazım, tuh kaka Gayret!
3. Yolun kaderi, arkadaşlar, ağızlarınızı tenkit adına açmadan ferah feza sinelerinize çekmeniz uygun görülmüştür.
“hizmet/kadın” teşbihiniz, -şayet teşbihse- kusulacak kadar iğrenç. tecâvüz edeni de yazsaydınız, tam olurdu.
acınacak değil, uzak durulacak, korkulacak, nefret edilecek; bambaşka bir “şey” sizin/sizlerin inancı.
din buysa, hizmet buysa: hizmetiniz de,dininiz de siz/lerin olsun.
I really like what you guys are usually up too. This sort of clever work and coverage!
Keep up the wonderful works guys I’ve included you guys to blogroll.
Üzerinden tank geçmiş ve bütün kemikleri kırılmış ve iç kanaması geçiren bir hastaya bir hocanın yapacağı iyilik en fazla bu kadardır. Kader deyip, teselli vermektir. İç kanaması ve kırıklar için acil doktor müdahalesi gerektiği halde, hocalar “ne gerek var, kader işte, hepimiz nasıl olsa öleceğiz” diye doktorların müdahalesine mani oluyorlar.
Amiyane tabirle kendisine giren çıkan olmayanlar, konuşunca ortaya tesirsiz lafı güzaflar saçılıyor. El elin eşeğini türkü çağırarak arar misali ortaya karışık bir yazı çıkmış.Bir ilahiyatçının sığ vizyonu nasıldır sorusunun cevabıdır asında bu yazı.Benzetmeler olmamış, ilahiyatçı jargonuyla ifade edersek kıyas-ı maal farık yapmışsınız.Acıları görmezden gelmek,olan biteni kadere havale etmek en kolay yoldur. Birileri bu ilahiyatçılara ilahiyatçı olmayanların ruhsuz,kalbsiz bir robot olmadığını anlatmalı.
Yazar düşüncelerini dile getirmiş ancak Allah’ın 99 ismi olduğunu unutmamak gerekir. Hep bir pencereden bakılan içeriğe sahip bir yazı olduğu kanaatindeyim.
Kader kader, o zaman oturalım bir şey yapmayalım. Allah’ın adaleti gelene kadar bekleyelim. Bu da bence Yaratıcımıza karşı saygısızlık. Daha kapsamlı bakılmalı diye düşünüyorum.
Bu twwet Fatih Akalan tarafından atılmış. Muharrem İnce’nin bir söylemine karşı:
👉Cemaat’e ait 15 üniversite binlerce okul yurt ve dershaneye el kondu. Yüzbinlerce öğrenci mağdur edildi. On binlerce akademisyen ve öğretmen ihraç oldu binlercesi tutuklu. Milyarlarca dolarlık gasp var. Ama bir tek eski rektör, müdür çıkıp şu sözlere cevap vermiyor. Nerdesiniz?👈
Buna herkes hapiste diye cevap vermek basit kalır. Demek istediğim şu ki mal, mülk yalan … şeklinde bakılırsa dengeyi kaçırmış oluruz. Ya da kaderi öne çıkarınca yine sapmalar olacaktır.
Almanya’da Abd’de yaşayıp Kerbela jargonu kullanmanın dışına çıkılmalı.
A) Olaylara genel bakılmalı.
B) Demagoji nereye kadar.
C) Yukardaki yazıyı sn. Merkel okusa ne düşünür?
D) Herkes Hocaefendi değil, bunu da unutmayalım.
E) Bireysel sorumluluk alma , her şey kader, ohhh ne ala !
Umarım yanlış anlaşılmaz.
Bu sitedeki yorumları seviyorum.
Hicbir insan topluluk ve kurum bu kadar kolay munafik diye yaftalanamaz. Var mi bir ornek devri risaletten allah askina. Bu kibir bu fanatizm nedir. Yanlisi gostermek elestirmek yani konusmak neden bu kadar rahatsiz ediyor koy kahvesinde gayret olmak istemezsiniz ama dilsiz seytan olmayi goz gore gore hizmeti kullanip somuren evin buyuk agabeylerini hic anlatmazsiniz. Yazik kimse surecten ders almak en basta kendi nefsine hesap sormak istemiyor ve yine bütün is h.e. ye kaliyor. Ya nasip ya gayret ya hizmet ya allah diyelim. Hakedenler hakettiklerini gorsun ve bulsun.
Sayın Bibar;
Bir yazı yazmışsın Fethi Yakış adındaki kişiyi (senin) dininden çıkartmışsın. Bu yazın ile kaç kişi imana geldi bilmiyorum.
Kıymetli ilahiyatçılar insanlara kayış attırmayın! Ayıp oluyor ha.
(Bu arada ” ilahiyatçı” tabiri islamda ne ifade ediyor?)
