Engin Sezen, The Circle
Rektör Ali Fuat Bilkan’ı İpek Üniversitesi’nde ziyaretimden çıkarken Prof. Gökhan Bacık’la karşılaştım. Tanışmıyorduk. İpek’te hocalığı yanısıra bir günlük gazetede yazmaya da başlamıştı. Dil biliyordu, görüşüne başvuruluyordu, istikbal vaad ediyordu.
Kendine, Kanada’da bir üniversitede, Fethullah Gülen’in Düşünce Tarihi” başlıklı bir doktoraya basladığımı söyleyince (Sonradan alan değişikliğiyle-Tarih’ten Psikoloji’ye- birlikte bu konuyu da bırakacaktım) heyecanlandı ve koyu bir sohbete dalıverdik.
Dr. Bacık ile teşehhüd miktarınca yaptığımız o sohbette, bir şey hemen dikkatimi çekti: Farklıydı. Hızlı hızlı konuşarak pek çok şeyden söz ederken tipik Türk akademisyen kafasından farklı işliyordu zihni. Tabusu yoktu. Hassaten de, Cemaat geleneğinde yetişmiş akademisyen, aydın ve gazeteci prototipinden farklı geldi bana. Mesela şöyle dedi: “Eleştirel yaklaşacaksan yap”!
Evet, Hareket’in içinden çıkıp mühendis, fizikçi, kimyacı vs. olmayıp tercihini sosyal bilimlerden yana yapan bu zekavete karşı bir fitri bir karabet hissettim. Bir akademisyen “kıyasıya” eleştirel bir zihne sahip olmalıydı! Hiç bir kampın heveskarı olmadan, “hakikat”in peşine düşmekti onun ödevi. O dönemler, Cemaat de, Gülen de bir tabuydu! Bacık, hatıramda, “Çatır çatır eleştireceksen gir, yoksa bırak” sözüyle yer edinmişti. Sonradan, Gökhan Bey’in berrak bir kafayla, muhatabının zihnini karıştırmaktan gizli bir zevk aldığını da yazdıklarından ve konuşmalarından farkedecektim.
Günlük hadiselerle ilgilenme yerine, kendine daha esas konuları meşgale ve mesele olarak seçen Bacık’ın “eşya ve hadiseye” bu özgün ve reformcu bakışı değerli. İşte bu tür fıtratları hiç bir ideoloji, parti, cemaat inhisarı altına alamaz, onlardan kimse “gassalin elinde meyyit” olmasını bekleyemez. Ol sebeple, eleştirisini, tavrını değersizleştirme yerine, anlamaya çalışmak, istifade etmeye bakmak içinden çıktığı Hareket için daha yararlı olacaktır. Bu tavrını, Kitabul Fiten el- Melahim kitabına referanslar vererek anlama gayreti, sığlıktan ve hamakatten başka hangi lakırdıyla izah edilebilir!
Hoca’nın şu anda dünyanın neresinde mukim olduğunu bilmiyorum ama, keşke Batı Avrupa’da veya Kuzey Amerika’da bir ülkeye gelse imkanlar bulsa, daha uzun soluklu eserler verebilse…
Gökhan Bacık kimdir?
Bu zor bir soru; ancak buna insanlar genelde mesleklerine vurgu yaparak cevap verir: Ben siyaset bilimciyim. Daha büyük bir çerçeveye oturtursak, bu sosyal bilimler ile uğraşmak demek. Çağımızda bu mesleği yapmak için gerekli olan şey sosyal bilimlerin bir sahasında doktora yapmak, akademik merhaleleri kat etmek, mesela doçent olmak, profesör olmak gibi şeyleri tecrübe ettim; yani o aşamalardan geçtim. Elbette bu şekli şartların önemi çok büyük, size bir disiplin veriyor, ama hepsinin özünde “dünyaya mesleğinizle bakarsınız”; dolayısıyla da ben bir sosyal bilimci olarak kendimi tanımlayabilirim.
Bu aralar nelerle iştigal ediyorsunuz?
Üniversite’de ders veriyorum. Proje olarak, İslam dünyasının teolojik sorunlarının doğurduğu kalkınma sorunlarını konu edinen bir kitap yazıyorum. Genelde, politik ve hukuksal açıdan İslam ve toplum arasındaki ilişki çalışılmış bir konu. Ben dini tecrübe ve yorumun türlü maddi sonuçlarının acaba teoloji ile yahut daha doğru ifadesi ile kelam ile alakası nedir, buna bakmaya çalışıyorum. İslam dünyasında kurumlar çöktüğü için bir süre düşünceler ve algılar üzerine çalışmanın önemli olduğuna inanıyorum.
Okuduklarımdan anladığım kadarı ile ileri düzey bir teolojik sorun içindeyiz: Doğayı, nedenselliği, insan-doğa ilişkilerini neredeyse 17. Yüzyıl öncesine göre açıklayan ve tanımlayan bir anlayış, bugünkü İslam kelamının doğa görüşü ayağını oluşturuyor. Böyle bir doğa felsefesine dayalı dini yorumun başarılı olması, neredeyse imkansız. Nitekim, o nedenle Müslümanlar doğa ile sorun içinde: Depremde en çok Müslümanlar ölüyor, tarlaları en az verim veren insanlar yine Müslümanlar. İslam düşüncesinden yenilenme o nedenle sadece fıkha ait bir sorun değil doğrudan kelam ile de ilgilidir.
“İslam alemini” demişken?
