Güler Orhan, The Circle

Sıcak bir temmuz günü, çocuklarla bahçedeki kamelyaya inmiştik. Semaverde çayı demleyince komşum Yasemin, bir tepsi kekle indi. Ben de poğaça yapmıştım. Çocukları doyurduk. Odun közünde ağır ağır demlenmiş çayı içmeye başladık.

Apartmana ait küçük, yeşil bir alan. Demir kapı kapalı olduğu sürece, dış dünyanın tehlikeleri de dışarıda kalmış gibi. Ufaklıklar da tadını çıkarıyor.

Yasemin… üç çocuk annesi… oldukça zayıf. Beyaz teninin öne çıkardığı iri – siyah gözleri, masumluk katıyor ona. Ev işlerinden, yemek tariflerinden konuştuk. Annelikten de söz açılınca, merak ettiğim soru ağzımdan çıkıverdi.
‘Genç bir annesin. Şimdilerde reşit olmadan evlenmiyorlar. Neden on üç yaşında…?

Tebessüm eden çehresi, bir anda uzaklara daldı. Tam başlayacaktı ki, kızı geldi, susamış. Oyun oynarken bayağı terleyen çocuk, nefes nefese olmasına rağmen hızlıca suyunu içtikten sonra uzaklaştı.

Yüreğinin derinlerinde hala kabuk bağlamamış yarasına dokunmuştum dostumun. Oysa, küçük yaşlarda kocasına aşık olup ailesine ‘beni evlendirin!’ diye direttiğini düşünmüştüm!. Bakışlarındaki matemi görünce, meselenin üzücü bir hadiseye dayandığını hissettim.
Çehresinde beliren hicran yarasını anlamaya çalışırken, boşalan bardakları görememişim. Gümüş renkli tepsiye bardakları koydu ve semaverden çayları doldurup geldi. Çayına küçük bir parça limon attı ve başladı anlatmaya;

-Haklısın! Paylaşmıyorum… Kaçıyorum… Birine anlatırsam yeniden yaşayacağım sanıyorum…

On iki yaşındaydım. Muş’ta, bir dağ köyü. İyi anlaşan, işimizde gücümüzde insanlardık. Ablalarım ve ağabeylerim evliydi. Mutluluğun ne olduğunu bilmiyordum ama mutsuz olmak için bir nedenim yoktu. Annem, akşamları sobaya patates atar, bir de tuzlu köy peyniriyle yerdik. Gündüz soğukta koşturduğumuzdan mayışır, erken yatar ve vakitlice kalkardık.
Soğuk bir kış gününde, ard arda kurşun sesleri duyduk. Teröristler dedi annem. Bilgim yoktu ama silahlı kötü insanlardı. İlk olarak, yanda amcamların evine girdiler. Önce silahlarla korkuttular. Havaya sıkılan yüzlerce mermi. O sesler irademi esir aldı sanki. Kardeşimle en uzak odaya gittik ve sırtımızı duvara yaslayıp çöktük. Kısa süre sonra, amcamların evinden yengemin çığlıkları yükseldi; ’yapmayın!.. onlar daha çocuk’ diye feryat ediyordu. O bağırtıya, babamın sesi de karıştı. Babam, anneme beni ve kız kardeşimi saklamasını söylüyordu. Ne olduğunu anlayamadan kendimi kilerde buldum. Kardeşim de yanımdaydı. Çok geçmeden bizim eve de geldiler. Yine ateş ettiler etrafa. Babama, kızı olup olmadığını sordular. Babam da ‘oğullarım var, onlar da küçük! Görüyorsunuz!’ dedi. Biraz sinirlendiler. Babama bir yumruk attı içlerinden biri ve alelacele çıktılar. Evi aradılar ancak arka taraftaki küçük kulübe akıllarına gelmemişti.
Tehlikenin geçtiğini anlayınca babam, yanımıza geldi. Uzun süre sarılıp ağlaştık.
O gün, köyün her evini bastılar. Yaşları küçük dokuz kızı alıp götürdüler. Babam endişeliydi. Haksız da sayılmazdı. Bugün gelenler, yarın da gelebilirdi. Günlerce düşündü ama bir sonuca varamadı. Birkaç gün sonra, babamın telefonda birileriyle konuştuğunu duydum. Sonra, gelip bana sarıldı. Ellerimi tuttu ve gözlerime bakarak konuşmaya başladı.
“Kızım, biliyorum beni affetmeyeceksin ama başka çarem yok! Geçen gün gelenler, yine köyü basabilirler. Bu nedenle seni İstanbul’daki akrabalarımızın oğluna verdim. Cuma günü gelip seni alacaklar. Yaşın küçük ama anla beni. Keşke elimden başka bir şey gelse!”
Böylece, eşimle imam nikahı ile evlendim. Düğünüm olmadı. Gelinlik giyemedim. Resmi nikahı on sekiz yaşımı geçtiğimde kıydık. Bundan dolayı yüreğimde yaradır. İki insanın birbirini sevmesi, istemesi…

