“Vahid u Ferd ü Ehad’dür daima zikr ittiğü,

Zakirün kalbünde her dem tevhidin deryası var…” Ümmi Sinan

Dün sabah Besmele’yle başladık söze…Besmele’yle, Hay’atla kurduğumuz o ilk irtibatla, kendimizle kuracağımız o ilk temasla… Her bir söz’ün, düşüncenin, eylemin hem evveli, hem ahiri olan besmeleyle…
İsm-i şerifin inayetiyle, siyanetiyle her daim O’na iltica etmekliğimizi, her dem O’na teveccüh kılmaklığımızı insaniyetimizin lazım-ı evveli bildik…
Evet, iman ettik ki, bize bizden daha yakin olan O lemyezel ve la-mekani, alemlerin Sultan’ıdır.
Zamandan ve mekandan münezzehtir…
Cümle mevcudat O’nun eseridir. Mükevvenat O’nun eseridir.
Gaybı bilendir… Bizi bizden daha iyi bilendir. Günahları affedendir. Ayıpları örtendir. Kalpleri evirip çevirendir. Kalpleri süsleyendir. Kalpleri nurlandırandır. Kalplerin tabibidir. Kalplerin habibidir. Kalplerin enisidir…
Mevsimler O’nun nefesiyle bürünür renkten renge… Güneş, O’nun sonsuz merhametinden bir şule, cümle seyyarat azametinden küçük bir şeraredir.

Edebiyatımız, bir tevhidnameler, tazarrunameler, münacatlar hazinesi. Bu mücevherler, milletimizdeki ruh ve mana zenginliğinin de nurani birer emaresi.
Bu sabah, bu manevi mahsüllerden İbrahim Şinasi Bey’in Münacat’ı eşliğinde Kudreti Sonsuz olanı tefekküre davet ediyorum sizi. Gününüz, bir münacat aydınlığında olsun; O’nu tefekkür ve tezekkürle dolsun.

Hak-teala azamet aleminin padişehi
La-mekandır olamaz devletinin taht-gehi

Hasdır Zat-ı İlahisine mülk-i ezeli
Bi-hudud anda olan kevkebe-i lemyezeli

Eser-i hikmetidir yerle göğün bünyadı
Dolu boş cümle yed-i kudretinin icabı

İzzet ü şanını takdis kılar cümle melek
Eğilir secde eder piş-i celalinde felek

Emri vech üzre yer eyler gece gündüz hareket

Değişir tazelenir mevsim-i feyz ü bereket

Pertev-i rahmetinin lemasıdır ayla güneş
Tab-ı hışmından alır alsa cehennem ateş

Şerer-i heybet-i ulviyyesidir yıldızlar
Anların şulesi gök kubbesini yaldızlar

Kimi sabit kimi seyyar be-takdir-i Kadir
Tanrı’nın varlığına her biri bürhan-ı mün
ir

Varlığın bilme ne hacet kürre-i alem ile
Yeter isbatına halk ettiği bir zerre bile

Göremez zatını mahlukunun adi nazarı
Hisseder nurunu amma ki basiret basarı

Vahdet-i zatına aklımca şehadet lazım
Can ü gönlümle münacat ü ibadet lazım

Neşe-i şevk ile âyâtına tapmak dilerim
Anla var Hâlik’ıma gayrı ne yapmak dilerim

Ey Şinasi içimi havf-ı ilahi dağlar
Suretim gerçi güler kalb gözüm kan ağlar

Eder isyanıma gönlümde nedamet galebe
Neyleyim yüz bulamam ye’s ile afvım talebe

Ne dedim tövbeler olsun bu da fi’l-i şerdir
Benim özrüm günehimden iki kat bed-terdir

Nur-ı rahmet niye güldürmeye ruy-ı siyehim
Tanrı’nın mağfiretinden de büyük mü günehim

Bi-nihaye keremi aleme şamil mi değil
Yoksa alemde kulu aleme dahil mi değil

Kulunun za’fına nisbet çoğ ise noksanı
Ya anın kahrına galib mi değil ihsanı

Sehvine oldu sebeb acz-i tabii kulunun
Hem odur alem-i manide şefi’i kulunun

Beni afvetmeğe fazl-ı ilahisi yeter
Sanma hâşâ kerem-i na-mütenahisi biter