Sanırım Halife Ebubekir döneminde olduğu gibi, yahut Moğol istilası dönemi gibi büyük bir kriz içinde bugün İslam dünyası. Bu büyük kriz, iç içe krizler doğurup duruyor. Yüzlerce yıldır yapılan denemelere, edinilmiş müktesebata rağmen, bir türlü çözülememiş bu. Dinsel yenilenme eksikliği yüzünden elimizde ölmüş; gömülmediği için de bütün gömülmeyen şeyler gibi kokuşmuş bir din yorumu var. Kendimi ihtiyar olarak nitelemek istemem ama daha genç iken İslam dünyasında bir dinsel yenilenme olabileceğine daha çok inanıyordum. Şimdi ise bunun gittikçe imkansız olduğunu düşünüyorum: Sanırım Batı’da olduğu gibi çok az insan dinsel anlayışını yenileyecek, diğerleri tıpkı Hristiyanlık örneğinde olduğu gibi, dinden yani İslam’dan bıkacak. Umalım bu dinden bıkma, Batı’da olduğu gibi üzerindeki aktörlere şöyle yahut böyle hareket alanı sağlayan bir tür sekülerizm ile sonuçlanır. Zaten bunu şimdiden gözlemlemek mümkün: Toplumun ve siyasetin dayatmaları ile kurgulanan vitrinlerin görüntüsüne aldanmamak lazım. İslam dünyası dibine kadar ahlaksız bir dünyevileşme içindedir. Bu paçoz dünyevileşmenin yerini, Norveç tipi bir sekülerleşme alırsa kalkıp bayram yaparız.
Türkiye’ye bakarsak?
Türk tarihinin öznesi de nesnesi de devlettir. Sanırım, şimdi devlet bütün perdeleri yırtarak bizatihi tecelli etti ve aileye, sokağa, pazara, okula, camiye girip oturdu. Bir gün kendisi “yeter” deyip yerine gitmediği sürece bu durum devam eder. Türklerin İslam dünyasında sahneye çıkışını Selçuklular gibi bir yerden başlatırsak, en büyük hediyelerinin hiyerarşik devlet ve toplum modeli oldugunu görürüz. Nizam-al-Mulk kendinden önceki veziri hunharca öldürmüş, Siyasatname’de de alenen Sasani geleneğini İslam kültürünün içine, tabirimi mazur görün, çivi gibi çakmış: Artık devlet de din gibi kutsaldır. Dolayısıyla kökenleri buradan gelen bu gelenek asla entelektüel anarşinin ve kafa karışıklığının ne kadar güzel bir şey olduğuna anlamaz. Hükümetten, tarikata ondan cemaate ondan filan holdinge herkes itaatin, uyumun kıymetini anlatır. Herkesin A dediği bir zaman B diyen bir kişi çok değerlidir ama bizim geleneğimizde bu B diyen kişinin kafası kesilir. Bir yerde bir milyon kişi A diyorsa bir milyon birinci kişinin de A demesinin peşinde gidilir.
Cemaat?
Cemaat denilince pek çok insan söz konusu. O nedenle, Cemaat şöyledir yahut böyledir demek kolay değil. Düşüncelerimdeki hata payını azaltmak için bir tür merkez ve çevre ayrımı yapmak istiyorum. Çevre ile dünyanın değişik ülkelerinde, bölgelerinde hayatlarına devam eden insanları kastediyorum. Bu insanlar hakkında bir şey diyemem. Büyük olasılıkla herkes kendi telakkisi ve birikimine göre gelişen olaylara karşı bir uyum stratejisi peşindedir. Ancak merkeze gelince durum değişiyor. Yine metaforik olarak cemaatin ana bakış açısını belirleyen ve herkesi etkileyecek kararlar alabilen insan grubu olarak bir merkez tanımı yaparsak, bu merkezin ümitsiz vaka olduğunu düşünüyorum. Cemaatin merkezi, neredeyse on yıllardır pek çok eleştiri rüzgarını test etti o nedenle esner, toplantı yapar şunu yapar bunu yapar ama sonunda bildiği gibi devam eder. Başka türlü ifade edersek görebildiğim kadarı ile hareketin statükocuları bazı iç diplomatik manevralar yapmış, çeşitli iç eleştiri mahfilleri oluşturmuş; ancak bütün bunların ürettiği enerjiyi belirli bir zamana yayarak tabandan gelen tepkileri etkisizleştirmek için kullanmış ve son tahlilde bildikleri yolda aynen gitmeye devam etmişlerdir. Böylece, yarım milyon basılan ama okunmayan A dergisi kapanır yerine B adıyla okunmayan yenisi açılır filan. Burada yine metaforik olarak konuşursak bir tür Eşari bakış var: Yani “bizim yaptığımız yahut bizim başımıza gelen zaten hayırlıdır ve kaçınılmaz olandır” gibi bir düşünce var. Bu totolojik bakış açısına göre ne olursa olsun “hayırlı oldu çok iyi oldu” gibi bir siyaset üretiyor. O nedenle ne olursa olsun merkezin düşündüğü ‘yanlış çıkmıyor’ sonuç olarak o da yoluna devam ediyor. Bu merkezin yapısal ve felsefi olarak değişeceğine dair en ufak bir beklentim yok. Burada bir şeyin de altını çizmek isterim: Birincisi, bazı kişiler eleştiriler ortaya koyunca “bunları neden önceden söylemediniz” deniliyor. Bu eksik bilgiden kaynaklanıyor. Yakın tarihte cemaatin durumunu sonuçları ile etkileyen her konuda pek çok kişi, çok önceden hem sadece akademisyen değil işadamı gibiler de dahil olmak üzere her düzeyde çok ciddi eleştiriler getirdiler. Yani “bakın işte şimdi kriz var eleştiriyoruz” diye bir durum yok. Pek çok insan, beş yıl önce dört yıl önce kendini paraladı ama hepsi bunların bir rapor haline getirilip çöpe atıldı. Şimdi de bazılarının çok istediği gibi eleştirileri belirli kapılar arkasında yaparsak yarın yine birileri bize “neden eskiden eleştirmediniz?” diye soracaktır.
