Bugüne kadar hizmet hareketini eleştiren onlarca yazı okuduk. Elbet benim
de bazı tespitlerim var ama her gelenin vurduğu dönemde o insanların canını
yakacağını bildiğim konuyu yazmayacağım. Aslına bakarsanız hizmet hareketi
mensuplarının yapılan eleştirilere üzülüp, sinirlenmelerine ve öfkelenmelerine
gerek yok, doğru olanı alıp kenara koymalılar ama hassas dönemin atmosferiyle
insanlar daha duygusal ve savunmasız. Yoksa ben de cemaat içinde birtakım
insanların ciddi yanlışlarının olduğunu ve bazılarının da 15 Temmuz’da
kullanıldıkları kanaatindeyim.
Gazetecilik bütün hayatımızı doldurduğu için ilgi alanımız dışındaki konular hiç ilgimi çekmedi. Cemaatten yakın dostlarım dışında tepe noktasında tanıdığım yok desem yalan olmaz, tanıma gibi bir çabam da olmadı hiç. Bu süreçte cemaatte esnaf ya da işadamı denen kesimi daha yakından tanıma imkanı buldum. Hani her şeylerini kaybedenler var ya onları. Hani mal canın yongasıdır denilen bir noktada bütün mallarını kaybeden insanları. Bugüne kadar hep veren ama hiçbir beklentiye girmeyenleri; okul denmiş vermişler, fakir öğrencilere burs denmiş vermişler, yurt dışına kurum denmiş vermişler. Verdikleri karşısında bir beklentiye girmemişler. Yahu bu paralar nereye gidiyor diye sorgulamamışlar. Kanada’da işte onlardan bazılarını tanıdım. Öylesine duru, öylesine beklentisizler ki, akıl alır gibi değil. Bu teslimiyeti ve adanmışlığı anlamak gerçekten çok zor. Adı Mehmet olan ve Çorum’un zenginlerinden olan bir esnaf ‘içerdeki kardeşlerim çıksın iktidar tarafından konan milyonlarımın tek kuruşunda gözüm yok’ diyebiliyor. ‘Yine kazanırız yine nasip eder Allah’ diyebiliyor oysa burada UBER yaparak zor geçinirken. Bir diğeri; adı Faik, O da Çorumlu hem sanayici hem tıp doktoru, her şeyini kaybetmiş en küçük bir keder üzüntü yok. Aksine o kadar huzurlu ki etrafına da ekiyor o huzurdan. Hatta bir gün “Cafer Rabbimiz bizimle nasıl cilveleşiyor – başına gelen sıkıntıları kastederek- verdikçe veriyor” dedi. Ben de ona ‘valla ben senin kadar emin değilim, beni seviyor mu dövüyor mu bilmiyorum’ diyerek şaka yollu gülerek cevap verdim. Şimdilerde ciddi iki hastalıkla mücadele içinde ve aynı teslimiyeti elden bırakmıyor. Dr. Faik de diğerleri gibi bazen UBER yapıyor bazense yemek dağıtıyor.
Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz. Alan değil veren el olunca böyle duru
oluyor demek ki insan. Hizmet hareketinin her kesiminden çok insan tanıdım
burada ama esnaflar kadar durularını görmedim. Şahsen onların bu teslimiyeti
derinden etkiledi beni. Hiçbir makam beklentileri olmamış, görünür tanınır
olalım dememişler, yönetim kadrosunda olalım gibi dertleri de olmamış. Bu kadar
dert arasında bile egoların çatıştığı bir ortamda hiçbir çatışmanın tartışmanın
içinde değiller hatta sadece işlerine güçlerine bakıyorlar.
Hani her olayda asrı saadetten örneklemeler sunulur ya aklıma her şeyini
Mekke’de bırakarak
Medine’de refugee olan sahabi geldi. Mekkeli Muhacirlerle Medineli Ensar Hz. Peygamberin
tavsiyesiyle kardeş olmuşlar ve Medineli Ensar mallarının önemli bir kısmını
Mekke’den gelen Ensar’a ya da günümüz tabiriyle refugeelere teklif etmişti.
Mekkeli Abdurrahman bin Avf ile Medineli Sad bin Rebi kardeş olmuştu ve Sad
malının yarısını Abdurrahman bin Avf’a teklif eder ancak bu teklife teşekkür
eden Abdurrahman bin Avf bana çarşının yolunu gösterin der. Doğruca çarşıya
giden Abdurrahman bin Avf bir ip alıp hamallık yapar. Aynı Abdurrahman bin Avf
çok geçmeden zengin olur ve bir defada 700 deveyi yükleriyle infak eder. Şimdiler
de hayatta kalma mücadelesi veren çoğu UBER yapan hizmet hareketine gönül
vermiş bu insanların da orta vadede tekrar eski maddi güçlerine kavuşacağı
kanaatindeyim. Ayrıca gasp edilen malları karşılığında yüklü tazminat almaya
hak kazanacaklar. İktidarın zulmettiği herkes en başta da esnaf ve işadamları
haklarını tazmin edecekler.
Burada yönetim kadrolarının kendilerini çok ciddi sorgulaması gerekiyor. Bu
insanların bu güvenlerini haklarını verip veremediklerini düşünmeliler. Yetişen
talebelerde destekleri olan, kurumsallaşmalarda ciddi maddi katkıları olan bu
insanların emanetlerine sahip çıkabildik mi diye sormaları gerekiyor. Yani
hizmet hareketinin önemli kilometre taşını esnaflar oluşturmuş ve bunu
bildikleri için ilk olarak esnafları yok etmek istediler ve mallarına çöktüler, böylece insan
yetiştiren kaynağı kestiler. Yoksa onlar da biliyor cemaatin yetişmiş insanlarını
yok edemeyeceklerini ama o insanlara kaynak sağlayan damarları keserek o
kadroları bitkisel hayata soktular. Bugün cemaat içinde bir atalet varsa bunun
en önemli sebeplerinden biri de para kaynaklarının kesilmesidir. Keşke bir
maddi kaynak bulunsa da bu insanların belgeselleri yapılsa, yaşanan
yaşandığıyla kalmasa.
ilk esnaflara operayon yapılmadı ki, bir de paranın bittiğinin delili nedir? Yunanistandakilerin durumu mu ya da tr dekinlerin durumu mu? Para bitse türkçe olimpiyatları yapılır mı? Para bitmedi birileri gözden çıkarılmış birileri de hizmetin parasını çalıp savaş ganimeti gibi kullanıyor, kendi işlerine yaramayacak mağdulara aktarmıyorlar sadece.
ilk esnaflara operayon yapılmadı ki, bir de paranın bittiğinin delili nedir? Yunanistandakilerin durumu mu ya da tr dekinlerin durumu mu? Para bitse türkçe olimpiyatları yapılır mı? Para bitmedi birileri gözden çıkarılmış birileri de hizmetin parasını çalıp savaş ganimeti gibi kullanıyor, kendi işlerine yaramayacak mağdulara aktarmıyorlar sadece.
Comments are closed.