Guzel yazi ama kizimiz hizmetin dozunu ayarlayamadigi tuz degil de siyanur desek daha dogru olur. Sutten cikmis ak kasik agalar.
Iyi geldi bu yazi. Elinize saglik. Ama sunu ilave etmekte fayda var. bunlarin hicbirisi sizinde soylediginiz hatalari elestirmekten geri birakmamali bizi. Elestirilerde daha iyiyi yakalama yonunde ve iyi niyetli olmali tabi.
Hikayedeki hizmetin kardeşi olan Gayret, hem adı ile hem de ‘kıskançlığı’ ile biraz havada kalmış bir karakter. Ancak sürecin hikmetleri, netice vereceği büyük hikmetler konusunda asla şüphemiz yok. Bu hikmetleri sadece sabır ve dua ile değil aktif sabırla; nerede hangi hataları hangimiz yaptıysak anlayabilmeli, tartışmalı ve geleceğe yönelik bir yol haritasını şimdiden ortaya koymak gerekir diye düşünüyorum. Zira bu anlamda eda edilmesi gereken önemli bir vazife bu.
Yine hizmeti din yerine koyan bir bakış. Evet hizmet engellendi ama dinimizi yaşamamız mümkün. En kolayı “yolun kaderi bu” deyip işin içinden çıkmak. O yüzden bu tür yazılar gerçekten süreçte büyük sıkıntılar çeken insanlara büyük bir saygısızlık. İşkence görmüş ya da değişik sıkıntılara maruz kalmış birine sorun bakalım sizin gibi mi düşünüyor. Başkaları adına konuşurken biraz daha dikkatli olunması gerekiyor. Eğer bu süreç içinde “Geyret” ler olmazsa bir kabadayı gider yenisi gelir ve biz yine aynı şeyleri yaşarız.
Aktif hizmette bizatihi bulunmus birisi olarak, ev araba partizanlar tarafindan alikonmus birisi olarak, zorunlu hicrete cikmis birisi olarak, yurdisinda ailesiyle beraber parasiz kalmis ama calismayida birakmamis, bunalim gecirsemde iman ve umitle ayakta kalmaya calisan birisi olarak sunu diyebikirimki %100 yaziya katiliyorum. Bir akademisyen olarak elestirileri yapici ve yikici olarak ayirsam, ozellikle bu yorum sayfa fikirleri hakkaniyetten cok nefsani yorum izlenimi vermektedir. Onuda insanlarin yasadigi travmaya vermekteyim. Hicret etmis yada girip cikmis arkadaslarimin nerdeyse hepsi surecten sikayetci degil, kaderine basegmis, gelecek icinde yeniden gayret icindeler. Yazi olayin kaderi yonunu gauet guzel aciklamis, tesekkur ederim gultekin beye.
Bu tur yazilari musibete direk toslayan mericten kacarak kurtulan yada zindanda aylarca yatip cikmis, evinden barkindan olmus kisilerden, Daha da onemlisi isini isyerini kaybetmis isadamlarindan icten yazilar gorsek.
Allah akibeti hayreyleye
Çok talihsiz bir yazı. Ama bence iyi olmuş. Cemaatin yönetim kadrosunun yaşanan mağduriyetlere bakışını yansıtıyor bu bakımdan çok değerli.olan oldu zaten bunlar olacaktı bu acılar bizim ne kadar doğru olduğumuzu gösteriyor şeklindeki tuzu kuruların ifadeleri. Gelsen bunu hiçbirşeyden haberi olmayan magdurlara anlat.Resmen magdurlarla alay ediyor. Günahsız olduğunu düşünen bir molla. Bu nasıl bir anlayış. Tam bir tuzu kurular zihniyeti. Nasıl olsa bir yezid bir firavun var bütün suçlu o bizim hiç suçumuz yok böyle bir zihniyet. Zaten başımıza ne geldiyse bu günahsız ve hata yapmadıklarını düşünen kitlenin yüzünden geldi.
Sayın bibar a birkaç sorum olacak.
1-hizmetin hangi kurumunda çalışıyor ve görevi nedir? Üstü kimdir?
2-daha önce nerelerde çalıştı?
3-kaç yıldır amerikada?
4-adil öksüzle ilişkisi nedir?
5- hala himmetlerden burskardan maaş almayı güşünüyormu? Hiç çalışmayı düşündümü?
Teşekkürler….
Bu yazıyı hapishanede yatan/ Khk ile işten atılan/ aile ve akrabaları tarafından dışlanmış biri yazmıştır umarım.
Yaşananların manevi yönü muhakkak var, ancak her şeyi bu şekilde açıklarsak eksikliği nasıl bulacağız. Kısa tutmak açısından soru sormak istiyorum:
1) 10 yıl içerisinde herhangi bir görevden istifa eden oldu mu ?