Anlatırken ağlamıştı. Gözyaşları, yanaklarından aşağı süzülüyordu. Üzgün çehresi ile daha da masum bir hal almıştı. Yasemin hala çocuktu.

5 COMMENTS

  1. Kürt halkın başına bu sorunları açan türklerdir ve taptıkları pis kirli kutsallaştırdıkları devlet tabi halkı manipülasyonla uyutup kirli bir sistemi kirli bekçileriyle hertürlü pis şeyi kutsal diye yuturdular

    • kür türk diye bir şey yok, bazılarına göre iyi insan kötü insan, bazılarına göre iyi huylar kötü huylar var ama gerçekte bana sorarsan kötü daha kötü en kötü insanlar var. Kürt halkı diye bir şey de yok, ona zülüm eden Türk halkıda yok, köylü yasemin ve onun ailesine zülüm eden kötü insanlar var ve bu kötü insanlara yeterli müdaheleyi etmeyen ya da doğru müdahaleyi etmeyen ya da bunların güçlenmesine dolaylı katkı sağlamış başka kötü insanlar var.

  2. merhaba, kolaylıklar diliyorum;

    “yaşları küçük 9 kızı alıp götürmüşler”…terör!s! yapmak için mi götürmüşler; yoksa başka bir amaç için mi? bunu da uydursaydınız ya!

    bu 9 çocuk kaçırma olayını belgeleyin de, bu yazdıklarımdan ve size “düzmece metin bu” demekten dolayı utanayım, aynı pencereye “özür” metnimi yazayım.

    elbette yazan kişi mesul, yazdıklarından; ama engin bey siz de veya sizin yetkilendirdiğiniz heyet; bu yazıyı yayınlanır bulmuş. bari “hayalîdir” diye şerh düşülseydi.

    sağcılıktan, muhafazakârlıktan, kamûculuktan hâlâ utanmıyor musunuz?

    saygılarımla.

    • daha geçen bomba patladı astsubayın eşi ve bebeği şehit oldu, PKK biz yaptıysak da bir yanlışlık olmuştur dedi , insan hayatını bir yanlışlığa indiren zihniyetten her b.k beklenir, 9 yaşındaki kızı babasına şantaj için, liderlere yataklık için , her şey için götürürler belge gerek mi var. 40 yıldır olan şeyler zaten , şehirde bomba patlatan adam kürt kızına mı merhamet gösterecek

  3. hasan sadık arkadaşın bıraktığı yerden devam edeyim ve sorayım. çocuk yaştaki kişilerin evlendirilmelerinin sebeplerinin arasında: terörist olmaktan kurtarmak da var, iddiasında mısınız?

    kamûcu derken devletçiliği kastetmiş hasan bey sanırım.
    onun sorusuyla da bitireyim: utanmıyor musunuz?

Comments are closed.