Engin Sezen, The Circle

Diyaspora’daki Türklerin önemli sorunlarından biri, kültürel ve sanatsal gereksinimlerini karşılayabilecekleri ortamların yetersizliği! Siyaset ve dini tartışmaların dışına çıkıp, kültür ve sanat sohbetleri yapabilecekleri ortamlar oluşturmakta zorluklar çekiyor yurtdışındaki  insanımız. Halbuki, Diyaspora’da, kültürel faaliyetlere iştirak etmenin sadece entelektüel ve zihni hayatımıza değil, psikolojik sıhhatimize de doğrudan müspet etkileri çok sayıda bilimsel araştırmayla ortaya konmuşken…

Kanada’da, Toronto, Montreal, Ottawa ve Vancouver  gibi büyük şehirler sanatsal ve kültürel etkinlikler bakımından biraz daha avantajlı. Mesela Toronto’da bir grup aydın, Toronto Halk Kütüphanesi‘nde kurulan Ankara Kitaplığı çerçevesinde yıllardır yazar söyleşileri, okuma etkinlikleri gibi kültür sanat programları düzenliyor. En son, Ankara Kitaplığı bu Cumartesi, yazar Buket Uzuner söyleşisi duzenledi. Hakeza, Montreal’de evlerde, kültür merkezlerinde ve üniversite çevrelerinde düzenli etkinlikler oluyor; ben de McGill’de Türkçe ve Osmanlıca dersleri verdiğim 2015- 2016 yıllarında bu mekanların müdavimlerindendim. Bu tür kültürel etkinlikler, sanata, kitaba, estetiğe, düşünceye meraklı çevrelerce düzenleniyor. Çok sıcak ortamlarda gerçekleştirilen bu kültür ve sanat musahebelerinin müdavimleri üçü beşi geçmez.  Kanada’da yaşayan dindar kesimin ise zaten bu taraklarda pek bezi yok.

Son dönemlerde, Türkiye’den Kanada’ya binlerce kişi geldi. Dünya görmüş, tecrübeli, eğitimli bir kesim bu. Bu kişiler, çoğunlukla Cemaat’e yakın. Kendi aralarında daha çok dini ve eğitim amaçlı bir araya gelseler de, zamanla kendi kültürel ortamlarını, havzalarını oluşturacaklar. Bu sanat ortamlarında nefes alacaklar, Kanada’da dini ve kültürel kimliklerini inşa edebilecekler, böylelikle genel topluma, hakim kültüre sağlıklıca entegre olabilecekler. Böylesi irfan meclislerinde inşa edecekleri kültürel  kimlikleri onların sosyal, manevi, ruhi ve psikolojik sıhhatlerini de olumlu bir biçimde etkileyecek.

Cemaat artık, güçlü kültür olmadan uzun süreli, kalıcı bir varlık sergilenemeyeceğini anlamış olmalı. Bina, kurum ve abone sayısından, çetele şişkinliklerinden ziyade, sağlam kültürel değerler üzerine bina edilmis süreli etkinlikler düzenlenme zamanı. Dünyayı kucaklayabilecek özgün bir kimlik inşası böyle olur. Saman alevi gibi gelip geçer şeylerle değil. Bu da kitap merkezli bir hayat nizamıyla, sağlam bir kütüphaneyle mümkün. Sadece dini sohbetlerle, bu sohbetlerin önüne ardına sıkıştırılmış gelişi güzel kültür, sanat ve ticaret sohbetleriyle de olmaz. Yapılacak işlerin  temelinde sağlam bir bilinç ve zengin bir kültür olmalı.

Bunun için de tek çare: Okumak, okumak, okumak. Okunacak mekanlar, meclisler kurmak.  İster bireysel, ister içtimai, ister manevi, ister maddi… sorunlarımıza, sorularımıza okuyarak, yazarak, konuşarak, tartışarak, dinleyerek çözümler üreteceğiz. Bunları yapacağımız güvenli, rahat, hür ortamlar oluşturacağız. İnsanların serbestçe konuşabilecekleri, teşriften ve tekellüften uzak, düşüncelerin kesilmeden, yargılamadan ifade edebileceği mekanlar tesis etmek gerek. Oralarda kısır siyasi tatışmalar olmamalı. Gıybete, dedikoduya mahal verilmemeli. Semaverde çay fokurdamalı. Rafları kitaplarla dolu bu nezih musahabe mekanlarında şiir okunmalı, müzik dinlenmli, sinema izlenmeli,  kültür sanat konuşulmalı, yerel sosyal meseleler ele alınmalı.  Mutaden yazar ve şair söyleşileri tertip edilmeli, yeni yazar ve şairler teşvik edilmeli, yetişebilmesine imkanlar sunulmalı. Yazı yazılmalı, resim çizilmeli.