2) Başarı nedir?
3) Kadrolaşma var mıydı, kadroca hicret(!) edildi mi ?
4) Emeklilik ile ilgili projeler var mı ?
5) İyi bir yöneticinin özellikleri nedir?
6) Hizmet sadece dini bir hareket midir ?
7) Tr geneli kaç kadın yönetici vardı?
8) Hizmet Hareketi içerisinde denetim icra eden kuruluşlar var mı ? Ya da bu şekilde kuruluşlarla denetim sağlandı mı?
9) İstişare sadece dini bir tanım mıdır?
10) Ahlak, disiplin, denetim, görev, sorumluluk kavramları Hizmet hareketinde yer alan şahıslar için ne ifade ediyor?
Lütfen uzman bir kişi bu soruları cevaplayabilir mi?
Teşekkürler.
Kardes dizi az izle biraz kitap oku
Emin olun takip ettiğim dizi yok. Günlük ortalamam 1 dakika değildir.
Ek olarak uzman bir kişi bu soruları cevaplayabilir mi demişim.
Tekrar teşekkürler.
Bu yazıyı hapishanede yatan/ Khk ile işten atılan/ aile ve akrabaları tarafından dışlanmış biri yazmıştır umarım.
Yaşananların manevi yönü muhakkak var, ancak her şeyi bu şekilde açıklarsak eksikliği nasıl bulacağız. Kısa tutmak açısından soru sormak istiyorum:
1) 10 yıl içerisinde herhangi bir görevden istifa eden oldu mu ?
2) Başarı nedir?
3) Kadrolaşma var mıydı, kadroca hicret(!) edildi mi ?
4) Emeklilik ile ilgili projeler var mı ?
5) İyi bir yöneticinin özellikleri nedir?
6) Hizmet sadece dini bir hareket midir ?
8) Hizmet Hareketi içerisinde denetim icra eden kuruluşlar var mı ? Ya da bu şekilde kuruluşlarla denetim sağlandı mı?
9) İstişare sadece dini bir tanım mıdır?
10) Ahlak, disiplin, denetim, görev, sorumluluk kavramları Hizmet hareketinde yer alan şahıslar için ne ifade ediyor?
Lütfen uzman bir kişi bu soruları cevaplayabilir mi?
Teşekkürler.
Tuzlan anlatılan hikaye bizim Türk oğlu Türklerin bilinç altını gösteriyor kızın nişanlısı askerde niye gurbette değil nezaman militaristce düşünmeyi bıkacaksınız nezaman askerden medet ummuyı bırkaçaksınız şunu anlamadınızmı hizmete en büyük kumpası kuran askerlerdi bugünki süreçin en büyük canisi askerlerdir ikinçi sırada zombi olan rte ve akp dir Müslümanların görmediği mesele kurumların başına geçen iyi biri olsada nedense kurum başına gecer geçmez decaliyatın bir numara elemanı olup çıkıyor ve TCnin en çok decal Süfyan üreten kurum asker ocağı sonra siyaset hizmetin ilim sahipleri neden elde ettikleri ilimle beyinlerini kusarcasına çalıştırmiyorlar neden bilinç altı virüslarını konuşturuyorlar yoksa bunların kafasındaki ilim değil ezbermi tabiki istisnalar vardır
askerden medet umma yok hikayenin akışı o, erkekler 5 sene askere giderdi eskiden bu eski bir hikayenin uyarlanması olduğu için bence askere gidiyor yoksa bir gönderme yok, ancak bir aptal 15 temmuz sonrası bir gönderme yapar hatta aptal bile yetmez bir ajan yapar onu. Eğer hikayeyi kendi uydurduysa da sanmıyorum bir gönderme yapacağını dediğim gibi gönderme yapan ajandır.
Ahmet koca ve John can aynı kişiler diye düşünüyorum ve bu kişinin de kim olduğunu biliyorum haklı eleştirileri var ama icerde yatmış Meriç’i geçmiş kişiler onun gibi düşünüyor izlenimi vermeye çalışıyor bu doğru değil….
Bu şekilde düşünmüş olabilirsiniz ancak aynı kişiler değiliz. Ahmet Koca’yı tanımıyorum. Yorumlarda benzerlik var, kabul ediyorum.
Bilinçli olarak müstear yazma nedenim fikirlere odaklanılması. Fikirlerim doğru olmayabilir ancak görüldüğü üzere soru sormuşum.
Teşekkürler.
TAMAM HER MUSİBETTE BİR ÇOK HİKMET VAR…LAKİN;
O DÖNEMİN TÜRKİYE DE SÖZ SAHİBİ HERŞEYE KARAR VEREN, KUDRETLİ MÜBAREK ABİLERİNDEN BİRİ VEYA İKİSİ ÇIKSIN VE DESİN Kİ;
Arkadaşlar yanlışı ben yaptım,bu adamı ve ekibinin niyetini yıllarca bilemedim.