Merkez-çevre benzetmesinden yola çıkarsak ben çevrenin içinde nitelikli ve bulundukları topluma katkıda bulunacak çok sayıda insan olduğunu biliyorum. Ancak endişem, merkezin değişmemekte direneceği ve çevrenin içindeki nitelikli insanların değişik toplumlarda gelişmesine ket vuracağı yönündedir. Dünyayı rakamlarla okumaya alışık bir işkolizmin etkisindeki cemaatin merkezi, dünyanın rakamlardan, artan abone sayılarından ibaret olmadığını sanırım hiç anlamayacak. Şimdi çevreden birisi kalkıp Harvard’da hoca olsa – ki benzerleri çok var—sonra birikimi ile cemaatin merkezine “şu işi böyle yapmayın” dese, “bak kariyeri var egosu var” diye dışlanır. Neredeyse kariyer yapmak, meslek sahibi olmak tecrübene dayanarak fikrini söylemek ayıp ilan edildi! Merkez, sanırım eski tarz işkolik bir insan tipi üretmenin peşinde olacaktır.
Bu bağlamda, bir önemli nokta da eleştiri meselesi: Cemaatin merkezinin eleştirilere eleştiri ile cevap vermesi doğaldır. Bakın bir kaç arkadaşla birlikte çıkardığımız bir siteye yüzbinlerce giriş oldu (kitalararasi.com). Pek çok takdir olduğu gibi eleştiri de var. Yazılarımızın eleştirilmesi gayet doğaldır. Eleştiri, insan olmanın doğal sonucudur. Körü körüne itaat ise insan olmaktan uzaklaşmanın işaretidir. İster Kant’a bakın ister Nesefi’ye isterseniz Maturidi’nin Kitab-al Tevhid’ine, göreceğiniz şey aklın en merkezi şey olduğudur. İnsanogluna aklı, başkasının aklını kutsayıp kendini ret etmesi için verilmemiştir. Bunları şunun için söylüyorum: Cemaatin merkezi eleştirileri cevaplamak yerine, allla Turco şeylerle geçiştiriyor. İşte yok villalar veriliyor filan. Açıkça söylensin, kim villa almış ve kişiliğinden vaz geçmiş herkes bilsin de rahatlasak. Sürekli ortalıkta bir villa muhabbeti var. Ben bir çatı katında yaşıyorum, hiç evim de olmadı hayatım boyunca; ismi çok geçen akademisyen diğer bir arkadaşım, babası ile aynı evde yedi kişi yaşıyor, ki yaşı kırkın üstünde… En küçük eleştiriyi böyle ad hominem yani “bakın o kişilerin şöyle zaafı var diyerek” savuşturmak tutarsızlık ve boşluk belirtisidir.
Yine sonra “bu hareketin önde gelenlerini eleştirmek yanlıştır” söylemi çok sakıncalı. Küresel olduğunu iddia eden ve küresel düzeyde sadece Türkiye’de değil, pek çok ülkede insanların, siyasal sistemlerin işleyişi hakkında düşünceler, icraatlar yapan bir hareketin kendi önde gelenlerinin eleştirilmesini kategorik olarak ret etmesini kabul etmenin imkanı yoktur. Kamusal kaynaklar kullanan, kamusal siyasetin nasıl olması gerektiğini etkilemeye çalışan bir cemaatin, kamusal tartışma bana karşı yapılamaz demesi otoriter bir yaklaşımdır. Soma’da deprem olunca, bir sürü insan ölünce, biz Soma kaymakamını mı eleştirdik? Siyaseten sorumlu olanlar eleştirilmeli ve anlaşılır biçimde izahat vermek durumundadırlar. Bakın bu işleri benden çok daha iyi bilen gazeteci Adem Yavuz bir önceki sizin mülakatınızda “cemaatin yanlış yönlendirildiğini” söyledi. Bu çok önemli: Peki bu yanlış yönlendirilmenin şimdi devam etmediğini nasıl bileceğiz? En kritik konularda yanlış yönlendirilen kişilerin neredeyse kutsal biçimde her dediğinin doğru olduğuna peki nasıl ikna olacağız?
Ya şu mahut 15 Temmuz Vak’a-yı Şerriyesi?
Bu olaya bakınca bazen bir darbe, bazen bir darbe girişimi, bazen bir tezgah, bazen bir ihanet, bazen bir ahmaklık, bazen bir kısmını, bazen de hepsini bir arada görüyorum.
Bir kitap tavsiyesi?
Kitap tavsiye etmek, kitap listesi vermek gibi şeyler benim pek aklıma yatmaz. Ancak şunu öneririm: Ne yapıp edin okuduğunuz şeylerin en az yarısı ait olmadığınız dünyalarla ilgili olsun. Asla ve asla entelektüel serüveninizin ait olduğunuz grubun yayınevi, lideri, dergisi ile sınırlı olmasın. Orada oturan iki üç kişinin fantezilerine göre bir beyne sahip olursunuz. Mesela Türkiye’de pek çok insanın beyni ile ait olduğu grubun yayınevinin kataloğu birebir örtüşür. Böyle olmamak lazım. Bir de şunu demek isterim: Düşünceler de eskir. Gazali’nin bir sürü düşüncesi var ki şimdi söylesen ilkokula giden insanlar güler. O nedenle sürekli aynı şeyleri okumamak lazım, düşünceler eskidiği için sürekli yeni düşüncelere açık olmak lazım. İslam dünyasında sürekli eskiden yazılmış kitapları okumak hastalığı var. Süreklilik iyidir ama geçmişten ölçülü olarak kopmak da gerekir.
İpek Üniversitesi?
İpek Üniversitesi çok güzel bir projeydi. Her düşünceden bilim insanları vardı. Çok gergin bir politik ortamda kimse birbirine kırıcı davranmadı. Bugün sokakta yüz kişiye sorsan Piri Reis’in haritasını bilir, onunla gurur duyar, ama malum devlet geleneğimiz onu da asmıştır. Bir gün “muhalifsin hatta düşmanımsın, ancak mesleki yeteneğinden dolayı senden istifade ederim” denilmediği sürece, bu kendini tekrar eder. “Altın yumurtlayan tavuk olsan itaatkar olmayınca yoksun” sloganı üzerine kurulmuş bir toplumsal modelimiz olduğu için o kara delik maalesef İpek Üniversitesi’ni de yuttu. Ancak bugün üzerinde nasıl tasarruflar yapılırsa yapılsın orada kalan binaların Türklerin, Müslümanların hatta bütün entelektüel tarihin susmaz bir dili haline geleceğini ve sürekli olarak bir şey fısıldayan anıt haline geldiğini düşünüyorum. Gelecek ne gösterirse göstersin o binalar sürekli olarak bir şeyler söyleyip duracak.
