Engin Sezen, The Circle

Hiç duygusal bir çöküntü yaşadığınız oldu mu? Çaresizlikler içinde kıvrandığınız!

Anlamsız kederlere gark olduğunuz, dertlerin sıkıntıların üzerinize sağnak sağnak yağdığı… hayatınızın tahammül-fersa bir hal aldığı…derin ve anlamsız bir boşlukta hissettiğiniz kendinizi…?

Yanıtınız genelde, ‘’elbette’’ olacaktır! İnsan acizdir;  ruhsal ve zihinsel sorunlardan hiç kimse dur ve beri olamaz.

Elbette…

Her birimiz ‘zor zamanlar’dan geçmişizdir, geçmekteyizdir, geçeceğizdir. Hani, arabesk bir şarkıda da söylendiği gibi: ‘’Çok kara kışlar gördüm ben…’’

Böylesine sıkıntılı ruh durumlarından, kasavetten, gamdan gussadan, kabz hallerinden, stresten, depresyondan, kederden, ataletten… kurtarabilmek için kendimizi, hayatın ‘normal’ akışına dönebilmek için, kimimiz sevdiğimiz bir arkadaşımızı görmek, saygın bir büyüğümüze, can bir dostumuza içimi dökmek ihtiyacı hissederiz. Kimimiz dine, duaya, ibadete daha fazla yöneliriz.

Kimimiz ise profesyonel bir yardım almayı ilk veya son çare olarak değerlendiririz…

Kimimiz sanata yönelir; resim çizer, şarkı söyler, müzik dinleriz kederli halimizi dağıtmak, bir teselli bulabilmek için… Evet, kathartik deneyimlerimizi kağıda aktarmak pekala bir sanat formu alabilir.

Kimimiz de yazı’ya başvururuz bir şifa, bir ferah kapısı bulabilmek için.

Bu, tam da bir ‘’sarılırım kağıda belki derdimi dağıta’’ halidir…

Yazı benim için terapidir, terapütiktir…iyi gelir halimi, ahvalimi, içimi kağıda dökmek.

İhtiyaç duyduğum, sadece bir kağıt parçası ve kalemdir…belki sadece bir bilgisayar, cep telefonudur. Mekan ve zamanın hiç önemi yok. Ve çay veya kahve…

Terapi türleri arasında yazı terapisi diye bir alan var. Cazip bir alan. Günümüzün blog-sphere dünyasında, gittikçe de popüleritesi artıyor. Günce terapisi olarak da adlandırılıyor. Gayet etkin ve aynı zamanda ucuz, neredeyse bedava, bir terapi modeli bu.

Düzenli veya belli aralıklarla kendini yazarak ifade etmek…iç dünyasını kalem yordamıyla keşfe çıkmak. Yazarak büyümek, kemale ermek, teskin etmek ruhu…

En yaratıcı ve otantik biçimde. Kelime oyunlarına, ‘edebiyat yapma’ hevesine kapılmadan…. duygu ve düşüncelerini içten ve gerçekçi biçimde yazmak.

Yazı terapinin müthiş bir sağaltıcı gücü var. Zamanla kendi terapistin haline gelebilme imkanları sunuyor kişiye.

Dilbilgisine, yazım yanlışlarına, anlatım bozukluklarına, noktalama işaretlerine takılmadan, serbestçe, içinden geldiği gibi yazmak… sadece yazmak.

Bireysel olarak yapılabileceği gibi, bir zihin sağlığı uzmanı, çalışanı gözetiminde, grup halinde de yapılabilir. Biz de Wilfrid Laurier Üniversitesi’nde 2016 Sonbaharında 6 kişiyle haftalık bir yazı terapi grubu kurduk. Hocamız E. Kay gözetiminde üniversitede bir odada her Salı akşamı 2 saat toplandık. Serbest çağrışımlarla, içimizden geldiği gibi yarım saat yazdık ve geri kalan zamanda da yazdıklarımızı sesli okuyarak birbirimizin yazdıklarını ruh-bilim disiplini içinde yorumlamaya çalıştık. Kapalı bir gruptu bu ve gizlilik ilkesi esastı. Sürpriz bir şekilde, çok çok özel durumlarımı bu yazı grubunda paylaştığımı, bu grubun bana çok yararlı olduğunu hatırlıyorum.