Defalarca uçakta beraber uçtuk ama gerçekten tanıyamamışım
Türkiye de her konuda kararı biz verdik ama bu konuda yanlış yapmışız,süreci yeterince okuyamamışız
Bilgi verilmesi gereken YERE opsiyonlu bilgiler vererek yanlış stratejiler uyguladık.
DESİNLER BU FİTNENİN ÖNÜNÜ KESSİNLER.
Ahmet Kurucan o dönemde sadece bir yazar idiyse de, dediğiniz gibi çıktı ve şu şu şu işleri döylemleri ynlış yapmışım, bana bakarak birileri zarar gördüyse özür diliyorum dedi. Aynı refleksi, bugün ydışında olan medya temsilcilerinden de beklerdik…
Hamarat mı hamarat Hizmet, yemekleri bu kadar güzel hazırladıktan sonra her birinin üzerine tuz basmakla ne yapmak, nereye varmak istemektedir?
Yazara eleştirilerim:
1) öncelikle Kuran- Hadis şeklinde bir yazı yazınız. Said nursi bunu demiş böyle bir menkibe var falan bunlar hep 2cil kaynaklar . Nisa suresinde ayet var 141 kafirler müminlere galebe çalamaz diye. Ben kimseye kafir demiyorum ama mümin bir topluma kimse galebe çalamaz deniyor mevzuya öncelikle bu perspektiften bakmak lazım. Şahsen yazınız bu yönden eksik birincil kaynaklardan gitseniz böyle sıkıntı olmazdı , ilahiyatçı değilseniz anlarım risalelerden örnek vermenizi ama ilahiyatçıysanız diyecek bir şey yok.
HEM YAZARA HEMDE YORUMCU ARKADAŞLARA:
1) Hizmeti eğer bu yazının başındaki hikayedeki gibi masum görüyorsanız sadece şunu diyeyim size Hizmet kimdir ? Taban-tavan ayrımı yapmak istemiyorum bana göre a) çete gibi suç işleyen kesim b) kandırılıp suç işleyen kesim c) hiç suç işlemeyen kesim var. C hiç suç işlemedi ve en çok acıyı çekiyor, b gene acı çekiyor işledikleri suçların cezasınıda kat ve kat gördü. C ve B için yazıdaki Hizmet denilen kızı örnek verebiliriz ve uyar. Ama A kesimi için bu mümkün değil. Cemaate gerçekten A kesimi diye bir kesim olmadığına inanan yorum yapan arkadaşlarım bende travma yaşadım ve çok düşündüm okudum ve açıkca A kesimi diye bir kesim olduğunu görüyorum ve bundan yüzden 99 eminim. Etrafımdaki insanlar meseleye bu yazıdaki gibi baktığı için kuvveyi maneviyelerini bozmak istemediğimden her öğrendiğim şeyi onlara demiyorum. Hizmet= din gibi gören görmese bile FG üzerindeki bir şaibeyi kaldıramayacak şu sırada çok insan var ve bende şahsen kaldıramadım. Ama diğer yandan da gerçekleri paylaşmak istiyorum. Çünkü bu cemaatin içindeki insanların da Akp tabanı gibi yada diğer siyasi parti tabanlarındaki sürü şeklinde hareket eden insanlar gibi olamalarını istemiyorum. Akp tabanının yaşadığı beyin tutulması bana göre cemaat içindeki bir çok kişide de var, doğru tarafta olan biziz diye kendimizi hiç sorgulamıyoruz okuduklarımıza inanmıyoruz kabul etmiyoruz. Bu mevzu bence derin bir mevzu ve kitle hareketleri üzerine kitap okursanız demek istediğim anlaşılır biz bir kitle hareketiyiz ve hareketin içinden eleştiri getirmek bile mümkün değil gibi çünkü olayları göremiyorsuz çoğu insan 15 temmuz sonrasında gözü açıldı benim de öyle. Ama çok bariz şeyler varmış şimdi bakıyorum niye göremedik diyorum. Şahsen beni en çok etkileyen şeylerden biri Taşhiye davası oldu evet senaryo yazarı diye STV başındaki adam içerde şuan ve hizmet bu dava kadar saçma bir dava yok diyor gülüyoruz davaya bende güldüm ama salakmışım diyorum çünkü bence gayet önemli ve ciddi bir