Memleket hasreti?
Türkiye’nin özlediğim tarafları var hiç özlemediğim tarafları var. Elbette bazı kişileri, şeyleri, mekanları özlüyorsun. Ancak, her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de hiç özlenmeyecek hatta kaçılacak şeyleri var onlar da aklıma gelince teselli oluyorum. Ancak ne olursa olsun Türkiye’nin ve orada yaşayan insanların mutlu olmasını dilerim.
Cemaat merkezi hatalı yanlış yaptı eleştirilere kapalı diyorsunuz. Hangi yanlışlar hangi hatalar yapıldı. Açıkça söyleyinde bilelim. Sıralayın alt alta. Sonrada bundan sonra ne yapılmalı nasıl bir yol izlenmeli çözüm önerilerinizi açıkça ilan edin. Yoksa karnınızdan konuşup insanların kafasını buladirmayın. Bu yazıyı merakla okudum ama yine somut birşey yok. Ne anlatmak istediğinizi ve kimleri eleştirdiğinizi açıkça yazın. Tabiki niyetiniz halis ise.
Teşekkürler Prof. Gökhan Bacık…
(Yaklaşık 25 senedir bu cemaatin bir ferdi olarak teşekkür ediyorum)
Ancak ‘sekülerimizm’ meselesinin bize bakan boyutunu biraz daha açmasını temenni ediyorum.
Saygılarımla…
Hatalari daha somut yazsaniz. Kimler hata yapti isim vererek soyleseniz. Ortaya herkes konusur.cozum onerileriniz nelerdir.
TZ’nin eski genel yayin yonetmeni Bulen Kenes’in yazisini okuyun isterseniz. Daha sonra en soz Zaman GYY A. Bilici’nin de soylesilerine bakabilirsiniz.
Hocaefendi’ye “sığlık” ve “hamakat” yakıştırmasında bulunan “çok ükelâ(!) akademisyen güruhu”!
İyice kendinizden iğrendirdiniz artık!..
Düşün artık Hizmet’in yakasından!..
Hizmet’in adını da mülevves ağızlarınıza alıp kirletmeyin!..
Gidin nerde ne kariyeri yapıyorsanız yapın!..
Siz hizmetin sahibi misiniz Ahmet Bey? Kimin hizmetin yakasından düşüp düşmeyeceğine siz mi karar veriyorsunuz. Hocaefendi bazı noktalarda sığ olamaz mı ? Bu insanların bir kitabını okudunuz mu ? Ağızlarının mülevves olduğunu iddia ettiğiniz kişilerle bir kaç dakikalığına da olsa mülaki oldunuz mu ? Lütfen düzgün eleştiri yapınız. Çıkın gidin dediğiniz hizmet babanızın malı değil.
Birde akademisyen dili bağlı. Ağzını açamıyor. Açık açık hataları söylesene.
Merkezin ümitsiz vaka olmasındaki sebep merkezi oluşturan bireylerin kendilerinden çok içinde bulunduklari ve yetiştikleri dar yapıdır. Bu insanlar 12 yaşlarından itibaren bu dar çevrede yetişiyorlar. Cemaatin kitaplarından, gazetesinden, abisinden ve s. başka kimseyi/hiçbir şeyi okumuyorlar, kale almiyorlar, saymıyorlar. Cemaatteki büyüklerine koşulsuz itaat etmeyi, sorgulamamayı öğreniyorlar (cemaatteki meşhur “niye diye sorulmaz” emri bunun en büyük delilidir. tabi yüzlerce başka örnek de verilebilir). 20li yaşlarında artık “abi” unvanı alan bu insanlar astlarından da aynı şekilde koşulsuz itaat beklemeyi öğreniyorlar. Bir insanın 30 yıl bu sistemin içinde yetiştiğini ve makamları yükselterek geldiğini düşünün. Bacıkın “merkez”den kastettiği grup bu kişilerden oluşuyor.
Bence, sırf bu sebepten dolayı, bu insanların şahıslarını değil de onları hergün yeniden üreten bu sistemi, bu fikirler bütününü eleştirmek ve değiştirmeye çalışmak lazım. Yoksa sistemi değiştirmeden sadece insanları değiştirseniz, hatta eskilerin yerine Bacıkı, Kuruyu ve beni (misal) alsanız, emin olun biz de 3-5 yıla aynı “merkeze” evrilmiş olacağız. Şüphesiz Türk siyasi ve toplum yapısındaki sorunların temelinde bu sistematik dinamik bulunmaktadır.
Ben aykiri her fikri ve dusunceyi degerli buluyorum…Insanlari kutsallastirip hatasiz goren zihniyet parcasi olmakdan gurur duydugumuz bu yapiyi icten ice curutur..Nasilki akp icin 2006 2007 ye kadar ideal bi hizmet sundular sonra yavas yavas kirlendiler yolsuzluklara bulasmaya kadrolasmaya basladilar deniyorsa cemaat icinde Ozellikle son 7-8 yillik yanlislar geride kalan 30 kusur yillik bastaci emekleri kirletmeye baslamisti…Bununla yuzlesmemiz gerekiyor..sahis bazli kimse hatayi kabul etmez…bunu surec oncesi kulturden biliyorum..Ama simdi ne makam ne mevki ne de kurum kaldi…Duygu dusunce isleyis adina tum yanlislardan ders cikarmali…herkesi ama herkesi elestirebilmeliyiz…Bazi insanlarin Gecmisi fedakarliklari bas goz ustune…ama hatalar varsa da konusmak o insanlar elestirilemez demek bu hizmete asil ihaneti olusturur..