Yukarıda kısaca değindiğim gibi, Kanada’dadaki mevcut Kültür Merkezleri, daha çok dini merkezler olarak işlev görmekte! Namaz kılmak ve dini sohbetler için kullanılmakta. Yemek yemek, kermes etkinlikleri ve barbekü partileri düzenlemenin yanında yapılan kültürel etkinlikler neredeyse yok denecek kadar az! Ne yazık ki, gençlere sanat ve estetik ruhu aşılamaktan, sohbet zevki tattırmaktan, yetişkinlerin entelektüel ihtiyaçlarını karşılayabilmekten, onları ruhen gıdalamaktan oldukça uzaklar bugün Kültür Merkezlerimiz…

Kimi şehirlerde faaliyet gösteren haftasonu dil okulları, Kuran Kursları, okul sonrası ödev kulüpleri gibi etkinliklere mekan olan kültür merkezlerinde, kitap sohbetleri, yazar söyleşileri, edebiyat sohbetleri, kişisel gelişim etkinlikleri, konser, tiyatro, gençler, çocuklar ve yetişkinler için yazarlık ve okuma dersleri, elişi kursları gibi çalışmalara neredeyse hiç yer verilmiyor! Hatta belki de daha vahimi, bu tür etkinlikler Türk diyasporası tarafından bir gereksinim olarak görülmüyor!

Bir zihniyet değişimine ihtiyaç var şüphesiz. Geçim derdi, iş güç derken bu tür hayati şeylere vakit bulamıyor insanımız! Evlerde de pek kitap okunmuyor! Türkçe olsun, İngilizce olsun kitap okuma oranları çok düşük! Evlerdeki kitaplıklar çok zayıf! Çocuklarımız, bilgisayar oyunlarına, yetişkinlerimiz de sosyal medyaya bağımlı. Kitap referans olmaktan çıkmış. Hangi kitabı okuyorsun dediğim yetişkinlerden aldığım cevaplar vahim. Okumayandan, kendini sürekli yenilemeyenden ne beklenir!

Verimli, önyargısız, kaynaştırıcı, bilinçlendirici, sıcak sohbetlere ve kültürel etkinliklere ortam sağlayabilecek mekanların olmayışı, zamanla insanların Türk dilinden, edebiyatından, müziğinden, folklorundan kopukluğuna neden oluyor. Bu da, Kanada’da yaşayan Türklerin gerek öz kültürel kimliklerinin gelişimi için, gerekse içinde yaşadıkları toplumla daha sağlıklı bir kültürel entegrasyon için ciddi bir tehlike arz ediyor.

Pakistanlıların bir araya gelebilecekleri böyle ortamları var! Okumaları, yazmaları için genç kuşakları teşvik eden yetişkinleri, ortamlari var. Kültür, sanat etkinliklerinin düzenlenlenmesinde önayak olabilen liderleri var! İranlıların var… Çok sıcak ortamlar oluşturup ilgilisi, meraklısı için çok besleyici, kitaplarla tefriş edilmiş kültürel ortamları var. Bu mekanlarda hem İngilizce hem Farsça düzenli, entelektüel sohbet ortamları sağlayabiliyorlar. Süreli yayımlanan, içinde edebi verimlerin olduğu gazete ve dergileri var. Türkler ise, genellikle Diyanet’e bağlı Camiiler’de, Tim Hortons’larda bir araya geliyor ve daha çok siyasi konuların dışına çıkamıyorlar! Bu sohbetler de kısa süre sonra kabak tadı veriyor.

Ezcümle, sadece bir kitaptan, bir külliyattan değil, Türk ve dünya yazarlarından eserlerle bezenmiş ortamlarda, zengin ve geniş içerikli sanatsal etkinliklerle, hem dini ve kültürel kimliğimiz inşa edilmiş olacak, hem de ruh ve zihin sıhhatimiz bir düzene girmiş olacak. Farkında mıdırlar çok emin değilim ama,  diyasporadaki insanımızın bu türden mekanlara cami kadar, okul kadar ihtiyacı var.