dava. Bu dava hakkında düşüncelerimi söyleyeceğim : dava bildiğiniz gibi risale cemaati var el-kaide liderini övüyorlar falan. risale cemaati el kaide liderini övemez evet doğru bugünki nur cemaatleri nasıl akp oy vercez diyerek risale cemaati olmadıklarını açıklıyorsa o cemaate bunu yaparak risale cemaati olmadığını gösteriyor. üsame bin ladin övüyordu adam 2014 cnn türk çıktığında da falan filan. Bunların hiç biri suç değil önce onu belirteyim nasıl bugün Öcalan ve Gülen terörist lider olarak görülüyor ve onları övmek kitabını okumak suç değil ve olamaz (tabi şuan içeri atılıyor insanlar kanunsuzca) evet hukuken bir suç yok dini cemaat bunu yapar , siz o dini cemaate reddiye yazarsınız yolunuz yanlış dersiniz olur biter demokrasi içindeki çözüm budur. Ama devletimiz bu insaları tutukluyor ve hapse atıyor . İşte bu noktada içeri giren biri olarak empati yapıyorum ve o insalara zulüm edilğini düşünüyorum çünkü tüm cemaati nerdeyse içeri tıkıyorlar tıpkı Furkan vakfının başına gelen şey gibi. Polisin bir diğer delili ise evlerinde silah vardı oluyor. Cemaat üyeleri ise silahı polis koydu şap diye de buldu diyor savunma olarak. Şimdi bu olayı yapan polisler içerde galiba savcısı hakimi noldu bilmiyorum. Hidayet karaca da stv de bu konuda dizi çekildi diye içerde. Şimdi arkadaşlar Abd’nin üsame bin ladin öven herkesi öldürdüğünü de belirteyim dipnot olarak abd göre bunlar direk teröristtir ve 2009 da yemende insansız hava aracı ile bile bu insalar öldürülmüştür yani eline silah almayan ama el-kaide için bizim filistindeki hamasa dediğimiz gibi zulüm gördüler karşılığını veriyorlar şeklinde düşünce belirten insanları abd insafsızca öldürür. Abd kısmını niye dedim şöyleri Türkiye’deki ebu hanzala tutuklanması da 2015 te abd ile yapılan pazarlık sonrasına denk gelir o zamana kadar ışıd meşru görülüyordu. Bizim bu taşhiye olayı da 2011e denk geliyor, abd ilişkisi iyi olan devletimizin böyle bir cemaati içeri tıkıp zulüm yapması çok normal burda anormal bir şey yok akp üzerine düşeni yapıyor yiğit bulutlar vs kamuoyunu oluşturuyor ve sayıca az olan insalar zulüm görüyor. Peki cemaat işin neresinde? cemaat öncelikle dizi de bu konuyu işleyerek açıkca zalimin yanında olmuştur, bugün FETÖ diyen insanlara nasıl bakıyorsan şimdi bide siz taşhiye denen cemaat üyelerini düşünün hapse atılmışlar ve stv diye dindar bir kanal onları kötülüyor. Neyse stv yaptığı suç değil ama ne etik ne ahlaki ve neden yaptığını da anlarsak zaten bu A kesimini çözmüş oluruz( burada abd-cemaat ilişkileri için bile olabilir bu). Hidayet karaca’nın şahsına ben bir şey demiyorum stv başı diye o adamı suçlamıyorum bunu da dipnot olarak belirteyim. Şimdi gelelim operasyonu yapan polislere savcılara evet polisler içerde bunu biliyorum. Savcı ve hakim nerde bir fikrim yok önemli de değil bana göre. Sadece polislerin karışması üzerinden gideyim savcı ve hakimler içerde ise eğer onlarda cemaaten alınmıştır değillerse de akp boyun eğen başka bir kesimdendir şuan fetö operasyonlarında gene millete zulüm etmeye devam ediyorlardır. Şimdi 15 temmuz sonraki operasyonlarda da kaç tane polis ve savcı alındı bu kişiler faal görev yapıp fetö operasyonu yapan kişilerdi bunu da dipnot olarak veriyor ve soruyorum.