Nankör, Gökhan Bacık’ı Gökhan Bacık yapan nedir? Hangi gazete? Hangi tv kanalı? Hangi evlerde kaldın? Bilkenti nasıl kazandın? Fen lisesinde kim ilgilendi senle?… Hizmetin herşeyinden istifade ettin şimdi çıktığın yumurtayı beğenmiyor, ukalalık yapıyorsun.
Çok talihsiz bir eleştiri… Seni biz yetiştirdik, öyleyse bizi eleştirmeyeceksin. Zaten O da bu mantığı eleştiriyor. Okuyoruz da anlamıyoruz. Ne oldu kardeşinin üzerindeki akrebi gösterenlere teşekkür edecektik? Hani müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğardı? Sorgulayan ve farklı düşünenler hep elimine edildi. Farklılıklara zenginlik olarak bakılamadı. Farklı düşünenler “arkadaşın itaat problemi var” yaftası yedi. Her zaman savunduğum bir şeyi buraya da yazıyorum. Hakaret etmediği sürece herkes herşeyi söyleyebilir ve söyleyebilmedir. Farklı düşünüyorsanız, “ Size (şu sebeplerle) katılmıyorum.” dersiniz. Şu an sizin yaptığınız belden aşağı vurmaktır.
Zaten bahsettiginiz vefa, insanin kardesi uzerindeki akrebi ona seylemesi degil mi? HE’nin bize nasihat ettigi seylerden biri de bu degil mi? Obur turlusunu dusunun, hizmet beni adam etti, oyleyse yapilan yanlislara susayim demenin su siralar orneklerini tiksinerek gordugumuz siyasal islamciliktan farki kalir mi kardesim?
Bu grubun fikirlerini çok önemsiyorum(kıtalararası.com). Hepsi de kaliteli arkadaşlar. Ancak Hoca Efendinin Sohbetini dinlerken villa meselesinin aktörleri olarak kendilerinin kastedilmedigini anlayacak kadar da olsa zekaya sahip olan bu insanların bunu bildikleri halde Fethullah Gülen’in onlara iftira attıgı algısını oluşturmaya çalışmaları beni çok üzüyor. Sohbeti iki kere dinledim. Villa mevzusunun muhatapları ile kariyer yapmış tabanı saf-ı evvel’e karşı kışkırtmaya çalışırlar sözünün muhataplarının farkı kişiler oldugunu ortalama zekaya sahip her insan anlayabilir.
Kissadan Hisse
Gecen gun gittigim Frankfurt’taki bir “muessese”de, yine koli icerisinde B dergisinden onlarcasi duruyordu.
B dergisi bir “hizmet araci” degil, finansman ve istihdam projesi gibi geliyor bana.
Ayrica her pazartesi 40 dakika boyunca dusuncelerini acik kaynaklardan bizzat duyabildigim birisinin yazisini bana ulastirmak adi altinda B dergisi cikarmanin ne anlami var.
Bir TV kanali da, bu haftalik konusmalari yayinlayip, kendini TV kanali saniyor, yaw ben zaten youtube’dan izleyebiliyorum onu, sana ne gerek var. Vizontele’de “babasinin sozlerini tekrar ederek patronculuk oynayan zavalli” karakter gibi (Safak Sezer oynuyor)
Sayin Bacik’in “merkez” tanimlamasina ve tespitlerine aynen katiliyorum. Merkez ile cevreyi ayirarak elestirdigimizde daha isabetli oluyor.
Bir de baskasinin peylendigini iddia ettikleri villalari birakip, oteden beri “adanmis insanlarin evi barki olmasin” denmesine ragmen merkezdeki kac kisinin evi var ona bakin.
Hey gidi…
villa muhabbetini kim için yapıldığını dünya alem biliyor, üzerinize alınmışsınız ama siz akademisyenlerle bir alakası yok :)))
Bu müstear isimler ile akademisyenlere hakir laf eden arkadaşlar bu haliniz ile tam da RTE ile aynı çizgiye düşmüş olduğunuzun farkındasınızdır umarım.
7-8.000 akademisyeni üniversite den atanlar ve “ ne Prof u ya tirad ları ile akademiyi aşağılayanlar gibi olmayın.
Biraz ilme ve ilmi düşünceye önem verin.
Ya da tembellik etmeyip elinize alın kağıdı kalemi yazın reddiyelerinizi.
İnan’ın ürküyorum bizdeki bu kasabalılık dan ve bilgiye Özgür ve eleştirel düşünceye düşmanlıktan
Ürküyorum RTE ile aynı düşünce kodlarını taşıyan adamlar ile aynı havayı solumaktan
Dusuncenizi soyut kavram veya hukumlerin uzerine bina etmenizi anliyorum. Ancak bu durum Cemaatin Merkezi dediginiz yapinin refleksiyle bire bir ortusuyor. Kimi niye neden elestiriyorsunuz. Bu konuda daha somut olmaya ihtiyac var sanirim. Elestirilecek cok nokta vardir. En basta istisare yapisi ve hesap verme (accountability) mekanizmalari temelde cok sikintili denebilir, bu da yapici bir elstiri. Ama halen abone sayisi uzerinden degerlendirme yapiliyor demek isi siglastirmaktir.
Cemaatimiz siyasete bulasmayacakti
Istisare karari degil ,yukarinin kararlarl uygulandi,
Parali adamlara cok Deger verildi dedikleri yapildi,para geldi de linden gelirse gelsin denildi.
Kemmiyet keyfiyet noktasinda ipin ucu olumsuz yone dogru kacti.