Aynı şekilde sevgili dostlarım Chris Brnjas ve Jessica Rempel da düzenli biçimde düzenledikleri Spiritual Journaling gruplarıyla bir araya getirdikleri kimselerle terapütik yazı çalışmaları yapıyorlar ve çok güzel sonuçlar elde ediyorlar.

Yazı terapide, kelimeler kendimizi ifade etmede sihirli bir araç. Ruh hazinelerimizin anahtarları…Mesela psikoanalistlerce her bir kelamın ayrı bir ehemmiyeti var. Kullandığımız kelimelerden yola çıkarak ruh ve zihin dünyamızda çok faydalı arkeolojik bir çalışma yapabilir mahir bir psikoanalist. Kendimizi yazarak şerhetme deneyiminde, günlük hayhuyumuzun, hayat gailelerimizin ötesine geçiyoruz, daha derinlere, derinlerin derinlerine inebiliyoruz. Yüzeye, değişmiş olarak, güzelleşerek, büyüyerek, zenginleşerek çıkıyoruz. Büyük transformasyonlara vesile olabiliyor. Aradığımız değişimi yazarak sağlayabileceğiz belki de.

Kendimizi yaratıcı, özgün ve serbest biçimde ifade edebilmesinin faydaları bilimsel olarak da ortaya konmuş durumda.

Çok güçlü bir sağaltıcılığı, iyileştiriciliği tecrübeyle sabit. Kişisel gelişime, duygusal olgunluğa, büyümeye olan müspet katkısı çok sayıda bilimsel çaışmayla da ortaya konmuştur.

Özellikle büyük travmatik deneyimlerden geçmiş veya streslli depresyonlu bir hayat sürenler için yaratıcı ifadenin çok etkin sağaltıcı bir etkinlik olduğu tartışmasızdır.

Yaşanan travmalar hakkında 4 gün ardıardına 15’er dakikalık yazmanın sağlığa olumlu katkıları tespit edilmiştir (Baikie & Wilhelm, 2005). Bunun yanında bedensel sıhhatimize katkısı da, mesela, bağışıklık sistemimizin fonksiyonlarını artıdğı bilimsel olarak ispatlanmış bir durumdur (Murray, 2002).

Aynı zamanda, hayatımıza anlam kattığı, hayatın anlamını daha iyi idrak etmemize de faydaları sözkonusu (Murray, 2002).

Genel itibariyle, yazı terapi çok sayıda zihni ve ruhi rahatsızlığa iyi geliyor:

  • Travma sonrası stres

  • Ankseyete

  • Depression

  • Obsessive-kompulsif rahatsızlıklar

  • Yas ve kayıp

  • Kronik rahatsızlıklar

  • Bağımlılık

  • Kişilerarası münasebet

  • Özgüven (Farooqui, 2016)

Yazma ameliyesi, zihni ve ruhi sıhhatimiz, selametimiz için hayati bir egzersiz. Hayatımızı anlamlandıran, perjmürdeliğimizi derleyip toparlayan bir ameliye…

Zihni, ruhi ve kalbi tasfiyemiz için.

Eşya ve hadiseleri daha iyi yorumlayabilmek için…

Hislerimizi, düşüncelerimizi daha iyi tanımlayabilmek için.

Bunu bir alışkanlık haline getirmek zor olsa da, günlük kendinize 20 dakika ayırabilirsiniz. Yazacağınız konu, size özel ve önemli bir mesele, olay, durum veya kişi hakkında olabilir. Gramere, imlaya takılmadan, kesintisiz yazın, yazın, yazın.

Sadece kendiniz için yazın.

Yazdıkça iyileştiğinizi, güzelleşeceğinizi hissedeceksiniz…