Cemaat devlet kadrolarına iktidarın ya da devletin bir araçı olmak için mi girmiştir? Böyle hukuksuzluklara boyun eğilmesi için mi girilmiştir. Hadi diyelim 15 temmuz sonra savcı polis kimse sesini çıkaramazdı o yüzden cemaaten polis ve savcılar fetöcü diye insanları tutukladı onlar da bu işe bulaştı diyelim. ama 2011 de neden AKP ile birlikte böyle bir hukuksuzluğa imza atılıyor neden 17 aralık 2013 teki yolsuzluk operasyonu gibi o zamanda ses çıkarılmıyor polis gene işinden olurdu ama zalim olmazlardı ya da belki zaten olmayacaklardı. Sorulacak çok soru ve bunun gibi bir dolu operasyon var maalesef ( ergenekon-kck vb lütfen araştırın ahmet şık içeri girmesi meselesi hiç basit bir olay değil ekrem dumanlı sonradan çıkıp özür diledi ama o kadar bir özür ile geçiştirilcek bir şey değildir ) . Stvde dizide bu konu işlendiği için ben isteyerek Akp ile iş yapıldığını düşünüyorum ve bu işin A kesimi dediğim Akplilerden hiç bir farkı olmayan Erdoğandan hiç bir farkı olmayan cemaat içindeki o çetenin akp ile yaptığı zulüm olarak görüyorum. 17 aralık 2013 hiç bir kesimin bizim yanımızda olmama nedeni de bu A kesimi dedimiz çete yüzündendir bence. Kemalettin Özdemir ve Adil Öksüz biri polis biri tsk imamı sizce Erdoğandan farkları var mıydı ? Çoğu kişi bu soruya hayır diyecek ve yukarda anlattığım olayı bunlar gibi tipler yapmıştır Gülen haberi yoktur diyecek belki. Gülen haberi var mıdır ben bilmem ama 15 temmuz sonra Gülen suskunluğu da bana masum gelmiyor. Evet fikrim böyle taşhiye olayıyla ilgili de faruk mercan falan dinledim hidayet karaca üzerinde duruyorlar hidayet karaca ne yapmışki sanki diyorlar. Evet hidayet karacayı bir tane tape çıktı diye suçlamak zor hukuken imkansız zaten. Ama olayın arka planında da bu çıkıyor işte. 2014 cnn bu taşhiye lideri Gülen beni kıskandı falan dedi, millet güldü geçti . Evet adam gülünecek biri bir gariban köylü çünkü onun ufkuna göre Gülen onu kıskandı ama işin gerçeği bana göre ABD’nin isteğidir baskısıdır , bop eşbaşkanı Erdoğanında hemen eyvallah yapalım abi demesidir. Cemaatte tam bir maşa işte hatta maşalığında ötesinde stv de bide dizisini çekiyor. Tr724 bir yazar deniz baykal kasedi ile ilgili olarak o polisler cemaaten bile olsa o operasyonu(baykal gizli kaset operasyonu) yapmasalar Erdoğan onları atar yerine gelen ile bu işi yapardı demişti. Ve o polislerde bari biz bu makamlarda kalalım diye yaptılar demişti. Sefer yada nazif olabilir yazarın adı . Bana göre bu bile yanlışta olaylar bu kadar da basit değil gibi Erdoğan Stv ye de mi dizileriniz işleyin bu mevzuyu demiş sanki ? cemaatin bu kesimi zoraki ortaktan ziyade sanki gönüllü ortak gibi. Tabi taşhiye davasındaki polis memurları da başlarındaki sivil abinin emriyle bunu yaptıysa B kesimi olur kandırılmıştırlar. evlerinden silah çıkmasına değinmedim bana göre polisler koymuş o silahları ergenekon da davalarında da aynısı var özelikle ergenekon da bu konuya bakmıştım öyle bir izlenim edindim, ve bu gariban köylülerin evinden silah çıkması da bana açıkca “iki silah koyar bunları terörist ilan ederiz” lafını anımsatıyor bugün cemaatin nasıl terör örgütü ilan edildiği ortada lütfen o köylülerin gerçekten terörist falan olduğunu düşünmeyin aynı devlet aynı baştaki şahıs ve aynı olay işte ama dediğim gibi keşke cemaat bu operasyonu deşifre eden olsaydı akp zulüm ediyor diyen olsaydı keşke. Çok uğraştım bu yorum için inş yayınlanır. Yanlış düşünüyorsam belirtirsiniz tartışırız. Lütfen akp seçmeni gibi olmayın sorgulayalım düşünelim empati yapalım.