Bu Adam gibi yapici elestiriler yapanlar yerine sizin gibi merkeze sadiklarin sozu dinlendi…
Adam ne yapsin benim gibi acik acik yazsinmi ?
bir akademisyen olarak goruslerini yazmis gokhan bacik. icinde yasanilan gunler zaten bir avuc kalmis farkli dusunebilen bilim insanlarini cok da uzmeye gelmeyecek gunler. yazdiklarina kismen katilmasam da yazmasi gerektigine inaniyorum. esenlikle…
Serbet düsüs maruz kalmis insanin bir yerlerden tutunabilirmiyim diye sergiledigi refleks haraketler ve düsünce sitili. ümitsitsiz cirpinislari sergileyen yazi ve elestiriler. Afedersiniz ama nerde üstün akil ve oyun kurucular? Bunca yil egitim ve egitimli insan icin harcanan cabalar!? Bumu?!
Elbetteki eleştiriler yapılmalı ve yeni bir yapılanmaya gidilmeli.Sizinle hem fikir olduğum konular var ama 15 temmuzun cemaate karşı düzenlenmiş bir komplo olduğu konusunda bile şüpheci yaklaşımınız beni çok şaşırttı.Ayrıca Hoca Efendi ömrünü dine vakfetmiş bir insan ve düşünceleri çok değerli.Biz ondan çok şey öğrendik.Bazı röportajlarda onu iğneleyip laflar söylemeniz sevenlerini çok üzüyor ve bu durum sizi itici hale getiriyor .Bence direk Hoca Efendiyle görüşün.Bu şekilde zulme uğramış bir gruba daha fazla tekme atmak size hiç bir şey kazandırmayacak.
Efendim ben bu konuda soyle disuniyorum:Sayin Gokhan Bacik fikirlerini ifade edecekse ve bunu cok istiyorsa once konumunu belirlemeli yani Ben cemaatin bir ferdiyim ayni zamanda da akademisyenim durusuyla yazilan bir Yazinin hedefi fitne cikarmak seklinde yorumlanir ve bu cok dogaldir..Sayin Bacik cemaatin bir Ferdi olarak elestiriyorsa bugun sosyal Medya dan yapilmasi zamansiz ve yanlis olacaktir..kendisini cemaatin bir Ferdi olarak gormuyorsa bunu acikca ifade etmelidir ve fikirlerine de saygi duyulmalidir..iyi geceler…
Bir hizmet erine düşen; eleştiri kimden, nasıl, hangi şiddette gelirse gelsin “eger dikkate şayan” ise uzerinde düşünmek ve kendini geliştirmektir. sen kimsin de eleştiriyorsun mantığı hizmetin felsefesine terstir. Kimse hatadan ali olmayacağına göre herkes uslubunca eleştirilebilir. Hocaefendi bile. (ki imkanı olan sorsa keşke; sizi eleştiriyorlar, ne diyorsunuz? diye)
Ama şu bir hakikat ki hizmetin cekirdeginde yer alan “hizmet erleri” için eleştiri yolu kapalı ama örnek olma yolu açıktır. Hizmet var oldugu müddetçe bu böyle de olmalıdır. Zaten eleştiriler illaki başka birileri tarafından hep ortaya konacaktır ve konmalıdır da. Ama akademisyen kimliği ön planda olanlar meslekleri, ussal gelişimleri ve hatta vicdanları gereği hep “Eleştirel-sorgulayıcı bakış” açısı ile dünyaya bakarlar. Eleştirinin muhatabına Hoşgörü ile yaklaşmak ve dikkate almak düşer. Ki Hizmet artık evrensel bir boyuta ulaştı ve evrensel kaideleri de kavramalı, bunu içselleştirebilmeli.
Hizmetin bu yaşadıkları ben; eğer Allah böyle takdir etmişse elbetteki hayırlıdır ve hikmetleri vardır diye bakıyorum. zulme maruz kalanlar için katlanmak çok zor olsa da. Tüm bu sıkıntı ve çalkantılar ve zulum sürecinden cıkış yolunun sadece “Samimiyet” olduğunu hepimiz biliyoruz. Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler.
Not; Hizmet içerisinde değilim ama Muhabbetim sonsuz.
Hizmet Gökhan Bacik ve onlarca elestirel düsünen insanlar yetistirebilmis yorumlardan anladigim kadariyla. ‘Cevremde’ ve ‘merkezde’ya da sistemde yanlislari gören ve degistirmek isteyen onlarca insan taniyorum. Insanin ürettigi her sistemde yanlislarin olmasi dogal. Ilginc olan bu kadar sorunlu bir sistemde? nasil bu kadar güzel insanlar Yetisiyor? Bu kadar entellektüel zeki insanlar neden itaat etti ? Sonra güvendiklerine itaat et meselesi oldu.
Insankn iyi ve kötü huylari olamasi gibi elbette hizmet icerisinde de var. Cok idarecilerim oldu hani o bizi bizden cok düsünen misali. Benim icin en iyisini istediklerini muhabbetimin de geregi inaniyorum,istisarede fikrimi beyan edebiliyorum ve beraber aldigimiz karari Uygulayabiliyorum.kendimde uyulamalarimda hep bu sekilde yapmaya calistim( 11 yasimdan beri hizmet kurumlarimdayim) böyle olmayanlar da var “Bu böyle olacak bittti “diyen inasanlarla cok catistim cok yoruldum. Iki örnekte hizmetin eseri. Sanirim siz ikinci kismi elestiriyorsunuz. Sonuna kadar katiliyorum. Ama ilk kismi sistemi yanlis olan bir hateket nasil yetistirdi?bundan sonrasi icin degisimin sart oldugu kesin. Merkezinde cok samimiyetsiz oldugunu sahsi cikar endeksli harket endeksli hareket ettikleri sanmiyorum. Sisli puslu havada degisim tehlikeli olabilir diye düsünüyorlardir. Umarim bir degisim pesindedirler de sodyolojok degisimler zaman aldigi icin bunu görmüyoruzdur.
