Türkiye’de son bir kaç yıldır düpedüz bir saltanat idaresi hüküm-ferma!
Aksini iddia
edenlerin argümanlarını dinlemek isterim!
Kimimiz bunun mağduru, kimimiz yardakçısı, kimimiz ise oralı bile olmazdan gelsek de, herkes bu saltanat idaresinin varlığını belli tonlarda hissediyor.
Şimdi, hiç kendimizi kandırmadan, Bu Ülke’nin sağcıları, mütedeyyinleri, mukaddesatçıları,
muhafazakarları, İslamcıları…bu idareyi bu memleketin başına el birliğiyle
bizim sardığımızı kabul edelim.
Bu Ülke’ye bir gün huzur ve sükunun geleceğini, “Cuma yamaçlarında” henüz bu dünyadayken müşahede edecektik! Evet, nice badireli onyıllardan sonra nihayet dini bütün insanımız da ülke yönetiminde sözsahibi olacaktı. “Özyurdunda garip, öz yurduda parya” olduğumuz yeterdi. O gün gelecek, haramı helali gözeten, memleketimizin dini bütün vatan evladı, Tanzimat’tan beri kaderimiz olmuş her türlü makusiyete Yeter Artık diyecekti! Güya ki, bir “medeniyet tasavvurumuz” vardı! Ne yaman mefkürelerdi onlar Ya Rabbi!
Bir grup Şam’da Cuma namazı kılacaktı, diğer bir grup cümbür cemaat Hacc’a gidecekti. “Asya’nın
münafıklarını, Avrupa’nın kafirlerini” dize getirecekti bir başka grup!
Ah şu New-Osmanicilik’lerimiz! Ah şu acemi, ah şu Turani heveslerimiz!…
Neyse…
Bütün bunlar olmadı, ama 2010’lu yılların ikinci yarısında nurtopu gibi Alaturka mı Alaturka bir saltanatımız dünyaya geldi; hem de bütün müştemilatıyla: Sarayı, Şeyhü’l-İslamiyeti, hususi muhafızları, ordusu, şaşaası, debdebesi, tantanasıyla, ve şarlatanlarıyla…
……
Ve zulmüyle…
Çoluk çocuğun, yaşlı ve kadınların muztar kaldığı zulmün artık hadd ü hududu yok! Bu zulmü tarif ve tasvire lügatlerde kelam yok! Zulmün böylesi, arş-ı alayı titreten, ehl-i vicdanı dağidar eden cinsten.
….
Acizane öngörüm şu:
Elbette devran dönecek, bu zalim saltanatın da miadı dolacak! Ama üç, ama beş yıl! Ahlaken ve ruhen tefessüh etmiş bir siyasi ekolden söz ediyoruz sonuçta. Kör topal daha ne kadar yol alabilir!
Dava söylemi hamasatten ibaret bu insafsız zihniyetin hazin encamını, zulmettiği milyonlara da göstersin Allah!…
Göstersin de, peki ya ondan sonrası!
İşte asıl mesele bu!
Memleket, daha mı düze çıkacak bu soyguncu ve eyyamcı
düzen sona erince!
Bu Ülke’nin sağcısı, solcusu, daha bilmem necisi… daha
mı fazla demokrat
olacak! Başı hürriyet semasına mı değecek! Adalet havarisi mi kesilecek!
Bu
Ülke,
hukuk, adalet ve insan hakları ile ihya mı olacak!
Yoksa, zulüm biraz istirahat edecek de, sonra kendisine yeni
kurbanlar mı seçecek! Bu kez başka ana kuzularına mı gelecek zindanlarda çürüme
sırası!
……
Eğer, Bu Ülke, bunca badireden ders almayacaksa, bir
gün bu topraklara da insan haysiyetine ve emeğine saygı gelmeyecekse, yurdum
insanı bu kez de bir başka iktidara yahşi çekmeye, güçten menfeat devşirmeye ve
bir başkasını ezmeye devam edecekse…
Demokrasi serencamemizde bir arpa boyu da olsa mesafe
kat edilemeyecekse…
Sağcısından solcusuna, dindarından, laiklik yanlısına
aydınımızın demokrasi, hukuk, insan hakları gibi bir derdi, istırabı
olmayacaksa… herkes otursun oturduğu yerde….işine baksın!
Kısaca, “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.” (Rad, 11). İnsanlar eğer içine düştükleri duruma niye düştüklerini iyice irdeleyemiyor ve aynı hatalara devam ediyorlarsa, hiçbir şeyin değişmesini beklemeye hakları olmaz. Allah CC merhametiyle işi farklı mecralara kaydırırsa, o başka. Bu bağlamda düşünülmesi gereken farklı kalemler var. Mesela, nasıl oldu da insanlar yola çıkarkenki masum ve saf niyet ve prensiplerini unuttular? Acaba kendilerini tefekkürden ve kritik düşünceden uzak tutmayı bir ibadet saydıklarından mı, sorgulamadan itaat etmeyi başka her şeyin önüne geçirdiklerinden mi, Kuran’la aralarına alimlerin eserlerini bir duvar gibi çekmelerinden mi, bireyi öldürüp sürüyü bayraklaştırmalarından mı, kendilerine yaklaşan herkesi tektipleştirme güdümlerinden mi, insanları eğitip mezun eden bir okul olmak yerine insanları hayatları boyu bırakmak istememeleri ve böylece parazitleşmeye başlamalarından mı, ahmak dostlardan mı, münafık hainlerden mi, büyük zannettikleri kişilerin aslında zamanı gelince aktifleşecek gömülü eleman olmalarından mı.. Aynı hataları yapmaya devam ederek doğruya ulaşılmaz. Arayanlar için Kuran, en güzel hidayet kaynağıdır. Muhammed AS, yeniden başlamak isteyenler için en merhametli ve insanlardan bir insan öğretmendir.
Kısaca, “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.” (Rad, 11). İnsanlar eğer içine düştükleri duruma niye düştüklerini iyice irdeleyemiyor ve aynı hatalara devam ediyorlarsa, hiçbir şeyin değişmesini beklemeye hakları olmaz. Allah CC merhametiyle işi farklı mecralara kaydırırsa, o başka. Bu bağlamda düşünülmesi gereken farklı kalemler var. Mesela, nasıl oldu da insanlar yola çıkarkenki masum ve saf niyet ve prensiplerini unuttular? Acaba kendilerini tefekkürden ve kritik düşünceden uzak tutmayı bir ibadet saydıklarından mı, sorgulamadan itaat etmeyi başka her şeyin önüne geçirdiklerinden mi, Kuran’la aralarına alimlerin eserlerini bir duvar gibi çekmelerinden mi, bireyi öldürüp sürüyü bayraklaştırmalarından mı, kendilerine yaklaşan herkesi tektipleştirme güdümlerinden mi, insanları eğitip mezun eden bir okul olmak yerine insanları hayatları boyu bırakmak istememeleri ve böylece parazitleşmeye başlamalarından mı, ahmak dostlardan mı, münafık hainlerden mi, büyük zannettikleri kişilerin aslında zamanı gelince aktifleşecek gömülü eleman olmalarından mı.. Aynı hataları yapmaya devam ederek doğruya ulaşılmaz. Arayanlar için Kuran, en güzel hidayet kaynağıdır. Muhammed AS, yeniden başlamak isteyenler için en merhametli ve insanlardan bir insan öğretmendir.
Comments are closed.