Hizmetin içindeki Türklük virüsünü yani faşist virüsünü taşıyanlar hizmeti suçlayarak eleştirenler biliyormusunuz kime benziyorlar katil TCnin mankurtlaştırdığı yani mankurt Kürtler gibi konuşuyorlar ben şahsen PKK’dan nefret ederim TCnin soykırım yaptığından bahs edince bir bakmışsın mankurtlarlaşmış Kürtler tcyi savunuyorlar kürt halkını düşmanın yapmiyacağı saldırıyı iftirayı yaparlar bizı yorumcularda nerdeyse hizmetin kolektifini ve HC suçlayacaklar şu gerçek varki hizmetin hurumların başında sorumlu müdürler bu sürecin soykırıma varmasından sorumlular enbüyük sorumlu dumanlıdır hata dumanlı karacayı etkisi altına almıştı almış almasaydı Karaca’da sorumludur derdim yorum yazanlar bence açıkça busüreçten sorumlu olan ferlerin isimlerini açıkça yazmaları gerekir hizmetin kolektifini ve HC efendiyi zan altında bırakan ifadeler kullanmak hesabı ahirette ağır olur Kürt halkı pkk nin yaptıklarında sorumlu değildir hata Türkler sorumludur neden olduğunu düşünün bulun hizmetin içindeki fertlerin yaptığı hatadan devlet hükümet sorumludur hizmetin kolektifi ve HC efendi sorumlu değildir
Elkürdo, siz kürdoluğunuzu üstüne basa basa söylediğinizde virüs taşımış olmuyormusunuz? TR de, her bölge insanının karakteristik özellikleri farklıdır. Konya,Adana,Samsun,Trabzon insanı kaba sabadır. Antalya,Edirne kaypaktır. Ege bencildir. Kürdolar başlı başına cinstir. Türklerle Kürdoların karakterleri, kültürleri hiçbir şekilde uyuşmaz. Buna rağmen TC diye hakaret ettiğiniz Devlet, size iyilik yapmış, Türkiye’nin her tarafına dağılma ve yaşama imkanı vermiş. Türklere de bunlarla beraber yaşamak zorundasın demiş,seçme şansı bırakmamış.Türkiye’nin her tarafı Kürdo kaynıyor. Türkler size katlanırken, siz her gittiğiniz beldeyi maddi manevi bozdunuz. 2. olarak bir sorun kendinize bakalım, bu memlekete hangi katma değeri sağladınız. İki de bir Devleti suçlayıp durmayın, hatayı önce kendiniz de arayın.
Merhaba,
Simdi eksikler görulmeyecekse ne zaman görulur. Elestiriler hizmeti degil tamamen abilik mefhumuna ylneliktir. Abilik = Hizmet olmadigina göre herkes bildiklerini söylemek mecburiyetinde. Sanirim bötle bir tutum hizmet olur. Kac kisi kalkipta biz hata yaptik peslerine cok takildik bu yizden istifa ediyorum dedi.?
Hatayi hizmet degil, kendine cok guvenen istisaresiz hareket eden abi dedgimiz zevat yapti ve bir suru can yandi. Birakinda biraz insanlar iclerini döksunler.
Hikayedeki benzetmeler eksik olmuş. Hizmet Hanım aslında köyün kabadayısı ile oturup kalkmış, onun dertlerini dinlemiş, birlikte zaman geçirmiş, hatta onunla flörtleşmeye varan davranışları olmuş. Dahası, bu Hizmet Hanım anormal derecedeki naifmiş. Ama kendisi bunun farkında değilmiş. Bir tuz söylentisi sebebiyle utanacak kadar hayatın gerçeklerinden kopuk yaşarmış. Neden bu kadar acı çektiğini ise asla anlayamamış. Hep kader, kısmet diyerek ömrünü geçirmiş…
İlahiyat kökenli kişilerin sözlerini okuduğumda genelde aynı kalıplarla karşılaşıyorum. Ellerindeki dini literatürden birey, toplum ve sosyal yapılarla ilgili tüm bilgileri üretebileceklerini düşünüyorlar. Ama aslında ellerindeki argümanlar başka başka durumlara da uygulanabilecek kadar esnek ve yoruma açık. Bunları bireysel ve toplumsal gerçeklikle bağdaştırmaktan uzaklar. Dahası, bu kişilerin dini argümanların arkasına saklanıp süreçten pek de ders çıkarmadıklarını görüyorum.
Özetle, artık ilahiyat kökenli kişilerin Hareketin düşün dünyası önünde bir engel olduklarını düşünüyorum. İlahiyat kökenli kişiler eğer Hareketin daha ileri noktalada taşınmasını istiyorlarsa kesinlikle felsefe, psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, halk bilimi, iletişim gibi alanlarda YL, DR çalışmaları yapmalılar.
Evet, sizin tiplemeniz gerçeklere daha iyi uyuyor gibi. Maalesef yani..
Yorumunuza katılıyorum ama son cümlenizde, ilahiyat kökenliler için hüsn-ü zan etmişsiniz.Zira ilahiyatçılar rijittir. Esnemez,bükülmez,şekil değiştirmez,sert ve katıdır. Felsefe, psikoloji, siyaset bilimi … yüklemeye çalışırsanız sistem (beyinleri) error verir. Kesinlikle yönetici olmamaları gerekir, sadece ve sadece cami imamları gibi vaaz u nasihat etmelidirler.
Türkiye’de dini bozan imam hatip çıkışlılar olduğu gibi, hizmeti bozan da ilahiyatçılardır.
İçeriğe bakarsak yazının adı “Bu bir apologetic yazısıdır” olabilirdi.