Sizi tanimiyorum, okudugum iki yazinizin coguna katiliyorum. Niyetiniz hizmetin yanlislarini düzeltmek mi hizmeti bölmek mi? Elestirel düsünerek okuyorum yazilatinizi
İstanbul’u göbeğinde Beyoğlu nasılsın gayri Müslim Ermeni, Yahudi, Rum ve Türk arkadaşlarımla birlikte büyüdüm.ODTU de okudum. Uluslararası firmalarda çalıştım.
Birden fazla yabancı dil biliyorum, akademik çalışmalarında oldu.
Su kadarını söyleyeyim
Hizmeti ve HEfendiyi tam anlamı ile anlayabilmek..
Bir seviye meselesi… Kimseyi eleştiriyorum.. Gönül koymuyorum..
Herkes fikrini söyleyebilir…
Günümüzde imkanlar var…
Daha güzel bir hizmet dünya da bulabilseydim…Ona gönül verirdim.. Maalesef yok…
Kimseyi HE yi tam anlamıyor diye kinamiyorum.. Binlercesi var…
Eleştiriye açık olmalıyız, hainlik yapan insanlar olarak görmüyorum eleştirenleri…
Hizmet kimsenin mülkü değil..
Bu günler geçecek güzel günler gelecek…
Ne guzel yazmissin kardesim. Aynen ben de. HE’nin donup dolasip anlattigi sey, Einstein’in dedigi “baskalari icin yasanmis bir hayat yasamaya deger bir hayattir” sozunden farkli degil. Demek ki aklin yolu bir.
Hizmet Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) malıdır. (Kimsenin babasının malı değil diyenlere bu sözüm). Hiçkimse Efendimiz (a.s)’ın varislerine ve onun has talebelerine dil uzatamaz. Hele de aklı Kur’an ve Sünnet’in değil; okuduğu beşeri kaynakların vesayetinde olan kimseler; aklınızı başınıza alın, sizin hiç haddinize değil. Hizmeti sadece kitap okuyarak anlayamazsınız. Tefekkür-İbadet-Çile-Gözyaşı döngüsünde hayatını sürdürmemiş insanların hizmeti götüreceği yer b.k çukurudur. İstediğiniz söyleyin,yazın. Kaç kişi sizi ciddiye alacak merak ediyorum. Eğer hayırla yad edilmek istiyorsanız üslubunuza dikkat edin ve sadece somut veriler ve somut örnekler üzerinden “hizmet incelemeleri” yapın derim. Tavsiyem budur.
Bir önceki yorumumda değindiğim birşeyi somutlaştırmak istiyorum. Hizmet eleştirisi yapan kişilerin yazılarında somut şeylere hiç değinilmiyor. Kim hangi hatayı yapmış? Bu hata hangi sonuca yol açmış? Bunu somut bir dille açıklayanı hiç görmedim. Cümleler hep bir halka üzerinde dönüp duruyor.
Somut sonuç benim mesela. En başarılı dönemimde özel sektörde listeyşe işimden atıldım.Evim ne zaman basılacak diye aylarca uyuyamadım. Bir de bir abim var çok sevdiğim 13 aydır hapiste 3 çocuğu eşi perişan…Daha başına taş yağmasını mı bekliyorsun üstadım. HE nin hem yönetemeyip, hemde durmadan tahriki bu sonucu doğurdu. Her gördüğünden para iste, yararlanırken bir tane yolsuzluğu görme gördürme, kavga başlayınca bir tane iyi yapılanı görme herşeye tuuu de..Daha ne hatası olsun..Milli görüş hep aynıydı , menfaatden ve sağlanan imkanlardan HE ve etrafı sonrada taban bunu görmedi. Tabanın gözünüde HE bağladı…RTE yi önce evliya sonra süfyan ben yapmadım..
Umitsiz vaka lafi agir kacmis ve ilmilikten uzak. Gokhan bey siizn oneriniz nedir? Hizmetin universitesinde profluk yapmissin bari hakkini ver
” Bu olaya bakınca bazen bir darbe, bazen bir darbe girişimi, bazen bir tezgah, bazen bir ihanet, bazen bir ahmaklık, bazen bir kısmını, bazen de hepsini bir arada görüyorum.” 15 Temmuz’la ilgili bu yorumu yapan birinin akademik değeri ne olabilir Allah aşkına? Gökhan bey Türkiye gündeminden oldukça kopuk sanırım. Gerçi sizin ” Günlük hadiselerle ilgilenme yerine, kendine daha esas konuları meşgale ve mesele olarak seçen Bacık’ın…” şeklindeki takdiminiz de güncel olaylardan oldukça kopuk olduğunu teyit ediyor.
Rüveyda
Ben burada seviyesiz, yüksek ses tonuyla eleştiri yapan, eleştireni azarlar gibi cevaplayan arkadaşlardan şüpheliyim. Hizmet terbiyesi önce insana nezaket kazandırır çünkü. Arkadaş hizmeti temellük etmiş. Eleştiren kişinin maddi manevi yetişmesi için nice insan emek vermiş, Gökhan bey yanlış değerlendirebilir ama saygısızlığı hak etmiyor Hani ya Yunus gönüllü idin… Kalp kırmazdın….