Özetliyoruz:
1. Hizmet hanım yerde giderken damdan düşmüş;
2. Gayret olup eliştirmemek lazım, tuh kaka Gayret!
3. Yolun kaderi, arkadaşlar, ağızlarınızı tenkit adına açmadan ferah feza sinelerinize çekmeniz uygun görülmüştür.
“hizmet/kadın” teşbihiniz, -şayet teşbihse- kusulacak kadar iğrenç. tecâvüz edeni de yazsaydınız, tam olurdu.
acınacak değil, uzak durulacak, korkulacak, nefret edilecek; bambaşka bir “şey” sizin/sizlerin inancı.
din buysa, hizmet buysa: hizmetiniz de,dininiz de siz/lerin olsun.
I really like what you guys are usually up too. This sort of clever work and coverage!
Keep up the wonderful works guys I’ve included you guys to blogroll.
Üzerinden tank geçmiş ve bütün kemikleri kırılmış ve iç kanaması geçiren bir hastaya bir hocanın yapacağı iyilik en fazla bu kadardır. Kader deyip, teselli vermektir. İç kanaması ve kırıklar için acil doktor müdahalesi gerektiği halde, hocalar “ne gerek var, kader işte, hepimiz nasıl olsa öleceğiz” diye doktorların müdahalesine mani oluyorlar.
Amiyane tabirle kendisine giren çıkan olmayanlar, konuşunca ortaya tesirsiz lafı güzaflar saçılıyor. El elin eşeğini türkü çağırarak arar misali ortaya karışık bir yazı çıkmış.Bir ilahiyatçının sığ vizyonu nasıldır sorusunun cevabıdır asında bu yazı.Benzetmeler olmamış, ilahiyatçı jargonuyla ifade edersek kıyas-ı maal farık yapmışsınız.Acıları görmezden gelmek,olan biteni kadere havale etmek en kolay yoldur. Birileri bu ilahiyatçılara ilahiyatçı olmayanların ruhsuz,kalbsiz bir robot olmadığını anlatmalı.
Yazar düşüncelerini dile getirmiş ancak Allah’ın 99 ismi olduğunu unutmamak gerekir. Hep bir pencereden bakılan içeriğe sahip bir yazı olduğu kanaatindeyim.
Kader kader, o zaman oturalım bir şey yapmayalım. Allah’ın adaleti gelene kadar bekleyelim. Bu da bence Yaratıcımıza karşı saygısızlık. Daha kapsamlı bakılmalı diye düşünüyorum.
Bu twwet Fatih Akalan tarafından atılmış. Muharrem İnce’nin bir söylemine karşı:
👉Cemaat’e ait 15 üniversite binlerce okul yurt ve dershaneye el kondu. Yüzbinlerce öğrenci mağdur edildi. On binlerce akademisyen ve öğretmen ihraç oldu binlercesi tutuklu. Milyarlarca dolarlık gasp var. Ama bir tek eski rektör, müdür çıkıp şu sözlere cevap vermiyor. Nerdesiniz?👈
Buna herkes hapiste diye cevap vermek basit kalır. Demek istediğim şu ki mal, mülk yalan … şeklinde bakılırsa dengeyi kaçırmış oluruz. Ya da kaderi öne çıkarınca yine sapmalar olacaktır.
Almanya’da Abd’de yaşayıp Kerbela jargonu kullanmanın dışına çıkılmalı.
A) Olaylara genel bakılmalı.
B) Demagoji nereye kadar.
C) Yukardaki yazıyı sn. Merkel okusa ne düşünür?
D) Herkes Hocaefendi değil, bunu da unutmayalım.
E) Bireysel sorumluluk alma , her şey kader, ohhh ne ala !
Umarım yanlış anlaşılmaz.
Bu sitedeki yorumları seviyorum.
Hicbir insan topluluk ve kurum bu kadar kolay munafik diye yaftalanamaz. Var mi bir ornek devri risaletten allah askina. Bu kibir bu fanatizm nedir. Yanlisi gostermek elestirmek yani konusmak neden bu kadar rahatsiz ediyor koy kahvesinde gayret olmak istemezsiniz ama dilsiz seytan olmayi goz gore gore hizmeti kullanip somuren evin buyuk agabeylerini hic anlatmazsiniz. Yazik kimse surecten ders almak en basta kendi nefsine hesap sormak istemiyor ve yine bütün is h.e. ye kaliyor. Ya nasip ya gayret ya hizmet ya allah diyelim. Hakedenler hakettiklerini gorsun ve bulsun.
Sayın Bibar;
Bir yazı yazmışsın Fethi Yakış adındaki kişiyi (senin) dininden çıkartmışsın. Bu yazın ile kaç kişi imana geldi bilmiyorum.
Kıymetli ilahiyatçılar insanlara kayış attırmayın! Ayıp oluyor ha.
(Bu arada ” ilahiyatçı” tabiri islamda ne ifade ediyor?)
Comments are closed.