Kimse kusura bakmasin. Islam da hiristayinligin orta cagindaki bagnazligini yasiyor. Ortacagda Hiristiyanlik hem sosyal hem tabii bilimlere nasil bakiyorsa ve gerceklikten nasil kopukduysa bugünki islam anlayisida orta cagin hiristayanlik görüntüsüne sahip. Bakin göreceksiniz insanlar bunu yavas yavas görecek ve dinden sogumalar basliyacaktir. Rasyonel degerlendirmeler ve anlayislar gelistirilmedigii müddetce bu böyle olcaktir. Simdi bu degerlendirmem neticesinde insanlar sen dinden cikmissin falan diyeceklerdir. Ben yaraticinin olduguna ve Peygamber Efendimizin bir peygamber olduguna inaniyorum. Ama sanirim efendimiz zamanindaki din kalmadi. Din diye bildigimiz Alahin muradi olan bir din olduguna artik inanmiyorum. Hizmetin din anlayisida bundan duru degil. Hizmetin din anlayisiyla AKP nin din anlayisini yana yana getirin cok büyük fark yok. Ikisininde ortak yani devleti ve itaati kutsamaktir. Bunlar 300 400 sene öncesi bir dpnya icin normal görülerbilirdi ama günümüzde islevligini kesinlikle yitirmistir. Yahu 50 sene önceki düsünceler eskiyor biz 1000 sene önceki toplum düzenine göre yazilmis kitaplari okumakla övünüyoruz. Sizcede bir terslik yok mu?Öyle bir islam anlayisimiz varki, Islam dünyasinin yetistidigi Ibn-i Sina, Farabi, Ibn- Haysem gibi ilim adamlarini kafirlikle suclamisiz. Sahi bu düsüncede olan bir islam anlayisi bilime, insanliga ne katkisi olabilir? Ey Türkiye`de savunageldigimiz Islam anlayisinin temsilcileri tarafindan insanligimizdan utanacak sekilde zulme ugramis, kendini kafasi calisan isnlar olarak gören arkadaslar, Bu isde bir terslik yok mu!??? Elestirileri artik cok önemsiyorum ve elestirilerden korkmayin. Hic kimse kutsal degilsir herkes elestirilebilir…
Hizmetin yetistirdigi bir kiymete saldirilara bakin bir. Bacigi tanimam ama oldurmeden dinleyin bir adami
[…] Gökhan Bacık: “Cemaat’teki merkezin ümitsiz bir vaka olduğunu düşünüyorum…” (Engin … […]
Hizmet ,egitim kurumlariile dunyaya Tum elestirilere katilmakla birlikte, hizmetin merkez yapisinin tasidigi algi ve bakis acisini bazi yukaridak bazi yorumlar acikca gosteriyor.Siyasi tartismalar soyle dursun, hizmet hareketi egitim kurumlari ile tum dunyaya acildi.Bu surecten oncesi ve sonrasi ile ilgili egitim kurumlarinin durumunu yaziya almis bir calisma var mi acaba ? Merak ediyorum…bir degerlendirme yapilsa…Nerdeyiz egitim dunyasinda, neleri eksik yaptik, acaba surekli cetelelere yqzilan sayilari tutturabildik mi !! :))
Tesekkurler…
Gokhan bey’e muthis tepki var. kimileri atesli tepki verir, kimileri sakin davranir, kimilerii bazi sozlerine katilir, kimisi top yekun red eder. Herkes diledigi elestiriyi yapmakta ozgur olmali.
Benim katildigim,
1- tek kaynaktan beslenme sorunu.
Katilmadigim ise:
1- okunmayan yayinlar ile kapanmis yayinlarin tekrarlanmasi. Acikcasi iyi ki dergi cikti. Abone olmasak hic okumyacagiz. Olunca vakit oldukca okuyoruz. Hem de hic aklima gelmiyecek insanlarin Cagalayan App’den sesli yazilanlari dinledigine sahit oluyorum. Sirf Gokhan Bey istedi diye yayin olmiyacak oyle mi? Hadi oradan desem ayip olucak ancak kendisine bir hatirlatma, memnun degilse abone olmaz. Ama olan bir seye “bu ise yaramaz boyle olamamli olursa islam dunyasi bitmis demektir” manasina gelecek elestiriler komikaze.
2- Kim villa sahibi olmus, kimler satin alinmis ben bile biliyorum. Burada da sirf Hocaefendi’ye muhalif olayim da bir kac kelam edeyim havasi seziyorum.
3- Merkez degismez ve suclu. Merkez denilen sahislar kimler once onu bir soyeleseydi. Ben herhalde dis kapinin mandaliyim. Ancak benim cok kusurum var, merkezdekilerin de vardir. Onlar karar alici oldugu icin hatalari daha buyuk hesaplara neden olabilir. Hatasi olan kimse soylesin biz de soralim.
Bunlarin disinda benim kendimin problemli gordugum cok vakalar oldu. Ancak hep kendime sunu sordum. Bu insanlar grubundan daha iyisi var mi? Bir de Hizmet Allah’in Kuddus sifatini tasir ve icinde pislik birikmesine izin vermez. O sebeble, cok acik ornek vereyim:
1- Adam haram para kazaniyor, bir sekilde ilisigi kesilir
2- Adam sapitmis, bir sekilde ilisigi kesilir
3- Adam sahsi menfaatleri icin hizmette, bir sekilde ilisigi kesilir.
Sahsen defaatle bunlara sahit oldum ve kader oyle bir agini orduku saf niyetli, ihlasli olmayanlar disinda herkes bu hizmetin icinden disari atildi. Herhangi bir sahis elini dahi kirletmedi ustelik tamamen kader planinda olan olaylar.
Bu sebeble de Allah elbette bu davada kirlenmeye musaade etmez ve bir musibet verir bunula bin pislik temizler. Gokhan Bey buna totololjik falan der biz ise Allahin hikmeti olarak bakariz.
Villa meselesinin geçtiği bamtelini dinlememiş G.Beyler. ilk önce dinle, ondan sonra koca koca eleştiri yap. Selim beyin yorumuna aynen katıyorum.
Cemaat ordunun, burokrasinin ve yarginin icinde bilincli sekilde, bilerek ve isteyerek, planli bir sekilde yapilanmis midir? Neden?
Elinizi vicdaniniza goturerek “yapmamistir” diyebiliyor musunuz?
Siz bunlara cevap vermeden bizden darbe girisiminde cemaatin oyuna getirildigine inanmamizi istiyorsunuz. Evet belki oyuna gelmistir cemaat, ama siz yukaridaki hatalari ve yenilen kul haklarini kabul etmediginiz surece sizi kimse anlamaya dahi calismaz. Kusura bakmayin.
Comments are closed.